ECELİ GELEN FARE…

Atasözleri, tecrübelerin birikimi ve bu tecrübelerden süzülerek kanaat haline gelmiş düşüncelerin ifadesidir. Her atasözü için ve atasözünün kanaata dönüşecek kıvama gelmesi için bir çok kimse bir çok bedel ödemiştir. Bazılarında kişisel bedeller, bazılarında toplumsal bedeller, bazıların da millet ve devlet olarak bedeller ödenmiştir. Öyle hale gelmiş ki ! Ödenen bedeller toplumsal bir tepki ya da kabule dönüşmüş, sonra da bu durumu bir cümle ile ifade eden atasözleri oluşturulmuştur. Her atasözü için ansiklopedik değerde bilgi, düşünce, tezekkür, tefekkür ve kanaat vardır. Atasözüne bakıldığı zaman, bir anda o atasözünün ifade ettiği bir çok konu ve ödenmiş bedeller hatırlanmış olur.  

            Atasözleri, aynı zamanda ve ayrıca; bedel ödemeden ve karşılık beklemeden insanlara ve toplumlara yol haritası sunan rehber görevi görmektedir. Bunlardan bir tanesi de “Eceli gelen fare kedinin kuyruğun(d)a dolaşırmış” atasözüdür. Bu atasözü; hem kişisel, hem toplumsal, hem de ülkeler arası mesaj niteliği taşıyan önemli bir sunum yapmaktadır. Ramazan davulu gibi ses çıkartanlar, uyuyanları uyandırır ancak. Bunu yapınca da, muhatabından intikam aldığını ve onun uykusunu kaçırarak rahatsızlık verdiğini düşünürler ahmakça. Halbuki ! Ramazan davulu uyuyanları uyandırır ve rehavetten kurtararak, işinin başına geçmesine yardımcı olur ancak.

            Küçük düşmandan büyük düşmana, bireysel düşmandan toplumsal düşmandan, milletler arası düşmandan ülkeler arası düşmana kadar bütün düşmanlıklarda sistem böyle çalışmaktadır. Fare gibi, hasmının uykusunu kaçırdığını düşünerek, kedinin etrafından dönerken kendi sonunun başlangıcını ilan etmiş olurlar ıslık çalarak. Ecel geldiği için fare, kedinin etrafında dolaşacak, kedinin huzurunu kaçırdığını düşünerek kendini tatmin edecektir ama kendi sonunun hazırladığının farkında olamayacaktır. Çünkü, fıtrat olarak, farenin sonu; kediye yem olmaktır. Buradaki ilginç sorun; farenin buna bilmeden çanak tutması ve kendi sonunun davul-zurnasını çalmasıdır.

            Bu atasözünden hareketle; şahit olunan bir çok konuya izah getirmek mümkündür. Birbirini tehdit eden kişisel husumet sahiplerinden birbirinden menfaatlenen ticaret sahiplerine kadar, arkasındaki güce güvenerek sahaya çıkar şarlatanlardan kendini güçlü gören kabadayılara kadar, dünya egemenlerinin uydusu olan küçücük devletlerden dünyanın sahibi olduğunu düşünen güçlü devletlere kadar her bir konuma ve pozisyona sahip güçlüler veya güçsüzler kendi sonlarını, hesaba katmadıkları küçük güçler kurban ederler. Tarih bunların örnekleriyle doludur. Bu gibiler; bazen ses çıkararak sürüye kurt davet etmişler, bazen sesin geldiği yerde olduklarını bilmeden göstermişler, bazen de davulun sesine göre güçlerinin ne kadar olduğunu anlatmışlardır. Böylece, kendileri için en kötü senaryonun faili olarak, sonlarını hazırlamışlardır.

            Bireysel olarak insanlar, toplumsal olarak milletler, kurumsal olarak devletler; karşılarındaki gücün hesabını yaparak hareket ederlerse; başarılı sonuçlar elde edebilirler. Aksi olursa; sadece hasmını uykusundan uyandırır, bunu da başarı zanneder ki; sonuçta uykudan uyanan hasmın öfkesine ve intikamına muhatap olur. Sonuç her halükarda hüsrandır. Türkiye; büyük ve güçlü bir ülkedir. Konu vatan olunca, milletimizin tamamının tek yumruk olduğuna tarih şahittir. Türkiye”nin kuyruğunda dolaşanlar tarih boyunca helak olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR