Bu ne cesaret?

Gençliğin içine düşmüş olduğu boşluktan çıkan kavgalar anlamsız ve niteliksiz kişilikler gençliğe hakim olmaya başladı. Ne yazık ki! Kız arkadaşı yüzünden niye baktın, yan baktın, düz baktın, seviyordum, sevmiyordum türünden neden aramaya gerek yok. Bu kavga olacak bir kere. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Gençlerin içine düşmüş olduğu durum içler acısı. Bakar mısınız şu olaya!

 

Genç, sınıftan velisi geldi diye ders esnasında çağrılabiliyor. Genç, büyük bir şaşkınlıkla velisi ile görüşmek için aşağı iniyor ve büyük bir cesaret ile sınıfından çıkarılan genç iki kişi tarafından koluna girilerek okul dışına çıkartılır. Evet, kavga başlamıştır. Okul dışına çıkartılan tek genç 8–10 genç tarafından darp ediliyor. İşte bu gençlik, kavga etme adabının da içine etti. Hani deriz ya “iki delikanlı veya iki genç kavga eder daha sonra barışırlar ne olacak ondan.” İki gencin kavgasını bir dereceye kadar doğal sayarsak Bir tarafta çoğula karşı tek kişinin darp edilmesi, üstelik kendi kişi sayısının fazlalığına güvenemeyen gençler birde ellerinde boru ve sopalarla tek kişiye darp etmek istemeleri bir taraftan cesaret örneği sınıftan almak öbür taraftan cesaretsizlik örneği alet, boru veya sopa taşımak.

 

Kavga, darp, hırs, kin, hiç kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi cesaretini cahilliğinden alan ve hâkimiyet kurmak isteyen bu tip gençler içinde yaşadığımız toplumumuzun bir parçasıdır. Kabul etsek de etmesek de.

 

Saygıdeğer okurlarım, haklı olarak hep şikâyet ettiğimiz konuları gündeme getiriyoruz. Gençliğin hepsimi böyle diye de düşünüyoruz.

Tabi ki değildir. Çok değerli gençlerimiz vardır. Ve hatta yaşına bakılmaksızın bilimine, ilmine, saygısına sevgi ile karşılayacağımız gençlerimiz de var. Fakat her zaman böyle olmuştur. Şikâyetçi olduğumuz konuları dile getirmemiz gerektiğini ve böylece nelerin yapılabileceğini ne gibi önlemlerin alınması gerektiğini ve hatta önlem alınmasının da gereksiz bir anlam olduğu günümüzde aşikârdır. Peki, ne yapılması gerekir? Diyerek de düşünülmesi gerekliliği var olduğuna inanıyorum.

           

Evet, her şey aile kültüründen, yetiştirilme tarzından sevgisiz yetişen bu acı yapının daha sonra da sokağa yansımalarının cezasını da bizler çekiyoruz. Onun içindir ki aile yapısı ve kültürünü geliştirmek ve cahil kültürden beslenen bu tip insanlara yeniden sevgiyi aşılamak toplumsal bir görevdir. Zaten, olumsuzlukları görüp veya yaşayarak yazacağız, çizeceğiz ki olumluya doğru gidelim.

 

Şayet, bunun tam tersini düşünürsek, yani bir veya birkaç gencimizin olumlu taraflarını çok farklıymış gibi düşünüp yazar ve okursak işte o zaman çok kötüyüz. Çünkü zaten doğal olan bir şeyi konuşmanın ve paylaşmanın gereği ve gerekliliği de yoktur diye düşünüyorum, sizler ne düşünürsünüz bilemem.

 

Fakat geleceğimiz, istikbalimiz, yarınlarımız için gençliği sevmemiz, gençliğe güvenmemiz ve olabildiğince ilme, bilime ve yeniliğe doğru yetiştirmemiz kendimizin de gençlerimize ben senden yaş itibariyle büyüyüm diyerekten de gençlerimizin üzerine bir hegemonya kurarak kendilerine olan güvenlerini sarsmamamız gerekmektedir. Çünkü gelecek nesil gençlerimiz bana umut ve güven veriyor.

 

Bugünkü yazıma da son verirken yaşanılan bir olayı kendimce yorumlayıp siz değerli okurlarımızla paylaştım. Yarınlarımıza ve gençlere güvenilir ve umut dolu günler dileğiyle… Saygı ve sevgilerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR