“Arkadaşım, Cemal Dönmez…”

1987 yılının yazında, Samsun Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü öğrencileri tarafından “Oda Tiyatrosu”'nda sahnelenen “Nalınlar” oyununda izlemiştim…

Sonra “Duvarların ötesinde…”

Aklımda “ordan” yer etmişti…

Sonraları kayıt yaptırdığım ve bir yıl devam edebildiğim oda tiyatrosunda tanıştık, dost olduk…

Kulakları çınlasın, Cengiz Cermen Konservatuar Müdürü,  Şahin, Kemalettin, Cihangir, beyler, o dönemin Oda Tiyatrosu'nun usta oyuncu kadrosu ve tiyatro hocalarıydılar…

“Ahmet Telli” vardı bir de… Tiyatronun güçlü oyuncularındandı o da…

Ne yazık ki, düştüğü alkolün pençesi, onu genç yaşında hayattan kopardı…

*

Daha sonra ve halen Samsun'un kültür-sanat ve tiyatro hayatına “can verenler”, “Sedatlar, Yaşarlar, Gültekinler, Ahmetler, Kamiller, Hüseyinler ve hatırıma gelmeyen daha bir çok isim” gibi o dönemin mezun olan tiyatro öğrencileridir biliyor musunuz?…

Bin bir zorluklarla kurdukları “özel tiyatrolarıyla” bazen “çıkıp”, bazen “batarak”, bıkmadan usanmadan da mücadelelerini sürdürüyorlar…

Ne acı ki, bu “sanat işçileri”, sanat için  “amelelik” yaparak “tutunmaya” çalışırlarken, -çoklarının hiçbir özellikleri olmadığı halde- onların sırtına basarak “basamak” atlayan bu şehrin “resmi” ve “gayri resmi” “ekâbir sakinleri” ise, inatla bu “alın terini” görmezlikten gelerek, kültür ve sanata “can suyu” olmamak için adeta direniyorlar!…

*

Ben 51 yaşında olduğunu gazetelerdeki ölüm haberinden öğrendim, Cemal'in…

Adeta yaşıtımız gibiydi…

Çok içten, samimi, arkadaş canlısı yanı, onun yaşını gizlemiş, sanki…

*

Epey sonra, “bir bez perde, bir sarı ışık ve tasvirlerden” bir “hayal” kurmuş ve “Hayali” ni gerçekleştirmek için yola koyulmuştu…

Gerçekleştirdi de…

 

Geleneksel tiyatromuzun vazgeçilmez gösteri sanatlarından biri olan “gölge oyunu” “Hacivat-Karagöz”ü yeniden canlandırarak, geleneksel gölge oyununun son nesil temsilcilerinden biri ünvanıyla yavaş yavaş ünü Türkiye'ye yayılmaya başlamıştı…

Bu arada, 2004 yılında UNİMA (Uluslar arası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği) Türkiye Milli Merkezi Üyesi de olmuştu…

*

Samsun'a gelişlerimde, duvarları “Hacivat-Karagöz” ve diğer karakterlerin tasvirleriyle süslü, masasının üzerinde tamamlanmayı bekleyen tasvirlerle dolu ofisinde oturur sohbet ederdik… Sanatı ile ilgili gazete ve dergilerde kendisiyle yapılan haber ve röportajları gösteriyor, gururlanıyordu…

*

Niye gururlanmasındı ki;

1987 yılında adım attığı sanat hayatı içinde, “Reis Bey, Nalınlar, Türklerin Dili, Vatan Kurtaran Şaban, Karaların Mehmetleri, Ellerimin Arasındaki Hayat” gibi birçok oyunda sahne almış, yönetmen yardımcılığı yapmış, 1992'de öğretim görevlisi olarak “Türk Tiyatro Tarihi” derslerine girmiş ve 1996'da “Gazi Belediyesi Tiyatro Topluluğu”nu kurmuş, bir çok sanat festivallerinde görev almış ve aldığı görevleri başarıyla sonlandırmış biriydi o…

 

“1960'lardan Günümüze Tiyatro” konulu Fotoğraf, Kostüm, Aksesuar sergisi açan ve 1960'lardan günümüze kadar tiyatroya emek vermiş tiyatro emekçilerine plaket verdirerek onları onurlandıran da oydu…

Gururlanacaktı elbette…

 

Hatta en son, Türkiye genelinde belediyelerin desteği ve işbirliği ile “Hacivat-Karagöz” oyununu okullarda sergilemek üzere çalıştığı projesine,  o dönem çalıştığım sendikanın iş kolu belediye ve özel idareler olduğu için benden projesi için “referans” olmamı istemiş, bende “olur” demiştim…

…

*

Cemal'in ölüm haberi tüm dostlarını ve sevenleri gibi, duyduğumda beni de çok sarstı…

Geleceğe ilişkin “projeleri” vardı ajandalarca, yarım kaldı…

Gerçekleştirmeyi hedeflediği “hayalleri” vardı dolu dolu, yarım kaldı…

Arkasında gözü yaşlı ailesini, yakınlarını, sevenlerini ve dostlarını bıraktı…

Ama Cemal Dönmez'in, “eğer yanında getirebilirsin denseydi!” en çok da beraberinde götürmek isteyeceğinden hiç kuşku duymadığım çok sevdiği “işi, gücü” “Hacivat ve Karagöz”ü olurdu…

*

Evet, “tasvirler” de ağlar!…

Hele onlara “Cemal Dönmez” gibi, “can” verip yeniden “canlandırırsanız”, “gittiğinizde” arkanızdan ağlarlar!...

 

Ve “yıldız gibi kayıp giden” “Hayali”nin ardında miras bıraktığı “Karagöz ve Hacivat”, ve yeni sahiplerinin ellerindeki değneklerin ucunda, sarı ışıklı perdeler üzerinde, hep arkasından ağladıkları “hayali”yi “canlandırırlar” aslında…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamit Seven Arşivi
SON YAZILAR