Türklerin İslamiyeti Kabulü

Türklerin, İslam ordularının ilk karşılaşmasının, 751 Talas Savaşı olduğu söylenmektedir ancak bu söylem gerçeği yansıtmamaktadır. Talas Savaşı, Türklerin, İslam ordularıyla ilk defa aynı safta savaştıkları savaştır. Türkler, Talas Savaşı’na kadar bir çok kez İslam ordularına karşı savaşmış, İslamiyet dinini benimsememiştir.1

İslam dinini ilk kabul edenleri kesinlikle tespit etmek güçtür. Kabul gören genel görüşe göre İslamiyeti kabul eden ilk Türk topluluğu Karluklulardır. Bir kısım Hazarlar da pek önceden Müslüman olmuşlardı, denebilir.2 İslamiyet dinini benimseyen ilk Türk devleti ise Karahanlılar olarak kabul görmüştür.
Türk boylarının İslamiyeti kabul edişlerindeki zaman farklılıklarının ve inanışta oluşan farklılıkların temel nedeni İslamiyet öncesi dönemde tek bir inanca mensup olmamaları denilebilir. Manihezm, Gök-Tanrı inancı ve Budizm Türkler arasında yaygındı dolayısıyla önceki dinlerinden taşıdıkları inanç ve uygulamalar da farklı oldu.3 Ayrıca şunu unutmamak gerekir ki, Altay, Ötüken ve Baykal çevreleri yabancı din etkilerinin dışında kalıyordu. İslamiyet’in etki ve bilgisi buralara o ilk yıllarda pek az sokulabilmişti.4

Türklerin İslamiyet’e geçiş sebeplerinden en önemlisi olarak sayılan Gök Tanrı inancının İslamiyet’e benzer olduğu görüşü ise eksik bir önermedir. Gök Tanrı inancının Semavi dinlere benzediğini söylemek daha doğru olacaktır. Bu durum, Türklerin aynı dönemlerde Yahudiliği ve Hristiyanlığı da benimsemesini de açıklayabilir. Dolayısıyla Türklerin İslamiyete geçişinin temel etmeninin din benzerliği olduğunu söylemekten ziyade misyonerlik faaliyetlerinin olduğunu söyleyebiliriz.

Bu faaliyetler ilk dönemlerde Arap seyyahlar tarafından üstlenilmişse de Türklerin İslamiyeti benimsemesinden en önemli rolü İslamiyeti benimsemiş Türkler üstlenmiştir. Türkistan coğrafyasında Hoca Ahmet Yesevi, Anadolu’da Tapduk Emre, Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin Rumi gibi isimler bu görevi üstlenen en önemli isimlerdendir. Yine Anadolu coğrafyasında ise tekkeler, zaviyeler, “derviş” olarak adlandırılan dini önderler ve tasavvuf anlayışı İslamiyet’in yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.

Ancak dördüncü bir evrenin var olduğunu da söylemek gerekir. Bu konuda bu üç evre sonunda Türklerin tamamen İslamiyet’i kabul ettiği görüşü gerçeği yansıtmamaktadır. İbni Fadlan’ın seyahatnamesi ve kaleme alınan diğer seyahatnameler bu görüşü çürüten kaynaklardan olmakla birlikte İlber Ortaylı da Anadolu’ya göç eden Türklerin büyük bir kısmının -özellikle Toroslar bölgesine göç edenleri vurgular- Gök-Tanrı inancına mensup olduğunu, Selçuklu Devleti döneminde Türk boylarının İslamiyeti benimsemesinin önemsenmediğini belirtmiştir. Hatta Osmanlı Devleti döneminde kadim dinin izlerinin görüldüğü vurgulanır.

Bu konuda bir iddia da Halil İnalcık tarafından ortaya atılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han’ın akıl hocası olan Ak Şemseddin’in dahi yarı şaman (bu tabir Gök-Tanrı inancını sürdüren Alevi toplumu için kullanılır) olduğunu iddia eder.6 Dolayısıyla bu sürecin sonuç aralıkları hakkında net bir bilgi vermek mümkün değildir. Türklerin inandığı İslam anlayışının da Arap yada Fars toplumuyla birebir aynı olduğunu söylemekte mümkün değildir. Nitekim özellikle Anadolu Türkünün, Gök-Tanrı inancından, İslam inancına taşıdığı bir çok adet, Türkler tarafından İslam dini açısından kutsal görülmekte; fakat Arap toplumları tarafından bu inanışlar bidad ilan edilmektedir.

Bunlara örnek olarak, vefatın yedinci gününde mevlit yapma, doğumda ve ölümde kırkıncı güne özel anlam yükleme, dua ederken kıbleye dönmek yerine göğe bakma, mezarlık ziyaretlerinde bulunma, yağmur duasına çıkma, kötü rüyayı suya anlatma, türbe vb. yerlerde dua etme verilebilir. Türkler gibi İslamiyeti benimseyen hemen hemen her toplumda da benzer eski örf ve ananelerin aktarıldığı da görülmektedir. Sonuç olarak Türklerin İslamiyeti kabulü yaygın görüşün aksine kısa sürede tamamlanmamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Özdemir Arşivi

HAVF

26 Şubat 2024 Pazartesi 09:00
SON YAZILAR