M.Halistin Kukul

M.Halistin Kukul

POPÜLİZM İLE NEREYE?

 

      M. HALİSTİN KUKUL

     Niyetimi, maksadımı veya hedeflerimi  F(ı)ransızca bir kelimeyle açıklamak, mizacıma, hiç uygun değildir  ammâ başka çârem de yok!..

      Bu lisânda, popülizm; halkçılık demektir.  Lügat karşılığı, 20. yüzyıla mahsus bir akım oluşu ve  geniş kalabalıkların his ve düşüncelerini okşayan, onlara tercüman olmaya çalışan, âdeta: "Herkese, bir kese!" deyip, güya, ' her sese' kulak veren bir cereyân oluşudur.

      Tabiî ki, bu kelimenin bizdeki karşılığının "cılkı çıktı" desem, hiç de mübalâğa etmiş olmam...O ayrı!..

      Şüphesiz ki, bunun yâni popülizmin, kimleri nerelere götürdüğü  veya götüreceği de ayrı bir inceleme konusudur.

        Biz, esâsa dönelim:  Son zamanlarda, ekmek isrâfı ve  et ihtiyacını karşılayamaz bir ülke hâline gelişimizle ilgili haberler ön p(i)lâna çıkmaktadır.

       Türkiye gibi, hâlihazır ekim sahaları geniş, istenildiği zaman, bu sahaların da daha genişlemesi müsait, iklîmi, her bölgesi için apayrı birer kıymet taşıyan bir memleket, buğday, arpa, pirinç veya  et ihtiyacını başka ülkelerden temin eder  duruma gelmiş ise, derin derin düşünmemiz  gerekmez mi?

      Toprağın var, güneşin var, suyun  var, pırıl pırıl hava'n var, çalışıp üretmek isteyen insanın var, hattâ  boşta gezen binlerce üniversite mezunun var, ve sen...ondan bundan hububat ve et satın alıyorsun, niçin?

        "Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı: "Ramazan ayında, günde, 3 milyon ekmek ve pide çöpe gidiyor" (Basın: 12 Haziran 2017)

          Derken, ve sonrasında, hangi tedbirler alınmıştır?

          Türkiye Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Güngör, Türkiye; Rusya, Almanya, Ukrayna'dan buğday, İngiltere ve Hırvatistan'dan arpa, Gürcistan'dan saman...v.s. alıyor... (Basın: 8 Haziran 2017)

         Derken,  ve sonrasında, hangi tedbirler alınmıştır?

         Samsun'a, deniz tarafından yayılan pis koku üzerine, basınımızda çıkan 30 Haziran 2017 târihli bir haberde şöyle deniliyor: "Gemiyle alakalı bilgi veren Samsun Liman Başkanlığı yetkilileri: "Gemi  Kolombiya'ya  bağlı Cartagena şehrinden gelmiştir. Gemide toplam 7 bin 21 adet büyükbaş hayvan bulunmaktadır. Eğer geminin bir sıkıntısı yok ise bu akşam tahliyeler olacak ve gemi limanımızdan ayrılacaktır. Bu akşamdan sonra gemiyi limanımız dışına çıkarttığımızda koku gidecektir. Muhtemelen bu hayvanlar Kurban Bayramı'nın yaklaşması sebebiyle Kolombiya'dan Samsun'a getirilmiştir." (Milliyet.com.tr.-30 Haziran 2017)

        Colombia/Kolombiya, Türkiye'mizin bir buçuk katı büyüklüğünde (1. 141. 748 kilometre kare)  olan bir Güney Amerika ülkesidir. Nüfusu ise, bizim, üçte ikimiz kadardır.  Düşünüyorum da, neyimiz noksan ki, taa Kolombiya'dan büyükbaş hayvan ithâl ediyoruz?

        Bu kadar da değil!..Başta Güneydoğu Asya ülkeleri Hindistan ve Tibet'ten, Hint bizonu veya yaban sığırı denilen hayvanların ithâli de, ziraat ve hayvanlılıktaki çıkmazımızı göstermektedir.

       Bugüne kadar, Avustralya, ABD, Brezilya, Macaristan, Estonya,  Fransa, Çek Cumhuriyeti...gibi devletlerden kasaplık sığır ithâli yapmamız bile, bunun ne kadar vahim olduğunun işâreti değil midir?

       Çayırlarımız, yeni ot makineleriyle toz edilmektedir.  Ne yaylaklarımızda, ne güzleklerimizde ve ne de kışlaklarımızda hayvancılık/besicilik ve otlakçılık istenen verime ulaşabilmiştir!..Koca bir Konya ovası bomboş, sen,  Amerika'dan buğday alıyorsun!!!

       Bu mevzûda, Yavuz Bülent Bâkiler'in "Leyleğin Kanadında" adlı kitabından sâdece bir örnek sunacağım.  Elbette ki, kitabın tamamının okunmanızı tavsiye ederim. Bakınız, neler var neler!..Ne kadar uykuda bulunduğumuzu ancak o zaman anlarız. Diyor ki:

       "İsviçre, bizim Kayseri ve Sivas illerimizin toplam yüzölçümünden daha küçük bir ülke: 41.203 km kare. Nüfusu yedi milyon civarında.Türkiye'nin yaklaşık yirmide biri kadar olan İsviçre, Türkiye'den üç misli daha zengin. Kişi başına düşen millî gelir 32.000 dolar civarında.

        (...) İsviçre topraklarının %23'ü ormanlarla güzelleşiyor. İnanmayacaksınız ama gerçek!....Besicilik ve mandacılık İsviçre köylüsünün yüzünü güldüren ve ülkenin refah seviyesini artıran bir başka zenginlik kaynağı. Dağların eteklerinde  inek ahırları  gördüm. Ahırların etrafında bizde olduğu gibi kerpiç duvarlar veya çitler yok. Bir inek günde 30-40 litre arasında süt veriyor. İnekler, Hollanda inekleri. Bir ineğe bazen on beş kişi ortak olabiliyor.

      Hayvanlara kat'iyyen kimyevî yem verilmiyor. Hayvanlar tabiî otlarla besleniyorlar. Her inek için bilgisayarlarda ayrı bir dosya tutuluyor. " (Bknz: Yavuz Bülent Bâkiler, Leyleğin Kanadında, Yakın Plan Yayınları, İstanbul, 2015, Sf.106-108)

       Bizdeki "teşvik"lerin nereye gittiğini bilen var mı? Bunca teşvik var ise, ziraatimiz ve hayvancılığımız niçin bu hâldedir?  Bir yerde bir aksaklık var ammâ, ya kimse, bunu hâlâ keşfedemedi yâhût da kimse, bunu söylemek istemiyor!..

      Yukarıda da söylediğim gibi; toprak var, su var, güneş var,  hava var, insan var ise...ne yoktur, söyler misiniz?

      

 

 

 

         

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Halistin Kukul Arşivi
SON YAZILAR