Küskünler şehri Samsun

Yönetim zemininde, idareyi ve de iradeyi elinde bulunduran önderleri bakımından 81 ilimizde "en çok küskünü olan şehir yoklaması" yapılsa bence 1 numara oluruz.

Demokrasilerde yönetime talip olmak, elbetteki bir haktır. Kendinde yönetebilme kaabiliyetini gören, gerekli donanıma sahip, liyakat ve ehliyet sıkıntısı çekmeyen ve az ya da çok destekleyen kitlesi olan herkes genelde ya da yerelde yönetme yarışına girebilir.

Buraya kadar bir sorun görünmüyor. Peki ne oluyor da sorun çıkıyor?

Ne zaman ki yönetimin, kolektif bir çalışma olduğu, takım ruhu istediği unutulup da bireyin her şeye kendisinin yetebileceği, başarının sadece kendisinden menkul olduğu ve yeri doldurulamayacağı düşüncesi hakim olmaya başlar; önü alınmaz sorunlar da o zaman beraberinde gelir.

Toplum olarak kendimizi eleştiremediğimizden kaynaklanan, benmerkezli yapılardan hoşlanıyoruz genelde. Halbuki kişinin kendine eleştirel bakabilmesi, güçlü ve zayıf yönlerini belirlemesi, zayıf yönlerini kendisine itiraf edebilmesi, eksiklerin daha kısa sürede giderilmesi açısından ele alındığında bireyin başarısına da zemin oluşturacaktır.

Bazen de kişi, eksiklerini kendisi göremez ve yol arkadaşları tarafından uyarılır. Ancak bunun için de eleştiriye açık olmak gerekir. Genelde hep alkışlayanları dost sanır, eleştirenleri bitmek tükenmek bilmeyen bir hasetin dışavurumu olarak değerlendirir, dikkate almayız.

Şimdi bu açıklamanın eşliğinde Samsunumuza ve bizi yöneten kadroya bir bakalım.

Öncelikle belirtmeliyim ki şehrimizin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimine bireysel planda katkı sağlayan, hizmeti kendisine dert edinen, üretken, çalışkan, katma değer oluşturmuş siyasetçilerimizin, sanat ve bilim adamlarımızın, kurum müdürlerimizin, özel ya da tüzel idarecilerimizin de oldukları bir gerçek, haklarını iade etmesi açısından bu tespiti önemsiyorum.

Benim dile getirmeye çalıştığım şey bireysel çabalar değil, kolektif çalışma için organize olmuş örgütlerin devam edegelen süreçte sahip olmaları gereken bütünlüğü koruyamayıp parçalar haline gelmeleridir.

Şehir, hele de Samsun gibi çok karma ve büyük bir şehir, münferit gayretlerle yönetilebilecek bir yapı değildir. Hemen hemen her alanda şehrin yükünü  bir ya da birkaç kişi omuzlamaya kalkarsa, hem yapıyı yerinden oynatarak sarsarsınız hem de altında kalırsınız mazallah. Şehrin, gerek yerel sorunlarının bertarafı ve gerekse merkezde üretilen politikalardan hak ettiği payı alabilmesi yönünde çalışmalar yapmak için biraraya gelmiş birçok siyasi, ticari, sanayii ve sivil örgütler var. Fakat görülüyor ki bırakın amaçları ve yönetim metodları bakımından muhalefet örgütlerle rekabet etmeyi, kendi içerilerinde ne kaynaklı olursa olsun yaşanan kavgalar akabinde küskünlükler sonucu dağılmalar yaşanmakta. Bu şekilde şehre nasıl istikrar gelecek, nasıl bir hizmet dağılımı yapılacak, merak konusu.

Şehri yönetmeye talip olmuşsanız, gözetilmesi gereken tek şey, şehrin ve şehir halkının menfaatleri olmalı değil mi? Muhtelif illerde yaşayan dostlarımla görüşmelerimde merak edip soruyorum. Acaba oralarda da bu kadar yıkık dökük bir manzara var mı diye. İnanın hiçbir yerde bizde olduğu kadar kırgınlıklar, kızgınlıklar ve parçalanmalar yok. Sorunsuz, herkesin tesbih tanesi gibi bir düzen içerisinde olduğu yer de yok, ama Samsun'da yaşanan bu dağınıklığın başka bir örneği de yok.

İktidar partisinin milletvekilleri birarada görünmek istemiyor, anamuhalefet partisi milletvekilleri sanki hasım gibiler, her milletvekilinin arkasında durduğu bir yerel yönetici var, büyükşehirle beldelerin arasındaki sıkıntılar malum, siyasi parti yönetimleri üçe beşe bölünmüşler, sendikalar üye kapma yarışında, sivil toplum örgütleri siyaset yapmaktan vakit bulup sorunlar karşısında çözüm üretemiyorlar vs.

Hal böyle olunca, şehrin ortak sorunları karşısında vatandaş olarak bizlerin görmeyi arzuladığı tabloyu, yani güç paylaşımını, ortak tavrı, samimi çabaları, her türlü siyasi mülahazalardan uzak bir şekilde Samsunluluk şuurunun gereği olan dayanışmayı ve tabiatıyla oluşacak sinerjiyi bir türlü göremedik, korkarım göremeyeceğiz de.

Muhalefet, gücün kontrol edilebilmesi için yapılır. Yanlış kullanılmaması için de diyebiliriz. Ama bizde nasıl yapılıyor? Gücü elegeçirmek için, her türlü destek ve dayanışmadan mahrum bırakmak şeklinde oluyor.

Samsun kazanacaksa neden biraraya gelinemez bir türlü anlamıyorum. Samsun ile alakalı, iktidar ve muhalefet milletvekillerimizin ortak tavır sergiledikleri bir mesele hatırlayan var mıdır, ben bilmiyorum. Bazen şehir eşrafından birilerinin düğün ya da sünnetlerinde yan yana görmek mümkün olabiliyor ancak. Sadece örneklendirmek için söylüyorum, mesela Samsunspor için altın adamlar aranıyor habi gayret. Neden bu çalışmada bile ortak bir duruş sergilenemiyor? Samimiyet sorunu mu yaşanıyor, bir güven endişesi mi var, neden yani? Ya da bugün altın adam arayanlar geçmişte Samsunspor'un, enazından küme düşmesinin engellenebilmesi adına bir uğraş verilirken yanlış bir tutum mu sergilemişlerdi de şimdi şüpheyle bakılıyor?

Her ne sebepten olursa olsun bakın yine biraraya gelinemiyor işte. Daha bahsetmediğim birçok fırsat var elimizden uçup giden, enerji yatırımının komşu ile kayması, teşvik uygulamalarından faydalanılamaması, Ünye 2 yıldır faaliyetteyken bizim hala tersane hevesi ile bekliyor olmamız gibi. Bunlar bildiğiniz konular olduğundan tekrar edip zaman almak istemiyorum.

Meselemiz Samsun değerli büyüklerim. Şehrimizin her türlü kırgınlıkların üzerinde tutulması gerekiyor. Hangi örgütten, hangi görüşten, hangi yöreden, hangi milletten olduğunuzu bir kenara bırakıp Samsunluluğumuzu konuşalım. Çok parçalı bu görüntüden duyduğum endişe ile birlikte parçalar bütünün habercisidir kavlinden bir ümidimin olduğunu da belirtmek isterim.

'Dümenin terbiye edemediğini, kayalar terbiye eder' misali ile bitirirken de bir çağrıda bulunalım.

Ey bu şehrin terbiyesi için dümene geçen erkan;

Kayalar görünmeden terbiye olalım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Fatih Kelleci Arşivi
SON YAZILAR