Korku ve endişe

Korku ve endişe bu iki kelime insanın doğasında her zaman vardır ve var olmaya da insan var oldukça devam edecektir. Korku ve endişe biz insanları kimi zaman yanlış yapmaya sürüklerken kimi zaman da önleyici bir tampon görevi üstlenir.

Fakat zaman zaman da korku ve endişelerimiz yüzünden birçok kere de telafisi olmayacak kadar büyük zararlara da yol açılmamış mıdır?

Korku ve endişe duygusu, biz insanların yaşamını güçleştirir ve içinden çıkılmaz bir hale sokar. Bu durum da güvensizliğe ve bunun neticesinde sağlıklı düşünmemize engel olmaz mı? Bir insan yapısı düşünün her şeyden korkan, bütün olaylardan endişe duyan bir yapı! İşte bu insanın kendine güveni başkalarına olan güveninden daha azdır. Gerçi başkalarına da olan güveninin çok fazla olduğunu söyleyemeyiz de. Korku insanı kuşkuya, karamsarlığa bilhassa ümitsizliğe sürükler. Benim şu an yazdıklarımdan korkusuz bir insanın dünyada var olduğu sonucunu çıkarmayın sevgili okurlarım. Korku ve endişe hangimizde yok ki! Gelecek endişesi, geçim korkusu, bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Bu iki duygu her zaman vardır. Yukarıda da söylediğim gibi korku ve endişe her zaman vardır, var olmaya da devam edecektir. Peki, o zaman problem nedir diye fısıldamanızı duyar gibiyim.

İşte düşünmemize sevk eden problem orada diye düşünüyorum. Her bireyin kendine göre haklı nedenleri vardır korku ve endişe duymak için. Fakat bu korku ve endişe bireyden çıkıp toplumun sorunu haline gelmiş ise sözünü etmek istediğim problemi yakalamış oluyoruz.

Bir toplumda endişe ve korku hâkim ise o toplumun sağlıklı düşünmesi mümkün olmayacaktır diye düşünüyorum, siz değerli okuyucularım ne düşünür bilemem.

Peki, günümüze bakalım geleceğinden endişe duymayan kaç kişi var? Bu sayı ne kadar çok ise problemi boyutunu öğrenmiş oluyoruz.

Peki, bu duygulara sahip isek öncelik ile neden ve niçinler inin doğruluğunu bir araştırıp, korku ve endişelerimizin doğruluğunun ortaya koymamız gerekmiyor mu? Bu düşüncelerimizi medeni bir biçimde paylaşmasak kim kimi ne kadar doğru anlar?

Kişilere veya topluma bu duygular hâkim olmuş ise, yani kişi ve toplum da bir öz güven eksikliği var ise o kişi ve toplumun her an yanlış yapma eğiliminde olacaktır. Çünkü o korku ve endişesini bir şekilde yansıtacaktır ve zararını da hem korktuğu kişilere hem de kendisinin sağlık ve huzuruna kötü anlamda sevk etmesine yol açmış olabileceğini düşünüyorum.

Öyle olmuyor mu çoğu zaman başkalarının yaptığı yanlışları dolu dolu eleştiriyoruz da kendimizin yaptığından hiç söz edilmesini istemiyoruz. Peki, bunun nedenini hiç sorguladık mı?  İçimizde bastırılmış duyguların var olabileceğini daha önce kendimize yapılmamasını istemediğimizi ilk fırsatta yaptığımızı ve mutlaka haklılığımızı anlatmaya ve savunmaya çalıştığımızı anlatırız.

İşte bireylerin korku ve endişesini bir şekilde gideririz. Fakat bu duygular topluma yansıtılırsa o toplumun sağlıklı bir şekilde yükselemeyeceğinin örneklerini atalarımız daha önceden görmüşler ki vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy"un milletçe kabul ettiğimiz ve ulusal marşımızı da okurken kendimizde bir öz güven duyduğumuz marşımızın sözlerini dikkat ile okuyup düşündüğümüzde her kelimesinin hiçte boşa yazılmamış olduğunu anlayacağız.

Bilmiyorum hiç bir milletin ulusal marşında bizim marşımızdaki gibi ilk kelimesinin korkma ile başlayıp birçok kelimesinin yaşanarak yazıldığını tahmin etmiyorum.

İstiklal şairimiz M. Akif Ersoy ve atalarımızın bize bırakmış olduğu marşında da milletçe korku ve endişenin rehavetini anlamış olmamız gerekiyor. Bir mısrasında da “Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal!” şeklindeki hitabında milletçe çok bedellerin ödendiği İstiklal Marşı" mızda da belli olmuyor mu?

Onun içindir ki toplumda birey olarak tek yaşanmayacağını, her birimizin birbirimize karşı güvenilir olmamızı sağlamak ve toplum içindeki korku ve endişelerin bir an önce giderilmesinin gerekliliğini düşünüyorum. Peki, millette bir korku ve endişe var mı ki diye düşünülebilir. Yoksa, problem yok zaten.

Ya varsa! İşte orada ihtiyaç başlıyor. Milli değerlerimizi ve ulusal kimliğimizi koruyup kollamak tüm sorumluluk taşıyan yurttaşların görevidir diye düşünüyorum. Bugünde yazıma son verirken sizlere korkusuz ve endişeden arındırılmış mutlu ve güzel yarınların milletçe yaşanmasını temenni ediyorum. Sevgi ve saygılarımla…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR