ÇOCUKLARA SAHİP ÇIKMAK

 Ailelerin göz aydınlığı olan çocuklar Allah (c.c)’ın ihsanıdırlar. Peygamberimiz (s.a.v.) çocukların İslam fıtratı üzere doğduklarını, daha sonra anne ve babaların çocukları farklı din ve düşüncelere sevk ettiklerini bildirmektedir.  Doğduklarında çocukların kulaklarına ezan okunup kamet getirilmesi anlamlıdır. Bu davranış, çocukla ilgili ilk eğitimin başlangıcıdır. Doğumunda kulaklarına ezan okunup, kamet getirilen çocukların hayatları da bu mesaja uygun olarak inşa edilmişse, yaşamları tevhitle, son nefesleri “Kelim-i şahadet”le olur. Hz. Peygamber (s.a.v.) insanların yaşadıkları gibi öleceklerini, öldükleri gibi de ahirette dirilteceklerini buyurmuştur. Ezanla başlayan  ve kamet mesajına uygun olarak hayatı inşa edilen çocuklar; dünya nimetidir. Allah (c.c.)’ı tanımayan, Peygamberi mesajı duymayan, Kur’anı görmeyen, İslamı bilmeyen çocukların hayatları fitneye dönüşür ve bu da anne babaların vebali haline gelir.

Peygamberimizle ilgili süreci dikkate aldığımızda anne ve babası olmayan çocuklar öncelikle dede, amca ve yakınlarına, yakınları olmayan çocuklar da topluma emanettirler. Kimsesiz çocukların topluma zararlı olarak yetişmelerinin sorumlusu, içende bulundukları toplumdur. Toplum, bu çocukların maddi ihtiyaçlarını karşılamak, onları eğitmek, dini değerlerini öğretmek, ahlaki kusurları varsa onları ortadan kaldırmak için dini hatırlatmalarda bulunmak zorundadır. Bu, dinimizin o toplumun tüm fertlerine yüklediği bir sorumluluktur. Kimsesiz çocuklara ilgi ve sevgi göstermek, aile sıcaklığını onlara hissettirmek; toplumun her ferdinin İslami ve insani görevlerindendir. “Dul ve yetimlere yardım eden kimse Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir” buyuran sevgili Peygamberimiz; kimsesiz çocuklarla ilgilenmiş, onların başlarını sevgiyle okşamış, ihtiyaçlarını gidermiş, bizlere de böyle davranmamızı tavsiye etmiştir. Bir başka hadisinde de, işaret parmağı ile orta parmağını birleştirerek; “Gerek yakınlarına ve gerekse başkasına ait herhangi bir, kimsesiz yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben cennette böyle yan yanayız” diye buyurmuştur.

Yetimi, öksüzü ve kimsesi azarlamak büyük günahlardandır. Maun suresinde Yüce Allah; “Dini yalanlayanı gördün mü ? İşte o, yetimi itip kakar. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez” buyurarak, yetimi itip kakmanın dini yalanlamak anlamına geldiği hatırlatılmıştır. Duha suresinde ise; “Öyleyse, yetimi sakın ezme. İsteyeni de sakın azarlama” buyurularak, yetimlere karşı davranışın nasıl olması gerektiği Yüce Allah tarafından bildirilmiştir. Peygamberimiz de; “En hayırlı ev, içinde yetime iyilik ve ikram edilen evdir” buyurmuştur. Anne babası olmayan, kendisini bakacak yakınları da bulunmayan çocuklar; kimsesizdir. Onlar, ya yetim ya öksüzdürler. Zira bakıma, şefkate, ilgiye, sevgiye ve yardıma muhtaçtırlar. Onlara bakma görevi toplumundur ve Farz-ı Kifayedir. Bazıları bu görevi yerine getirirlerse tüm insanlar vebalden kurtulur ama hiç kimsenin ilgi duymaması nedeniyle zorluk, yokluk ve sıkıntı yaşayan çocukların olumsuz davranışlarından tüm toplum sorumludur. Başta tüm çocuklar olmak üzere, özellikle kimsesiz çocuklara sahip çıkmak gönülleri ve haneleri bereketlendiren salih amellerdendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR