Bu ne lahana bu ne perhis

Kişi başı 1 doların altında hiçbir vatandaşın olmadığı konuşmaları üzerine ben de bu savunmanın yanlış olduğunu sadece polemik söylev olarak konuşulduğunu, gerçeklerin ise çarpıtıldığının iddiasındayım.

                Kişi başı milli gelirin 13- 14 bin dolarlara çıktığını iddia eden bazı ekonomistler bu sefer de fert başına günlük gelirin 1 doların altında olmadığının iddiasını etmeye başladılar. Çünkü kişi başına milli gelirde 14 bin dolar düşüyor tezi tutmamıştı. Ekonomistlerin fark etmiş olmaları gerekir ki bu sefer kişi başına günlük 1 doların altında olmadığı söylevlerinin iddiasını etmeye başladılar.

                Doğrudur, bütçeden kişi başı 13-14 bin dolar düştüğü kâğıt üzerinde doğrudur. Ne yazık ki uygulama hiçte öyle olmadığının sabit ve canlı göstergesi siz değerli okuyucularım ve benim aylık ve yıllık kazancımıza baktığımızda bu iddianın askıda kaldığını yaşayarak bilmekteyiz.

                Şimdi bakalım, Türkiye de günlük gıda harcamasının kişi başına 1 doların altında olmadığının iddialarını öne sürüyorlar. Yeterli gıda beslenmesi olmadığından(açlıktan) ölen Samsun"lu bebeğin duyulmasından sonra gerçek miydi sahiden kişi başına gıda harcamasının 1 doların altında olmadığı.

                Önce şuna bakalım mı 1 dolar, kaç TL ediyor. Bugünkü değerle 1,60 TL. Yani eski para birimiyle 1.600.000 TL. 1 milyon 600 bin liraya neredeyse günde 3 somun ekmek. Sabah öğle akşam. Ekmek, ama sadece ekmek. Yanında hiçbir şey yok, çatalı, tabağı, bıçağı. Tabağı boş, tenceresi boş, tüpü boş, Pazarı boş, elektriği boş, ısınması boş, giyimi boş. Eğitimi boş, sosyal yaşam hak kaza ve bu söylevlerden bayağı bayağı marifetmiş gibi konuşuluyor oldu.  Kısacası değerli okurlarım ipin neresinden tutsan iki ucu da boklu değnek.

                Bizim halk olarak seçtiğimiz siyasetçilerimiz her gün birbirlerine sen dedin, ben dedim adeta düello yapar gibi manileşmeler. Tabi ki ilgi çekiyor. Her zaman da olduğu gibi görsel basın ve gazeteler, efendim sizin için şunu bunu söyledi, şu şunu söyledi diye ara buluculuk yapıyorlar reyting uğruna. O kim ne dedi? Bilmem o kimin ne yaptı? Ne dersiniz, ne düşünüyorsunuz? Geçiyor zaman. Mahalle kavgası gibi.

                Allah aşkına açlıktan ölen bebeklerimiz ramazan iftarında sıcak çorbası bulunmadığından intihar eden er babalarımız, iş yapamadığından kapatan esnafımız, sağlık ve eğitim sorunlarımız için konuşulamayan bir yapılandırmamız var.

                Her şey siyaset olmuş, her şey polemik. Yok denildiğinde, bu iş böyle olmaz denildiğinde, yani düşünceni beyan ettiğinde siyaseten başka bir partili oluyorsun.

                Var, her şey Allah"a şükürler olsun. Bu durumdan daha iyisi olmaz dediğinde de başka bir siyasi partiden oluyorsun.

                Bu nasıl iş? Doğruya doğru, yanlışı da yanlış, sana göre doğru bana göre yanlış ama gerçekler farklı. O gerçekler için de nefes almak isteyen, yaşamak için adeta savaş yapan bir toplum gerçeğini kendi ellerimizle göz ardı ediyoruz.

                Bu ne lahana, bu ne turşu?

                Bu kumaştan bu kadar elbise çıkar derken;

                Hani bizim toplum öncülerimiz? Hani bizim bilim, ilim adamlarımız? Hani bizim üniversitelerimiz? Hani bizim aydın yüzlü gazetecilerimiz?

                Tutturmuşlar alt kimlik, üst kimlik. Hakmış, özgürlükmüş. Hakkaniyetin ve gelirin olmadığı yerde sen ne özgürlükten bahsedebilirisin, nede tarihten. İşsiz adamın bağımsızlığından, ekonomik özgürlüğünden söz etmek mümkün mü?

                Ha böyle deyince de hemen insanlar hakkı olmadığı halde seni alıyorlar bir polemiğin içine koyuyorlar. Kimse gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Bu sadece siyasi önder kişiler değil halkta da bayağı bayağı benimsenmiş.

                Bence durumlar hiç de iç açıcı değil. Bunu siyasi polemik olarak söylemiyorum. Ama gerçekleri de görmemek ve anlamamak ta bize ve topluma hiçbir şey kazandırmaz diyorum ben.

                Bunu böyle söyleyerek kimsenin umudunu da karartmak istemem fakat Tunus" ta bir seyyar satıcının kendisini yakması ile başlayan intihar girişimi gibi bardağı taşıran son damla olmasını da hiç kimsenin işine geleceğini düşünemem.

                Öyle bir zaman gelir ki tasviv etmediğimiz fakat kendimizi içinde bulduğumuz dönüşü olmayan bir yola girilmesini de istemem.

                Bu durum birilerinin istemesiyle olmaz tamamen insan psikolojisinin farkında olmadan dışarı vurmasıyla başlar ki bu gücün önünde de kimse duramaz. Çünkü bu tamamen insani bir güçle olur.

                Bir insan bittim demesin. Biten bir varlığın duru da olmaz. Çünkü kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını düşünürsek geleceğinden ve yarınından umudu kalmamışsa o ne söz dinler ne de kelam.

                Allah muhafaza.

                Bu milletle bu kadar oyun yeter. Güzel yurdumda ne yapılamaz ki neyin yokluğu ve yoksulluğu çekiliyor? Neden bu intiharlar? Neden bu ölümler? Neden bu küskünlükler?

                Bu kadar kendimizi halk olarak politikaya kaptırmayalım. Ne olur. Yanlışsa yanlışı, doğruysa doğruyu kabul edelim. Hepimiz insanız yanlış da bizim için doğru da bizim içindir. Sana göre bana göre yanlış değil toplum adına düşünelim doğrularımızı yanlışlarımızı. Bu Allah için de böyledir biz insanlar içinde.

Her şeye rağmen güzel ve aydınlık yarınların siz değerli okuyucularımın olmasını temenni ederim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR