Bu iradeyi kapatamazsınız

 Türkiye"de yaşayan insanların büyük çoğunluğu, kapatma davasının AK Parti"den çok; bir vatandaş olarak kendisine açıldığını düşünüyor. AK Parti üzerinden kendi inançlarıyla, değer yargılarıyla yeni bir hesaplaşmaya gidilmek istendiğine inanıyor. Bu nedenle bir takım güç merkezlerinin yaptığı her engelleme girişiminde AK Parti biraz daha güçlenecek. Güçlenme AK Parti ile olmasa da başka bir parti ile olur. Yani bu tekerlek tümsekte durmayacaktır. Türkiye"deki yerliler, artık, okuyan, yazan, dünyayı gören, kendine saygı duyan yerliler; üç beş güç merkezinin sömürge laikliğini dayatmasını  içine sindiremiyor. Türkiye"deki toplum, ne 27 Mayıs Türkiye"sinin ne de 12 Eylül Türkiye"sinin toplumu. Bir sömürge ülkesinin insanları gibi muamele görmek, tahammül edilesi bir şey değil.
     İktidardaki partinin kapatılması talebi, iç ve dış politikada çok kritik kararların alınmasını gerektiren bir ortamda Türkiye"nin istikrarına, yönetimine ve uluslararası itibarına indirilmiş ağır bir darbe. Bu darbeyi defetmek sorumluluğu da milletinin yarısının oyuna, üçte ikisinin güvenine sahip olan AK Parti hükümetinin omuzlarında.Bu kabiliyet ve irade AK Parti kadrolarında fazlasıyla var.Her kriz bir fırsattır aynı zamanda. Bu iddianame, AK Parti"nin bir süredir içine girdiği vesayet düzeniyle uzlaşıyor görüntüsüne son verebilir; amacının tam tersi sonuç doğurabilir.
     Demokrasiye karşı saldırı, ancak demokrasiyi genişleterek ve derinleştirerek etkisizleştirilebilir.Hükümet, reformculuğunu yeniden harekete geçirmeli; 2005"ten sonra duraksayan reformlar derhal gündeme girmelidir.Türkiye"de, 12 Eylül"ün Milli Güvenlik Devleti Anayasası yerine, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi yerleştiren yeni bir anayasa en kısa zamanda kabul edilmelidir.
     Laiklik de, ülke bütünlüğü de ancak özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasiyle güven altına alınabilir. Yasak ve baskıyla asla…
     “En iyisi halkı kapatın.” Ergun Özbudun, sözün bittiği yerde en doğrusunu söylemiş. Akıl tutulması dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Demokratik vicdan taşıyan her insana “yine mi” dedirtecek bir dava… Tek istediği demokratik ve medeni bir toplumda yaşamak olan her insanı “hala mı” dedirterek umutsuzluğun girdabına çekecek bir girişim…Girdap,kaos;ülkeyi, kaçamayanların ülkesi haline getirme çabaları… Halkın iradesinin ve bireyin özgürlüğünün önüne her zaman statükonun gücünün dikildiği bir ülkede yaşamak hakikaten ızdırap veriyor. AB"nin ne diyeceğini, dünyanın bizi nasıl ayıplayacağını düşündüğüm filan yok. Ben çocuğumu bu ülkede nasıl bir geleceğin beklediğini düşünüyorum. %47 oy almış bir iktidar partisinin kapatılması için dava açılabilen bir ülkede yaşayan üniversite çağındaki bir gencin nasıl bir zihinsel karmaşa yaşayacağını düşünüyorum.
     Statükodan beslenen azgın azınlık, direksiyonu/emeni elinden bırakmamak için tüm kozlarını masaya sürüyor; sürmeye de devam edecek. CHP"nin “rejimin refleksi” dediği bu külhanlıklar, Türkiye medeni bir demokrasi olana kadar, şeffaf bir devlet olana kadar sürecek. Özgürlükleri budayan, buyuran, dayatan devlet; özgürlükleri koruyan, bireyi ön plana alan devlet haline gelinceye kadar bu kasılmalar devam edecek.
     Bu ülkenin “göbeğini kaşıyanlar” diye tahkir edilen insanları ayıplı bir demokrasiyi reddediyorlar. Düne kadar çemberin dışında tutulanlar, haklarını talep etmeyi, sorgulamayı öğrendiler artık. Medeni bir toplumda bireyin sahip olduğu özgürlükleri istiyorlar. Devleti milletten koruyan zihniyete itirazı var insanların… Ve bir şeylerin değişmesi gerektiğinin farkındalar. Statüko muhafızlarını var güçleriyle bu değişimi durdurmaya sevkeden de bu zaten. Ama bu dönüşüm olacak. Bu ülke demokratikleşecek. Türkiye, üzerine yapışan bu ayıptan kurtulacak. Ve bizler çocuklarımıza medeni,hür ve müreffeh bir ülke hediye edeceğiz.Başlarının öne eğilmeyeceği bir  ülke…
   
     Hislerimi ve düşüncelerimi ne güzel anlatıyor Abdurrahim Karakoç"un aşağıya
alıntıladığım “Müzelik Şiir” isimli şiiri…

     Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben
     Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben
     Fikren işkencedeyim, ruhen cezadayım ben
     Korkaklığın sükutu kol geziyor her yerde
     Sanki tek başımayım, tek kişilik mahşerde.
 
     Putların gölgesinde dans eder akbabalar
     Söz sokakta dolaşır, öz zindanda çabalar
     Atılan ucuz safra selamlar, merhabalar
     En temiz topraklara gül eksem mantar biter
     Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter.
 
     Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım saçak
     Kölelik histerisi yayılmış köşe-bucak
     Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak
     Müdür ve müdüriçe müzenin bekçileri
     Aferine çalışır düzenin bekçileri…

    

 

     Fuhuş yuvası sanki en görkemli binalar
     Çamur evlat doğurur taş yürekli analar
     Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar
     Koşanlar, yarışanlar, dehşet ötesi dehşet
     Akıl karaya vurdu, gırtlağı geçti vahşet.

     Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı
     Hisseler neden farklı, hak-hukuk neden ayrı
     Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı
     Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç
     Neşe-eğlence cinnet, yatıp uyumak korkunç.

     Güvenmek aldanmaktır, ölçü- tartı izafi
     Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafi
     Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafi
     Kim kimdir, kim kim değil, anlamak ve bilmek zor
     Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.

     Figüran heykeller var kül tablası boyunda
     Üç yüz göbek atılır üç dakikalık oyunda
     İşlenen her günaha kurt da ortak, koyun da
     Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım
     Kirli bir mekandayım, iğrenç bir zamandayım.


 Selam Olsun

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fikret Kurt Arşivi
SON YAZILAR