Ak Parti(ler) kapatılmaz

AK Parti"nin kapatılma davası, sadece bir siyasi partinin kapatılarak, bir siyasi kesime “ders verme”, “yola getirme”, “susturma” gayreti değil; bize “iş, aş ve huzurlu yaşama ortamı” sunan demokrasiyi geriletme, hatta yok etme mücadelesidir. Hedef pusuda bekleyen politikacıların etkin olacağı bir “ara rejim” kurmak! Başka bir anlamda ise Türkiye"yi yoksullaştırarak, daha kolayca “oligarşik muktedirliklerinin” ömrünü uzatmak…
12 Eylül 1980"de ABD Başkanı Jimy Carter basın toplantısı yaparken, Beyaz Saray sekreteri kulağına eğilerek “……………………” dedi. ABD 17 yıl sonra gizli kaydını kaldırdı ve basında yazıldı- yorumlandı: “Bizim çocuklar Türkiye"de işi bitirdi…” <<”Atatürkçü darbe yapıyorum” teranesiyle darbe için ABD"den yeşil ışık kollayan bir ülke…>>
Bireyin, toplumun laiklik ile bir problemi yok ki. Yavuz Donat önceki gün Erzurum"dan (AK Parti 22 Temmuz"da %68 oy aldı) yazdı-anlattı. Erzurumlu da laiklik/irtica teranesiyle demokrasinin ve huzurun baltaladığını; ekonominin baltalandığını düşünüyor artık!..
“Gazete kupürleri derlemesiyle parti kapatma” garabeti ülkenin üstüne bir çöktü, pir çöktü. “Her sistemin kendini savunma hakkı vardır” adına hukukun da, adaletin de toplum gözünde bitirildiği girişimler bunlar… Bu savunma refleksi hangi haleti ruhiyenin ürünü ve hangi topluma karşı?
“Vatan elden gidiyor, kuşatma altındayız, ulusal birliğimiz tehdit altında” diye yaygara koparan, sayıca çok az ama sesleri yüksek zevatın şamatası ortalığı kaplayınca biz sade vatandaşların gündelik hayat “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözünün arkasına sığınıp hayali iç düşmanlarla, ehramlarla boğuşanlar, hayatın içinden sahici meselelerle yüzleşebilseler daha iyi olmaz mı?
Bu ülkenin büyük çoğunluğu “aba altından sopa gösteren bürokrattan, sürekli mesaj veren hukukçudan, evham pompalayan politikacıdan, küçümseyen elitten “BIKTI… hayatın gerçek dertlerini düşünmek, basit ama hayatı etkileyen ayrıntıları önemsemek istiyor insanımız. Teferruatmış… Hangi teferruat?!...
Emre AKÖZ, “Kapatma iddianamesini” okuduğunu: Orada laikliğin bir “yaşam biçimi” olduğu iddia ediliyor. Bunu okuduğumda şaşırdım kaldım! Çünkü “laik yaşam biçiminin” nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Acaba bunu anlatan bir kılavuz, bir el kitabı, bir prospektüs bulunur mu?” diye soruyor.
Hasan CEMAL, “Sarıkız ve Ayışığı kod adlı darbe tertiplerinin yer aldığı günlüklerin, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek"in DKK"daki bilgisayarından çıktığı resmi Emniyet raporuyla belgelendi, ne olacak şimdi?” diye soruyor.
Cemal UŞŞAK, “Ne değişti de demokrasi kahramanı(!) Süleyman Demirel ile ömrü cunta oluşumları içinde yer almakla geçmiş İlhan Selçuk aynı zeminde buluştu?” diye soruyor.
Sayın Başsavcı, Referans muhabirine siyasetten yasaklanması istenenlerin listesine Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL"ün eklenişinin; “Tayip ERDOĞAN"ın siyasi yasaklı olması halinde, Abdullah GÜL"ün istifa edip, yeni bir siyasi hareketin başına geçme yolunu tıkamak için olduğunu” açıkça belirtebiliyor.
Bu ne şiddet, bu ne celal, bu ne pervasızlık.
Bun tekerlek kalır mı tümsekte?
Millete rağmencilik…
Nereye kadar?
Kimin menfaatine?
Bu ülkeyi kaçamayanların ülkesi yapmaya çabalarınız yetmeyecek!...
Selam Olsun 

    

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fikret Kurt Arşivi
SON YAZILAR