Süleyman Soylu

Süleyman Soylu

Yumruklar

Evden çıktım, o gün yoğun işlerim vardı. Diğre işlerimi gördükten sonra, saat 13.00'da adliyedeki işimi de halletmek için gittim. Fakat adliyenin önü çok yoğundu. Cadde kenarındaki vatandaşlar, meraklı kalabalık, trafik polisinin çabaları ve sıkı güvenlik kordonu, "ne olmuş" diye soranlar birbirine, ben de sordum, ama tam bilen yoktu.

Dikkatimi çeken TBMM plakalı araç oldu. Meclis'ten birileri vardı, kimbilir? Böyle durumlar zaman zaman yaşanıyorda adliyede, ağır cezada dava olduğu zaman bu durumlar normaldir. Örnek vermek gerekirse A Takımı olayı, Samsun'daki ünlü davada Büyükşehir Belediyesi'ndeki Başkan'ın da dahil olduğu davada, başkanlık  düzeyindekiler adliyeye getirilirken böyle olmuştu.

O yoğunlukta adliyeye girmek istemedim, işimi sonra görmek üzere ayrıldım. Yaklaşık 2 saat sonra bir kahvehanedekilerin olağan dışı bir şekilde televizyon izlediğini görünce yaklaştım. "Aklımda hala resmi meclis plakalı  araç vardı" Ama kahveden gelen ve herkesin ağzından çıkan  sesler, konuşmalar çok şaşırtıcıydı. Neler oluyordu? Boks maçı mı? Yooo...."İlk vurduğu tam gelmedi abi" diyor, bir diğeri, "Ya gelseydi", "Zaten babayiğit bir genç", o kalabalıkta görüntüleri ben de görmüştüm. İkinciyi vurdu arkasından, bu kez direkt bir yumrukla burnunun tam ortasına, sonra da sağlı sollu, televizyon zom yaparak gösteriyordu.

Tekrar tekrar, yetmiyor, bir diğer kanal zom zom zom... Bir diğeri, "Ben tanıdım onu, kahvede çalışıyor. Helal olsun ama" dedi. Bir diğeri, "Bak bak gördün mü? Yanındaki kim? Sırrı Sakık, Ahmet Türk tanımadın mı kardeşim? E bunlar PKK'lı" Bir diğeri yaşlıca sakallı yeni gelmiş sanırım, "Ne işleri varmış Samsun'da" bana soruyor. Ama öyle bir ortam var ki, herkes o anda çoğunluğun yanında olmakt zorunda istemese de... Cevap vermek isterdim yaşlı abiye ama yeri değildi. Resmen kahvehane baskısı vardı.

Yaşlı abi kiminle konuşup bilgi aldıysa, ileriden o da bağırdı, "Ş......ler" dedi. Çaycının sesi zor duyuluyordu. "Beyler çayyyyy" Ayakta olanlardan ayrıldım, bir sandalye çekip oturdum. Çayımı yudumlarken, yandaki beyfendi beni kesiyordu. Bakıştık. "Merhaba" der gibi başımı eğdim, gülümsedi. Biraz daha yaklaştı yanıma. "Nerede oturuyorsunuz beyfendi?", "Liman'da"... Kendisi de orada oturuyormuş. Siz, "Ben de Liman'da oturuyorum" dedi. Limanı satmışlar. Samsun Limanı'nı haberin var mı?" dedim. "Kime?" dedi. "Ne fark eder" dedim, "Ne varsa satıyorlar". "Sen ilk alana bakma, son kimde kaldığına bak"

Kalabalıktan bir ses, ekrana bakarak, sağ elini de şöyle bir açarak, "Asacan bunları, asacan", "Meclis'in arabasına biniyorlar" dedi bir başkası. Dikkatimi çekti hemen, yanımdaki beyfendiye sordum. "Sırrı Sakık'ın makam aracı" dedi o da. Davayı izlemeye bir kaç yeni ve eski milletvekili ile birlikte gelmişlerdi.  DTP'nin kapatılması ile birlikte Muş'ta çıkarılan kalkışma sonucunda ölen iki kişinin davasına gelmişlerdi.

Sivas'ı geçip Samsun'a gelmişlerdi. Tayyip'ten başka ister Sivas'ı ister o tafara geç, ister bu tarafa geç, Allah'a şükür ki bu yumrukları bir CHP'li atmamıştı. Allah CHP'yi korumuştu. Yanımdaki beyfendi, "Çok doğru söylüyorsun" dedi. Yok, yok bir CHP'li değildi.  O zaman tutamazmış AKP'yi kimse yurt içinde ve de yurtdışında.  "AKP'de CHP düşmanlığı had safhada. Çünkü muhalefet istemiyorlar" diye devam etti beyfendi. Meclis'te bir şekilde çoğunluğu ele geçiren partinin yaptığı ve yapacağı uygulamaları millet adına durdurmak için, "Muhalefet nereye başvuracak" diye sorunca net cevap verdi. "Demokrasilerde 3 şık var" dedi. Ya seçim, sandığa gitmek, ya sivil toplum örgütlerinin demokratik baskısı yoluyla, ya da muhalefet tarafından denetim görevi olan yargıya başvurmaktır. Ve devam etti. "Anayasa değişmelidir fakat iktidar çoğunluğuyla değil, temsil çoğunluğuyla değişmelidir"  Beyfendiden çok şey öğrendim. Ahmet  Türk'e atılan yumruklardan çok, halka atılan yumrukları anlattı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Soylu Arşivi
SON YAZILAR