İslam kardeşliği

Her sistem gibi İslâm da kendi cemiyetini belli esaslar üzerine kur­muştur. İnançta tevhidi; cemiyette de uhuvveti yani kardeşliği esas al­mıştır. Dolayısıyla İslâm toplumu, sınırları İslâm imanıyla çizilmiş kardeşler topluluğudur. Bu topluluk ve kardeşliğe imandan başka hiç bir şey, me­sela ne ırk, ne renk ne de coğrafya sınır çizemez. İslâm kardeşliğinin ye­gâne belirleyici ön şartı "La ilahe illallah Muhammedur'r-rasulullah" de­mektir. Bu kelime-i tevhîd'i söyleyen herkes müslümandır ve öteki müslümanların din kardeşidir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bu ger­çek, "Mü'minler ancak kardeştirler" diye pek açık biçimde belirlenmiş ve ilan edilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz de "Müslüman müslümanın kardeşi­dir" buyurmuş, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi devirde yaşamış bulunursa bulunsun, bütün müslümanların birbirlerinin din kardeşi ol­duklarını tüm dünyaya duyurmuştur. Hatta bizzat kendisi Medine'yi teşrif ettiklerinde, Mekke'den gelen muhâcirlerden her birini Medineli müslümanlardan biri ile kardeş ilân etmiş, böylece ilk İslâm cemiyetini, kardeşlik esas ve uygulamasıyla başlatmıştır.
Modern dünyanın "toplum dayanışması" dediği ve aradığı oluşumu, Hz. Peygamber, kıyamete kadar yaşayacak olan ümmetine örnek olmak üzere muâhât (kardeşlik) uygu­lamasıyla, daha ilk İslâm toplumunda gerçekleştirmiştir. Bu sebeple müslümanlar, kardeşliği Kitap ve Sünnet ile ilan edilmiş ve Medine İslâm top­lumuyla o kardeşliği yaşamaya başlamış bir ümmettir.
Kardeşlik kutlu ve güçlü bir bağ olduğu kadar büyük bir sorumlu­luktur da... Aynı dine mensup insanların adedince büyüyen bir sorum­luluk... Kardeşler arasındaki ilişkilerin nasıl olması lazım geldiği konu­sunda, hem Kur'an-ı Kerim'de hem de Peygamberimizin hadîs-i şerîfle­rinde çok ciddî tavsiye ve uyarılar bulunmaktadır. Bütün bu uyarı ve tavsiyelerin özünü aslında "kardeşlik" kelimesi ifade etmektedir. Hz. Peygamber de bu yüzden kardeşler arasındaki her türlü münasebette, müslümana kendi nefsini ölçü almasını öğütlemiştir.
O sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Hiç biriniz, kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe olgun mü'min olamaz."
Bu hadîs-i şerîf, din kardeşliği sorumluluğunu bütün boyutlarıyla pek özlü bir ifade ile ortaya koymuş bulunmaktadır. Ancak yine de, konuyu açıklığa kavuşturmak bakımından, diğer hadislerden yararlana­rak din kardeşliğinin bazı gereklerine işaret etmek faydalı olacaktır.
Müslüman, haklı sebeplere dayalı da olsa, müslüman kardeşiyle üç günden fazla küs duramaz. Müslüman kardeşleri yanıbaşında dururken onları bırakıp başka din mensuplarını ve dinsizleri dost edinemez. Çünkü müslümanın dostu ancak müslümandır. Çünkü atalarımızın da de­diği gibi, "Domuzdan post, gavurdan dost olmaz."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Özdemir Arşivi

HAVF

26 Şubat 2024 Pazartesi 09:00
SON YAZILAR