Hristiyan takvimine göre doğum günü

 

Özenmeyi geçtim bir âdetimiz, geleneğimiz örfümüz oldu doğum günü. Hani gâvura özenilir yaptıklarını yapar şarkılarını dinler, şiirlerini okur, futbolcularına özenilir. Doğum günü ise artık bu durumu geçti, nesiller sonra çocuklar doğum günü kutlamasını kendi örf, âdetimiz sanacak. Doğum günü kutlanıyor ama neye göre? Hristiyan takvimine göre doğduğun günü kutluyorsun. Ben bir Türk olarak bunu sindiremiyorum. Ben buna kültürel erozyon derim. Yazık düştüğümüz durumlara. En İslamcı kitle bile artık Hristiyan takvimine göre doğum günü kutluyorken biz neyden bahsediyoruz Allah aşkına? Biz nasıl bağımsız olacağız? Nasıl iktisadi açıdan bağımsız olabiliriz bu kafayla? Her şeyimiz gâvurun planına göre. Saatlerimiz hep gâvur düzenine göre işliyor. Bayramlarımızı Hristiyan takvimine göre ayarlıyoruz. Yılbaşı kutluyor, doğum günü kutluyoruz! Ne hale geldiğimizin ölçüsü bariz şekilde bellidir. Türk, gâvura benzemiştir artık.

 

Şimdi doğum günü olayına İslam açısından bakalım. Caiz midir değil midir? Caiz demek yani Allah (c.c.) müsaade ediyor demektir. Şu halde konu edille-i şer'iyye'de (dini-islamda) yerinin tespitine dairdir. Yoksa indi mülahazalar, kişisel yorumlar fetva sayılmaz. Fetva gibi sunulsa büyük cürüm olur. Evvela kitaba (Kur’an’a) müracaat edilir, bu hususta apaçık bir emir, tavsiye veya izin olmadığı kesindir. Şu halde yasak veya tehdit var mı ona bakmalı, açık bir yasak ise yine bulunmamıştır. (yani, "Ey iman edenler doğum günü kutlamayın." gibi) Bu durumda zımni bir yasaklama var mı ona bakmalı; Evet bazı kardeşlerin de ifade ettiği gibi bu kutlamaların; gayrimüslimlere uymaya benzediği görülmektedir ve hâlbuki Kuranı Kerimde Allah Teâlâ: ''Hakkı Bilmeyen cahillerin hevalarına (arzu/tarz/adet) uyma." O(kâfirlerin) hevalarına uymayın."  Ve benzeri onlar kere tekrar eden ayetlerde Rabbimizin biz Müslümanları kâfirlere uymaktan kesin yasakladığı görülmektedir.

 

Şimdi bu benzeyiş veya uyma, yasak kapsamında olan bir benzeme ve uyma mıdır değil midir, tespit etmekle sorun çözüme kavuşur. İşin burasında Sünnet (fiil-i Rasul) devreye girer:  Ashab-ı Resulullah’ın (s.a.v.) hayatında örnek kutlamalara bakılır. Medine’ye hicret eden Resulullah orda Ensar-ı kiram hazeratının senede iki bayram ettiklerini görmüş ve cahiliyeden kalma bu bayramların devamına gönlü razı olmamıştır. Akabinde Allah Ramazan ve Kurban bayramlarını ehli-imana bahşedince Efendimiz: "Allah sizlere bunların yerine daha hayırlı iki bayram verdi." diyerek eskileri tarihe gömmüştür.

Demek ki bazı arkadaşların "orda ne yapıldığına bakılır, meşru işler yapıyorsan kutlarsın" şeklindeki yaklaşımları kusurludur. Zira Medineli Müslümanlar önceki bayramlarını herhalde gayrimeşru tarzda kutladıkları için men edilmediler. Demek ki kutlama esnasında yapılanların meşru olması kutlamayı meşrulaştırmaya yetmemektedir. Peygamber efendimizin doğum yıldönümüne kıyas ederek cevaza yol arayan arkadaşlara diyorum ki: ''İslam Âlimleri Onun doğum yıldönümünü kutlanması hakkında da ittifak halinde değiller. Yani mevlit kutlaması bile bidat şaibesinden kendini kurtarmış değildir. Kaldı ki âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberin gelişinde sevinmeye ve sevinç izhar etmeye dair büyük unsurlar var iken yarın nereye gideceği belli olmayan bir beşerin bir yılını geride bırakması hiç buna benzemez ve sevinecek tarafı yok.

Ayrıca, Peygamber efendimizin doğum yıldönümü kutlamak, onun o gün doğmuş olması sebebiyle gecesine ayrı bir anlam ve değer kattığı inancına binaendir. Birimizin doğumu elbette böyle değildir. Güne farklı bir anlam ve değer katmaz ki yıldönümü kutlanmaya şayan olsun. Diğer bir açıdan; kutlamak sevinç izhar etmektir. Büyüyen çocuğun yaşına girmesinin sevinç vesilesi olması anlaşılır bir durum iken bir gencin bir yılı geride bırakması hiç de sevinilecek bir olay değildir. Mesela doğum günü kutlanan dedenin sevinci, hatırlandığı için ve değer verildiği içindir yoksa bir yaşına daha bastığı için değildir. Demek ki kutlama aslında çarpık bir zemin üzerinde bulunuyor. Bu neyin kutlaması diye sormak ve birilerini bilinçsizce taklit etmekten sıyrılmak gerekir. "Doğum günü kutlamak hatırlamaya ve hediyeleşmeye vesile olmakta, o zaman sünnete götüren bir sebebin de sünnet olması gerekir." diye düşünenler için: İslam’da meşhur bir kaide vardır; gayenin meşru olması gerektiği gibi o gayeye götüren yolunda meşru olması gerekir. Doğum günü kutlama âdetinin İslam’a ters düştüğü sabit olduktan sonra bu adet ilgili sünnet ve vazifelere alet olamaz. Nitekim yılbaşı (çerez yiyerek) kutlamak ve karnavala katılmakta da benzer hususlar bulunur ama asla meşru değildir. Sılayı rahmin terkedildiği arkadaşlık bağlarının zayıfladığı gayrimüslim Avrupa toplumlarında bu adet belki böyle bir işlev görebilir ama İslam cemiyetlerinde hayır zira dinimiz bu kopukluğun çaresini önceden alarak buna ihtiyaç bırakmamıştır. Sonuç: Cahiliye adetlerinden kalma bu bayramlara benzetildiğinde doğum günü kutlamanın caiz değil yasak olduğuna ve fillinin çirkin bidat sayılmasına hükmedilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Varıcı Arşivi
SON YAZILAR