KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE TEK SORUN ERKEK MİDİR?

Bugün kadına yönelik şiddeti konuştuğumuzda, her zaman erkeğin kadına şiddet uygulamasından bahsediyoruz. Peki bu şiddeti meydana getiren tek faktör sadece erkek midir? 

Kadının veya toplumun bunda payı yok mudur? Birçoğumuz kadının ve toplumun payının olmadığını, hatta kadınların geneli bunda payının olmadığını düşünüyordur.. Kadına yönelik şiddet, her ne kadar erkeğin fiziksel, duygusal veya ekonomik olarak uygulamış olduğu bir şiddetse bunun toplumsal ve kadınsal bir alt yapısı da mevcuttur. 

Bu konu kadın ve erkeğin eğitimi ile başlayıp evlilik hayatına kadar sürüp ve evlilik hayatında da devam eden bir durumdur. Öncelikle eğitimde niteliksiz birçok öğretmen kız ve erkek çocuklarını; ayrıştırarak, toplumda yaygın olan, toplumun onlardan istediği erkek ve kadın rollerine göre eğitiyorlar. Ders kitaplarındaki durumda pek farklı değil. 1950'lerle başlayan ders kitaplarındaki ataerkillik, okuma metinlerinde de kendisini gösteriyor. Birey bu rolleri içselleştirerek büyürken ne yapmasını bekleyebilirsiniz ki. 

Çocuk anne ve babasından küçük yaşta toplumsal ve etik normları doğru bir şekilde öğrenmediğinde, eğitim ile veya çevresinden edindikleri ile öğrenme işlemini tamamlıyor. Konu birey olmaya geldiğinde ise kadın ve erkek arasında bugün hala bir ilişkide sevgilisinin dediklerini yapmaya çalışan, yapmadığında doğan çatışmada özür dileyip istekleri yerine getiren, sevgilisine sormadan, izin almadan bir şey  yapamayan kadınlar çok yaygın. Ne giyeceği konusunda, nereye gidip gidemeyeceği konusunda sevgilisinin karar verdiği ve bunu onaylayan kadın sayısı çok fazla ne yazık ki. Bunun yanında çalışmak bazı kadınlara ne yazık ki çok zor geliyor. 

Evlendiği kişinin çalışması ve kendilerinin sadece çocuğa bakıp her gün gezmesi onlara daha cazip geliyor. Bu da yetmiyor gibi günlük dertleri diğer kadınlarla bir araya geldiğinde "Ya ben çocuğa şunu giydiriyorum, şunu yediriyorum sen neler yapıyorsun?" oluyor. Kadının günlük problemi ve tüm derdi çocuğuna ne giydirip ne yedireceği, akşam evdekilere ne yemek yapacağı, evi ne zaman temizleyeceği oluyor. Kadına şiddeti, kadının çocuğunu büyütürken ona şiddet uygulamasına benzetebiliriz çünkü aralarındaki ilişki bir iktidar ilişkisidir. Annesi çocuğunu istediği gibi yönetir durum bu kadar basittir. Ataerkil toplumumuzda da kadın erkek arasındaki ilişki iktidar ilişkisi değil midir?  Bugün kaç kadın çocuğuna bağırmadan, şiddet uygulamadan, onun isteklerine ve kendisine saygı duyarak büyütüyor ki? 

Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada; kadınların %27'si çocuğu terbiye ederken şiddetin meşru olduğunu söylüyor. Yine aynı şekilde eğer erkek eşinin kendisini  aldattığını öğrenirse şiddete başvurması meşru mudur diye sorulduğunda kadınların %36’sı  meşrudur diyor. En önemlisi de kadınlara şiddet ile ilgili ne düşündükleri sorulduğunda kadınların sadece %58'i hiçbir gerekçe şiddeti meşru kılmaz diyor. Geriye kalan %42? İşte bu rakamlar aslında şiddeti var eden sorunun sadece erkekler olmadığını bize gösteriyor gibi. Bir kere kadınların belirli oranı bunu meşru kılıyor zaten, toplumda böyle bir algı yaratılıyorken sadece erkeklere şiddet uygulanmaması gerektiğini anlatarak, yıllarca hapis cezaları vererek nasıl önleyebilirsiniz ki. 

Tabii ki en kötü şekilde cezasını almalı, bugünün Türkiye’sinde hukukumuz bile ataerkil gerçi orada da cezasını gerektiği gibi çekmiyor hoş ama tek problem kaynağı da erkek olarak görülmemeli toplumda. Özetle çocuğunu bugün duygusal veya fiziksel şiddet uygulayarak büyüten kadınlar, kadına yönelik şiddetin varlığından yakınıp durmaları bir o kadar yetersizdir. Çünkü çocuğun annesine bağımlı oluşu gibi kadının bu tutumları onları erkeğe bağımlı kılar. 

Gündelik yaşamda hala yaşam özgürlüğünü sevgilisinin eline teslim eden kadınlar, hayat mücadelesinde kolaya kaçıp evde çocuk bakmaya sığınan kadınlar bu gibi durumları devam ettirdikçe özellikle Türkiye gibi ataerkil toplumlarda, toplumsal algı kendisini korumaya ve yaşatmaya devam edecektir. Bu tip kadınların bu hareketleri  kadına yönelik şiddeti psikolojik olarak meşrulaştırma konusunda da devam niteliğindedir ve bunu devam ettiren kadınların kadına yönelik şiddetin varlığından şikayet etmeleri de bir o kadar anlamsızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Firuze Geçer Arşivi
SON YAZILAR