AMACIMIZ YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRMAK MI?

Yoksulluk problemi sadece oransal anlamda çıktıları olan bir problem değildir. Aynı zamanda bireyin fert olarak içinde yaşadığı toplumun refah seviyesine uygun olarak yaşayabilmesi anlamına gelmektedir. II. Dünya savaşı sonrasında yoksulluk belirli boyutları ile; Dünya Ticaret Bankası, IMF, Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü gibi kuruluşlarla ölçülmeye başlanmıştır. Fakat yoksulluğun dünya genelinde bu kadar ölçülüyor olması kendisini ortadan kaldırmayı hedeflemek anlamına gelmemektedir.

Yoksul kişiler her zaman yedek işgücü olarak tutulmuştur. Çünkü içerisinde bulunduğumuz ekonomik sistem; çalışmaktan başka çaresi olmayan, bir üretim aracına veya toprağa sahip olamayan kişilerin varlığı üzerine kuruludur. Yoksulluğu ölçmek; çalışmaya her an hazır olan iş gücünü de ölçmek ve bunu kontrol altına almayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda yedek işgücü ordusu kenarda tutulduğu takdirde mevcut iş gücü ordusunu daha az bir ücretle daha çok çalıştırabilmek mümkündür. Bu nedenle yoksulluğu ölçmek ve onu denetim altına almak arasında önemli farklar vardır.

Bugün yoksulluk dediğimizde tek bir yoksulluk modelinden bahsetmemiz mümkün değildir. Yoksulluk; insanın yaşaması için temel gereksinimlere erişememesi, eğitim, sağlık ve hatta temiz suya erişememesi ve dünya genelindeki resmin aynı oluşu yoksulluğun benzer sistematik nedenlerden kaynaklandığını bize göstermektedir. Yoksulluğa bugün bireysel bakış açıları da mevcuttur; “Benim yoksul olma sebebim benim harekete geçmememden kaynaklanıyor.” gibi fakat konu daha neoliberal bir yerde durmaktadır. Temelinde gelir eşitsizliğini, özellikle de toplumlar arasındaki eşitsizliğini barındırmaktadır.

Yoksulluğu ölçmek için yatırımlar yapıyor olmak bunun içindir diyebiliriz. Sosyolog Georg Simmel, yoksulluğu kişilerin ekonomik durumları olarak değil, başkalarının o durumu düzeltme girişimleri olarak görmektedir. Simmel; amacın yoksulu bir seviyeye taşımak olduğunu mu yoksa toplumsal bir problem alanına dönüşmesini engellemek olduğu mu sorusuna yanıt aramaktadır. Amaç, yoksulu belirli bir yerde muhafaza etmektir. Bugünde yoksullara yapılan yardımlarla yoksulu bir üst sınıfa çıkartmak hedef noktası değildir bunu yapmakta imkansızdır. Yoksulluk, dünyanın herhangi bir yerindeki zenginlik için tehdit oluşturmaktadır.

Örneğin bugün yoksul ülkelere ciddi yardımlar yapmaktayız, o an neye ihtiyacı varsa; eğitim, sağlık hizmeti vs. belirli bir süre orayı unutur ve tekrar yardım yaparız bu döngü böylece devam eder. Aslında dönemsel olarak yapılan bu yardımların amacı, yoksulluğun ölçülmesindeki neden gibi orayı tamamen yoksulluktan kurtarmak değildir, bir bakıma pansuman görevi görmektedir. O bölgenin dünya üzerindeki zenginliğe tehdit oluşturmasını, refah tepkisi olarak ortaya çıkmasını engellemektir. Yoksulluğun ölçülmesi beraberinde belirli stratejiler getirmiştir. Keynesçi politikaya bir tepki olarak neoliberal politika, yoksulluğa bakış açısında da farklılıklar ortaya koymuştur.

Yoksula devlet mi yardım etmeye devam edecek yoksa birey mi? Yoksulun talep ettiği şey bir hak mıdır? Yoksulluk alanın hakkı mıdır yoksa verenin yükümlülüğü müdür tartışmalarını getirmiştir. Birey kamunun bir ferdi ise talep ettiği şey bir haktır. Hak çerçevesinden baktığımızda birey ortak olduğu bir servetten pay istemektedir. Bireylerin bugün ifade hakkı talep etmesi çok doğal gelirken yaşam hakkı talep etmesi neden bu kadar garip geliyor bize? Konuya verenin yükümlülüğü olarak baktığımızda konu yoksulluktan çıkmaktadır.

Bireyin ufak bir yardım sağlayarak yükümlülüğünü yerine getirmesi ana konu olmuştur. Örneğin bugün yoksul birisine birgün yardım edip bir gün etmemekteyiz, ona yardım ediyor olmak o günkü keyfimize bağlı bir durumdur. Özne olan konuştuğumuz kişi artık yoksulun kendisi değildir biz onu neredeyse görmüyoruz artık, özne veren birey olmuştur. Bugün modern/postmodern/neoliberal toplumlarda hak yardıma, yükümlülük ise hayırseverliğe dönüşmüştür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Firuze Geçer Arşivi
SON YAZILAR