İki ayaklı domuzlar!

 

G.Orwell' in “Hayvanlar Çiftliği” isimli küçücük kitabını okuyorum. Çoğunuz okumussunuzdur. Özetle diyorki; hayvanlar yönetimi ele gecirmek icin insanlara karşı ayaklanıyorlar. Slogan olarak da “ Dört ayaklılar iyi, iki ayaklılar kötüdür. Bütün hayvanlar eşittir.” Ve sonunda hayvanlar başarılı olurlar. İhtilalin sonunda “Domuzlar Hükümeti” kurulur. Belli bir sure sonra domuzlar insanlara benzemeye baslarlar. İnsanlar gibi iki ayakları üzerinde yürürler. Bütün Hayvanlar Esittir sloganının altına “ Domuzlar biraz daha eşittir” ilave ederler. G. Orwell bu küçücük eserinde kominizmi hicvetmiş.

Neden bahsettim bu domuzlardan derseniz, bir ziyaret icin Fransa'da bulunmaktayım. Bir çok tarihi yerleri gezerken Metz sehrinde bulunan St. Etienne Katedralinin önünden gecerken dikkatimi çekti: Katedralin giris kapısının önünde kapı üst ve kenarlarında heykeltraşlar çok enteresan figürler yapmış. Halk tabakası en altta ve ezilmiş bir sekilde, halkın üstünde avam, din adamları ve askerler bulunmakta. Ezilen halkla hayvanlar aynı katogoride hicvedilmiş. Fransa'da daha çok kilise ve din adamlari otorite kabul edilmiş ve din adamlarina karşı Fransiz İhtilali bir yerde kiliseye karşı ayaklanmadır.

İçimden sessizce düşündüm: Acaba dedim, başka yerde G.Orwell'in “Hayvanlar Çiftliği” misali iki ayaklı domuzların hükümran olduğu ve zamanla insanlara, pardon domuzlara benzeyen idareler var mı acaba? Isterseniz sizde düşünebilirsiniz, acaba var mı?

Bundan yıllar önce öğrencilik yıllarımızda; kimimiz faşist, kimimizin kominist olduğu zamanlarda çok anlatılan bir hikaye aklıma geldi. İki arkadaş kominizm hayranı. Türkiye'yi beğenmiyorlar ve daha özgürlükçü yaşamın hüküm sürdüğünü düşündükleri o zamanki Kominist Rusya'ya kaçmaya karar veriyorlar. Arkadaşlardan biri diyor ki, ya gittiğimizde buradaki faşistlerin soölediği gibi çok kötü bir rejim ise geride dönemeyiz. O zaman tedbir olarak birimiz gidelim, diğerimiz kurtulmuş oluruz bari. Sonunda bu fikir kabul görür ve içlerinden biri kominist Rusya'ya gitmeye karar verir. Diğer arkadaşı giderken der ki, “bana oradan mektup yaz. Eğer orası gerçekten iyi bir yer ise bana mektup yaz. Bende geleyim. Ancak tedbir amaçlı mektubu mavi kalemle yazarsan orası çok iyi demektir, kırmızı mürekkepli kalemle yazarsan anlarım ki çok kötü bir rejim demekki ve gelmeme gerek yok.” Arkadaşı gider epey bir zaman sonra Rusya'dan arkadaşından bir mektup alır. Heyecanla açar. Bakar mektup mavi mürekkeple yazılmış. Çok sevinir. Mektubu merakla okur. Arkadaşı Rusya' yi övmekle bitiremez. Sonunda arkadaşı mektubu şöyle bitirir. “ Sevgili arkadaşım sana bu mektubumu kırmızı mürekkeple yazacaktım. Ama o kadar aramama ragmen kırmızı mürekkebi bulamadım.”





İnsanların değişik yerleri gezip bizzat görmesi çok güzel. Ülkesinin güzelliğini de çirkinliğini de çok daha rahat görüyor.

Biz gerçekten çok büyük bir milletiz. Ancak o kadar çok hosgörülüyüz ki aptallık derecesine hoşgörü bu. Bir vekil bir polisimize tokat atıyor ve biz o polis anlayış gösterdi diye polisimizi alkışlıyoruz. Vekilde olsa, kim oluyor da halkın güvenliğini sağlamakla görevli bir polise tokat atabilir? Meclisteki diğer vekiller ne işlem yaptılar o vekil için. Sen gelsene Fransa'da bir polisin elbisesine elini sürsene. Delikanlı isen birde tokat at bakalım o demokrasinin beşiği olan ülkede başına gelenleri aklına hayaline getirebilir misin?

Gelecek yazımda buluşmak umuduyla sevgiler saygılar efendim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Koca Arşivi
SON YAZILAR