Hamas ve 'benim ümmetimde..'...

HAMAS VE “BENİM ÜMMETİM DE…” HADÎS"İ
Bir Hadis-i şerifin birkaç değişik yöne çekilen anlamıyla söze başlamak istedim:
1- “Ümmetim kıyâmette 72 bölük olacak, hepsi cehenneme gider yalnız bir bölük kurtulur!”
                      
                                “Ümmetim yetmiş iki bölük olur” RESÛL der!
                                “Yalnız bir bölük hâriç hepsi ateşe gider!”
                                “Yalnız biri” demiyor RESÛLULLAH! Dikkat et!
                                 Yetmiş üçüncüyü bul! Sonsuz mesafe kat et!
                                   “Benim ümmetim” diyor! Kalanlar zaten kâfir!
                                Yâni İslâm geçinen de ateşe misafir!
                                    “Cehennemden geçmeyen insan yok der bak ayet!”"
                                Dindar veyahut dinsiz olsun! Bu açık gayet!
 “Sekiz” tane kapısı olan bir tek bedeniz!
                                Âdem"in kaymasının Arza şudur nedeni!
                                Mürekkeple harflerden çizilmişti bedeni!
                                Hâlbuki ne mürekkep var! Ne yetmiş iki harf!
                                Hepsinin aslı nokta! Noktadan başkası zarf!
                                Ateşten kurtulur bu yetmiş üçüncü bölüm!
                                   Noktadan başka vücûd yok" der! Ve görmez ölüm!
M.H. Uluğ  Kızılkeçili
                                   
Alevî söylemini yansıtan şiiriyle hadis-i şerifi yorumlayan şairimiz; cennetlik fırka-ı Nâciyenin; sadece 72"nin dışındaki kendilerinin olduğunu anlatmaktadır.
 2- Zaman Gazetesi Yazarı, Ahmed ŞAHİN"e göre hadisin yorumlu anlamı:
“Peygamberimiz, "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır" buyurmuş. Ashab:
- Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?
- Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır!”
“Yâni ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır. Binâenaleyh, Peygamberimizin kitaplarda yazılı olan sünnetlerine bağlı kalan Müslümanlar, ehl-i necat, yâni kurtulanlardan olacaktır. Yeter ki sünnetten ayrılmasın, onu tek ölçü bilsin, şahıslarında tatbik etmekte ihmale düşmesinler”.
Bilmiyorum, sayın Şahin, sünneti yaşamaktan ne anlıyor? Acaba bugün Resûlüllah"ın SAV sünneti hiç yaşanıyor mu? Bunun en açık kanıtı, Allah"ın cc “iyi” dediği giyim-kıyafeti, Allah"ın cc “kötü” dediği ile değiştiren ve maaşını faiz ekonomisine göre düzenleyen laik holding sahibinin emrinde çalışan Müslüman işçi Resûlüllah"ın ve ashabının yaşadığı sünneti nasıl yaşamaktadır? Bu işçi, kâğıt üzerinde yiğit mi yiğit Ehl-i Sünnet Cemaatinden olsa da gerçekten Asr-ı Saâdet dönemindeki Ashabın sünnetini mi yaşıyor?
Şimdi ben de diyorum ki bu yaşantıdaki Müslüman işçi, öğretmen, memur gibi… bordro mahkumları ne kadar fırka-ı Naciye"den? Ne kadar Cenneti garanti eden Ehli Sünnet"ten?
Çoluk-çocuğunu yaşatmak için seçtiği mahalleyi ve konutu seçerken Asr-ı Saâdet dönemini ne kadar düşündü ve uyguladı?
3- Aynı hadisin başka yorumu: “İsrailoğullarının başına gelen her şey, pabucun pabuca denkliği gibi, tıpa tıp ümmetimin başına da gelecektir. İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardı. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Onlardan bir fırkanın dışında hepsi Cehennem"dedir.” Ashab:
- Ya Resûlallah! O kurtulan fırka kimlerdir?”
 - Benim ve ashabımın yolu üzere olanlardır”. Dârimî ve Tirmizî Süneni, Süyûtî, Câmiü"s-Sağir.
 Biz deriz ki: Hadis-i şerifin anlatmak istediği şey, insanlarının Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman veya başka dinlere göre ayrılmasının hiçbir önemi yok. Aynı Kitap ve Sünnet"in ufak tefek yorum farklılıklarından dolayı bölücülük yapmak ve tapılacak kadar kutsanan şeyhlerin görüşüne sarılmak, kesinkes sizi 73 küsur parçaya bölünmek gibi bölük pörçük edecektir.
Burada “73 küsur” deyimi, çokluktan kinayedir. Yani aynı düşman karşısında dirençsiz kalacaksınız:
“Bitik olmayın; yoksa sayıca üstün olsanız da yılgın olarak hep barış gevelersiniz. Oysa Allah sizinle birliktedir; sizi ayrı, sosyal etkinliklerinizi apayrı değerlendirmeyecek. Dünya yaşamı sadece bir oyun ve eğlenceliktir. Siz iman edip takva sahibi olursanız ücretlerinizi size katlayarak verir” 47/Muhammed Sûresi: 35-36. âyetindeki “bitik olmak”, 73 küsur fırkaya bölünmektir.  O zaman aynı düşman karşısında yılgın olarak hep barışmak istersiniz. İşte bugünkü Ehl-i Sünnetin acı durumu…
4- Aynı hadis-i şerifin üçüncü bir cemâat tarafından farklı yorumu:
"Benî İsrâil yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan yetmişi Cehennem'e gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Hıristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrılmıştı. Yetmiş biri Cehennem'e gitmiştir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmiş üç kısma ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehennem'e gidip, yalnız bir fırkası kurtulur." Eshâb-ı kirâm;
- Bu bir fırka kimler; Ya Resûlallah?
- Cehennem'den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir" Milel ve Nihal, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce.
İşte aynı hadis-i şerifi herkes ve her saplantıdaki cemâat kendi lehine yontmakta ve kendini temize çıkarmak için maşa olarak kullanmaktadır.
71, 72 ve 73  farkı neredendir? Ben de derim ki bölücülük ve fırka fırka olma, her dinde ve her toplumda aynıdır. Hz Peygamberimiz SAV, her üç ilâhî din mensubu cemâat insanını anlatıyor. Kur"an-ı Kerim aynı saplantıdaki üç din insanını; ayırım gözetmeden Ehl-i Kitap kavramında birleştirmektedir.
Kitaplarda kabahat aranamaz, kabahat, onu farklı algılayan şeyhler hangi dinde varsa tamamı fırak-ı dâlledendir. Fırak-ı dâlle kimdir? Şeyhini peygamberden de üstün ve kutsal gören Ehl-i Kitap cemâat yanlılarıdır. Bu bölücü Ehl-iKitab"ın biz Müslümanlarda uzantısı, bugünkü fosilleştirilmiş Ehl-i Sünnet cemâatine körü körüne saplananlardır.
Ben, Ehl-i Sünnetenim, ama bugünkü Muaviye yanlılarının ve el-Fetih örgütü yanlılarının, önceden Saddam aleyhindeyken Amerika karşısında Saddamcı olan Ehl-i Sünnet cemâatinden değilim. Ortada bekleyen Ehl-i Sünnettenim. İran yanlısı da değilim. Ama Lübnan Hizbullah"ının iyi bir duruş sergilediğine de inanmaktayım. Gazze"deki Hamas Örgütü, Hizbullah ile el Fetih arasında en güzel bir siyasî Müslüman cemâati olma şerefini koruyan mükemmel bir örgüttür.
Meseleye eski siyasî defterleri karıştırarak bakalım:
1- Muaviye ve babası Ebu Süfyan, Mekke"nin Fethinden sonra Müslüman olan en son Müslümanlar sınıfından ve Hz Muhammed"e karşı Haşimî Arap milliyetçiliğini sürdüren muhalefet cephesi oluşturan Ehl-i Kitap Müslüman"dır. Bu Ehl-i Kitap yakıştırmasını yukarıdaki hadis-i şerifin farklı yorumlanmasından çıkarmış bulunmaktayım.
  Muaviye, Oğlu Yezid ve başkumandan makamına getirdikleri Zeyyad b. Ebîhi ile Başbakanları Mervan hep birlikte Hz Muhammed"in sahabesine ve daha sonra onların nurlu yolundan giden Tabiîne çok zulmetmişlerdir.
Onlar kılıçlarını kana boyadılar biz de dillerimizi kana boyamayalım, görüşündeki Ehl-i Sünnet cemâatinden değilim. Her şeyi Allah"a ve son nefese bırakmayalım. Allah cc,: “Sen ne kadar iman etmiş olursan ol; son sözü son nefesinde ben söyleyeceğim” buyurmamaktadır.  Onu bizim Ehl-i Sünnet yanlılarının, hayatta hiç kimse hakkında iman-küfür kesin kanaatini belirtmemek ve hiç kimseye “kâfir!” veya “münafık!” deme cesaretini göstermemek konusunda kararlılıkları yanlıştır.
2- 1980-1988 Irak-İran Savaşı: Baas rejimi sahibi ve Arap milliyetçisi Saddam Hüseyin için ve Suriye dışındaki Arap ülkeleri için tehdit olarak İran gözükmekteydi. Sünnî ve Ehl-i Sünnet cemâatinden olan Suûdî Arabistan, Ürdün ve Mısır ABD destekçisi olduklarından bana göre Ehl-i Kitap Müslüman ülkeler idiler. Saddam, Sünnî Müslümanların desteğiyle bu savaş sonrası batıdan aldığı yardımlarla yeni biyolojik ve kimyasal silahlar ve atom bombasına sahip olmak için çalışmalar yaptı.
Saddam ve oğulları, sorgusuz sualsiz özellikle çok Sünnî Müslüman"ı zindanlarda, yabanî yırtıcı hayvanlarına yem yaptı ve zevkle ölümlerini zevkle seyretti. Bu kişilerin de Sünnî ülkelerin Müslüman Ehl-i Sünnet cemâatlerince, peşlerinden ağıtlar yakıldığını gördük.
Şimdi gelelim Hamas"ın Gazzesindeki İsrail katliamına…
Başbakanımızın ve çok değeri Dış İşleri bürokrasisinin aynı Sünnî Arap ülkeleri Ürdün, Mısır ve Suûdî Arabistan nezdindeki diplomatik girişimleriyle, Hamas denetimindeki Filistin Gazze halkının yaralarının sarılmasına çalışılmaktadır. Ancak Mısır ve Suûdî Arabistan yine Saddam"a karşı Sünnî-Şî"â ayrımını hortlatmışlar ve Sünnî el-Fetih karşısında Hamas"ın tarihten silinmesi gerektiğini, İsrail saldırılarının normal olduğu kanaatlerini izhar etmişlerdir.
Bu durumda anlaşılan o ki; tıpkı Lübnan"daki gibi bir ateşkes gerçekleşecek ve Türk askerinin de ortak edildiği bir BM barış ordusu Gazze"ye ve Batı Şeria"ya yerleştirilecektir.  Böylece Türkiye"nin de desteğiyle İran Şî"î yanlısı Müslüman iki silahlı örgütün enikonu bağlanacaktır. Sünnî yanlısı el-Fetih örgütü de İsaril"in çizmeleri altında yaşantılarını sürdüreceklerdir.
Hamas diyor ki:
Biz HAMAS olarak Türk Hükümeti'nden İsrail'le olan ilişkilerini kesmesini, özellikle de askeri işbirliğine son vermesini istiyoruz. Türk Hükümeti işgalci İsrail ordusu ile tatbikatlar yapmak yerine Filistinli direnişçilere silah desteği vermeli. Bunu sadece HAMAS değil Türk halkı da istiyor… Türk Hükümeti hiçbir şey yapamıyorsa en azından İsrail elçisini Türkiye'den çıkarmalı." Kaynak: Gerçek Hayat, Adem Özköse
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR