Dengeyi tutturmak

“Aynı devletin iki etnik vatandaş grubu kavgalı olursa; aralarında uzlaştırıcı olun. Birisi ötekine baskın çıkarsa basan tarafı, Allah'ın yasal düzenine getirinceye kadar silah kullanınız. Eğer yasalara uyarlarsa, aralarını hukukla uzlaştırın; dengeyi tutturun; Allah, öyle tutturanları sever.” Hucurat Sûresi: 9

Aynı ülkenin kavgalı iki etnik grubuna karşı, nasıl denge tutturulacak?

Kalkınan ve uzun süre yıkılmayan ve medeniyetini kurup komşu ülkelere ve dünya ülkelerine örnek olan devlet…

Bir denge tutturan devlet...

Bu devletlerin siyasî irade sahipleri ideolojik davranmaz.

Devleti kurarken, kolluk kuvvetlerini görevlendirirken dengeyi tutturur…

Akrabacılık, bölgecilik, zümrecilik, rüşvet ve adam kayırmacılık yapmazlar.

Bir hafta önce “Komando olur” diye rapor tutulan kalburüstü vatandaşın daha sonra “çürük” raporu alması kafaları; dengeyi bozar.

Görülmekte olan bazı mahkemeleri etkileyecek, bir bakıma ihsas-ı rey sayılacak yazılar yazan, her siyasî davaya tarafmış gibi davranan, organizasyonlar yapan, ilişkiler yönetenler dengeyi bozar.

Bu da dengeyi bozar.

Egemen sınıflara sırtını dayamış olan politik çevreler, polisi, bu sınıfların yararına "yasal maşa" gibi, daha genel bir ifade ile halkı halka karşı kullana gelmişlerdir.

Bu da dengeyi bozar.

Bir tek şeyin bilinmesinde, hem de tüm politikacılarca bilinmesinde yarar vardır: Polis toplumun karşısında olmaktan veya gösterilmekten artık hoşlanmıyor.

Bugünlerde Altınova"da böyle bir şeyler oluyor…

Daha önceleri Kahraman Maraş"ta ve Çorum"da Pol-der veya Pol-bir ayırımcılığı…

Amerikan yapımı, sadece gaz fişeği atan ve kalabalıkların dağıtılması için kullanılan TENGAZ silahının mermisi siyanür içerir ve havayla temas ettiğinde ikinci kez patlar. İkinci patlama, ilk patlamayı yok ettiği için silahın nereden ateşlendiğini anlamak zordur.

Bu silahı polis, Belediye Başkanı İsvan üzerinde denedi. Ameliyat sonunda doktorlar, bu silahla yaralanan İsvan"ın bacağından 90 kadar plastik parça ve bir de "füze" çıkarmıştı. Bu işi gerçekleştiren polis işi savsaklar ve doktor raporlarını değiştirmeye çalışır. Daha sonra savcılık mütalaasında yer alınca, Emniyet Müdürlüğü ancak üç gün sonra olayın bir polis tarafından gerçekleştirildiğini kabul eder.

Bu olay da dengeyi bozar.

Bu âyet-i kerime, politikacıların ve onların sırt dayadıkları bazı çevrelerin polisi değil, halkın polisi olmalarını istiyor.

İşte âyet-i kerimedeki polis ayırımına girmemiş olan siyasî irade sahipleri dengeyi tutturmuştur.

Adalete gölge düşürecek fevri davranışları meşru sayan bazı hukukçular, “Almanya"da Nazizm, İtalya"da faşizm neyse, Türkiye"de İslam odur” manasında saçma analizler yapabilir Ön-yargıda bulunabilir ve yediği “periyodik yemekler”den bahseder. İnsaf!

Laiklik yürüyüşüne katılmaları için üyelere baskı yapar ve o mitinge bizzat katılır, tepki çeker.

“Hesabını bilmeyen kasap” durumuna düşünce, bu durumda “masat”ı da hesaba katmak gerekir.

İşte bu ön-yargılı karar da dengeyi bozar.

Hucurat Sûresinin mealini bizim düzenlediğimiz mealden okumak gerekir; nasıl denge tutturulur? ve nasıl denge bozulur?.. Bu soruların cevabını oradan almak gerekir. İşte ilk âyet-i kerimesi:

“Ey iman edenler; ön-yargılarınızı Nebînin yargısı üstüne çıkarmayın; birbirinize açıktan bağırıp çağırmanızı ona da yapmayın; tüm sosyal etkinlikleriniz sıfırlanabilir. Oysa siz hiç farkında değilsiniz.” Hucurât Sûresi: 3.

Cemil Meriç; "Her tarifin bir tahrip" olduğunu ifade eder.

Laikliğin ve demokrasinin tanımı…

Eğer denge tutturabilmişseniz, hiç gerek yok…

Yurttaşlar bunu nasıl algılamış; anlamaya çalışalım.

Tabanda her iki konuda da hiçbir sıkıntı ve kaos yok. Hucurat Sûresinin ilgili âyet-i kerimelerini bizim verdiğimiz meal doğrultusunda iyice anlarsa, Osmanlı bunu tam 600 yıl yaşamış ve yaşatmışsa, Türkiye de isterse bunu fazlası ile dolu dolu sorunsuz olarak yaşar. Her kim ki bunlardan sorunlar çıkarmaktadır, bilin ki o kişi, o kurum, o parti, o grup aslında kendi kendisi ile de kavgalıdır ve kavgadan da medet ummaktadır.

"Adlarımız farklı farklı olsa da soyadımız Türkiye" diyerek dengeyi tutturmak zorundayız.

Çocuk ve beslenme deyince dengeyi tutturmak annelerin zor zanaati…

Dengeyi tutturabilmeniz için; bütünsel bir bakış açısı edinin. Nelerden ödün vermek istediğinize karar vermelisiniz.

Bütünlüğü sağladığımızda ancak bireysel veya sosyal çelişkilerimizi, olmazsa olmaz uzlaşmazlıklarımızı çözebileceğiz...

Akıl, beynin sol ve sağ yarıkürelerinin bütünleştiği durumda mümkün olur…

Önce kendimizde bütün olmak gerek,"tam" olmak , yani "gerçek", yani "tek"....

Önce kendimizi sevmekle başlayacağız işe, yaşamı ve insanı sevmekle başlayacağız...

Eğer işinizi öncelik listenizin üst sıralarına koymuş olduğunuzu sanıyor, ancak gerçekte ona uygun zamanı vermiyorsanız, göstereceğiniz düşük ilerleme hızı hevesinizi kırabilir.

Mantıklı ol; duygusallığı bırak… Beynin sol yarımküresi mantıklı düşünce ve sözel işlevde uzmanlaşmıştır. Eğer bu taraf zedelenirse, mesela inme inerse, kişi konuşamaz ve mantıklı düşünemez…

İnsan, ucunu göremediği bir tünelde gibidir. Kendinizle öyle bir anlaşma yapın ki işinizin sıkıcı ve zor aşamalarında bile çalışmaya devam etme isteğiniz olsun…

En ciddi iş sorumluluğunun bile belirli aralıklar gerektirdiğini unutmayın. Bir denge tutturmak oldukça zordur. Spor yapmak, dengeli beslenmek, çay-kahve alımını azaltmak, yeterli uyku almak, arkadaşlıklar kurmak, kendine gevşeyebileceğiniz zaman ayırmak, değişik ilgi alanları geliştirmek, duyguları dile getirmek, meditasyon yapmak ya da dua etmek önemlidir.

İdeal olan, herkesin kendi çalışma alanını düzenlemesidir; böylece aranılanlar kolaylıkla bulunabilir. Büyüklerinizle görüşmelere programda sıkça yer verin ve belli bir odak çerçevesinde onlardan yararlanın. Onların yaptığınız çalışmalardan haberdar olmasını ve gösterdiğiniz ilerleme hakkında size geribildirim vermesini sağlayın.

İşte gazetemizin adı: “Denge”…

İşte Hucurat Sûresindeki siyasî denge…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR