Toprağından Koparılan Fidan Yaşayabilir Mi?

Gençlik medeniyet bahçemizin en nazik, en nadide fidanıdır. Her aile geleceğini çocukları üzerinden kurgular. Toplumlarda ise gelecek gençler üzerinden kurgulanır. Toplumu toprağına bağlayan kök olduğu gibi aynı zamanda hayatı canlı tutan damarlarıdır. Kök olmazsa ağaç yaşayamaz. Daha doğrusu köksüz ağaç yaşayamaz. Doğan güneşte kuruyup hayat şartları karşısında mücadele edemez, en sonunda esen rüzgârla birlikte savrulup gider.  Hayata tutunamaz kaybolup gider.  Ağacı toprağa yani hayata bağlayan köktür. Dolayısıyla ormanın geleceğini tayin eden yani ufkunu açan köktür. Toplumlar için bunun adı ruh ve medeniyettir, kültürdür.   Gençlik de toplumun geleceğe açılan ufkudur. Değişik nedenlerle oluşmuş buhran ve çöküntülerden kurtaran iksirdir. Gençlik toplumsal hayatın motorudur. Genç, toplum denizine suyun temiz ve duru olarak kalması için sürekli akan bir nehirdir. Toplumların sosyal, ekonomik ve siyasal yönden gelişmesinin en önemli göstergesi gençlerin kişilik durumudur.  Bugün; paranoyak,  kolaycılık, zevkperest, paraperest gibi hastalıkların pençesinde kıvranan gençlik, toplumsal düzeyimizi de göstermektedir. Oysaki hayalcilik peşinde değil ama gelecekle ilgili idealizm noktasında hayalleri olan, etrafa boş gözle değil, hep ufka doğru bakan gençlik; özlemini çektiğimiz kendi toprağına bağlı bir gençliktir.

      Toplumun toprağı kültür ve medeniyettir. Yeni fidan tohumları oraya ekilir. Tohumdan patlayan taze fidanlar o toprakta büyüyüp yetişebilir. Toprağından koparılan bir fidan yaşayabilir mi? İşte insan da öyledir. Gençlik de öyledir. Toprağından koparıldığı zaman yani kendi kültür ve medeniyetinden koparıldığı zaman yaşayamaz. Yaşasa da kurumuş bir ağaç gibi kendine yabancılaşıp topluma bir fayda sağlayamaz. Toplumun yaşayabilmesinin olmazsa olmaz şartı kendi toprağına bağlanmasıdır. Yani kendi kültür medeniyetine bağlanmasıdır. Ağaca hayat veren topraktan aldığı su, mineral ve benzeri vitaminler, elementlerdir. Topluma hayat veren de toprağından yani medeniyetinden aldığı değerler, özellikler ve güzelliklerdir. Gençlik ancak bu topraktan beslendiği zaman yaşayıp gelişebilir.  

       Her aile geleceğini çocukları üzerinden kurgular. Toplumlarda ise gelecek gençler üzerinden kurgulanır. Gençlik dünyanın her yerinde hayati bir öneme sahiptir. Genç geçmişle geleceğini birbirine bağlayan köprüdür. Bu köprünün sağlam olabilmesi gençlerin bugünü nasıl yaşadıklarına, nasıl değerlendirdiklerine bağlıdır. Eğer genç adam bu gününü endişesiz ama kendi toplumsal değerlerine bağlı olarak yaşıyorsa o köprü sağlam ve güvenli demektir. Bilginin kullanılması, özümsenmesi, gelecek günlerin kurgulanması, toplumsal gelişmeye olan etkisi ele alındığında genç nesil, toplumların en belirleyici öznesidir. Bir toplumun en öncelikli konularının başında kendi medeniyet değerlerini, kendi tarihini, kendi kültürünü gençlerine aktarması gelmektedir. Toplumun geleceğini garantiye alması, güvenliğini sağlaması gençlerin kendi ruh köküne bağlı olarak yetişmesidir. Bunu yapamayan toplumlar başka toplumların, başka kültürlerin istilası altında kalmaya mahkûmdurlar. Bu yüzden yanlış bir şekilde modern toplum olarak tarif edilen batı toplumları ve Japonya gibi bazı toplumlar  kendi kültürleri batıl ve yanlış olduğu halde ona sıkı sıkıya bağlanarak hayatta kalmaya ve kalkınmaya çalışmaktadırlar. Hiçbir toplum batıl da olsa kenti medeniyet ve kültüründen uzaklaşarak başarı elde edememiştir, gelişememiştir.

        Toplumun en önemli sorunu gençliğin kendine yabancılaşması, kendinden uzaklaşmasıdır. Diğer sorunlar ise bu gençlerden oluşan kirli toplumun otomatik olarak oluşturduğu sorunlardır. Geçliğin en önemli sorunu ise kendi ruhuna, kendi aslına, benliğine bağlanmasıdır. Gençlik bir ülkenin geleceğinin inşasında taşeron değil, işin asıl sahibi gibi olmalıdır. Taşeron fikirleri, popüler kültürü bırakıp kendi öz değerlerine, kendi ilim ve irfan silsilesine, ilham kaynaklarına, kendi fikir mekteplerine, kendi kitabının dostluğuna bağlanmadan geleceğini inşa edemez. Gelecekte bağımsız olamaz. O yüzden genç kendi değerinin ve öneminin ne kadar hayati olduğunu, ne kadar olmazsa olmaz olduğunu idrak etmek zorundadır. Yirmi birinci yüzyılda temel değerlerimizi gençlere aktarmak bir gençlik sorunudur. Toplumun kalkınmasında, toplumsal hareketliliğin sağlanmasında gençlik en aktif rolü üstlenen aktördür. Çağın değerleriyle birlikte toplumsal değerlerimizi, milli, ahlaki, kültürel ve tarihi değerlerimizi ancak gençlerle birlikte geleceğe taşıyabiliriz. Toplumda demokrasi, eşitlik, adalet, doğruluk ve hak anlayışının yerleşmesinde şu anda gençlerin işlevi nedir? Bunun için eğitim sistemimiz bireysel ve toplumsal beklentilere ne kadar cevap vermektedir? Gençlik bu sorulara nasıl cevap vermektedir? Gençlik ancak kendi içine dönüp ahlakla süslendiği zaman toplumun gurur kaynağı olabilir. Toplum denizine kuran ve sünnet kaynağından, membaından beslenen temiz su yani temizlenmiş, arındırılmış gençlik akarsa toplum temizlenebilir. Bir toplumu koruyan şey; etrafını çeviren, taşlardan örülmüş kaleler değil, iman ve fikirden oluşturulmuş medeniyet kaleleridir. Bu kaleleri korkusuz bir şekilde medeniyetin güllerini koklayan gençler oluşturabilir. O yüzden ülkenin bütçesi en çok bu kaleleri inşa edecek gençlik yatırımlarına, medeniyet yatırımlarına, kültür yatırımlarına, kitap yatırımlarına ayrılmalıdır.  Toprağından koparılan fidan nasıl yaşayamıyorsa medeniyetinden koparılan toplumda yaşayamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Okutan Arşivi
SON YAZILAR