SENDE Mİ BRÜTÜS ?

Hepimiz Brütüsü çok iyi biliriz. Marcus Junius Brütüs.  Jül Sezar"ın en yakın arkadaşlarından olup,  Roma İmparatoru Sezar"a suikast düzenlemesi ve ihanetiyle meşhur olmuştur.
 Nereden çıktı bu Brütüs, durup dururken diyebilirsiniz. Açıklayacağım:
Elbette bundan asırlar önce yaşamış olan Sezar ve Brütüs değil anlatmak istediklerim. Günümüzde yaşayan Brütüsler o kadar çok ki, bana ne asırlar ötesindeki Sezar"ın Brütüs"ünden. Hayatımızda, dostlukları ile gözlerimizi kalplerimizi dolduran, ancak en küçük bir sarsıntıda sırtımızdan hançeri acımasızca saplayan ne kadar Brütüs vardır değil mi? Şuna çok iyi inanıyorum ki, bilmem kaçıncı asırda yaşayan Brütüs bugün yaşasaydı, yaptığından hiç utanmazdı. Zamanımızdaki Brütüs"ler Sezar"ın Brütüs"üne üç çeker, beş çeker. Elbette toplum içinde işlerimiz icabı insanlarla değişik şekillerde işler yapmaktayız. Bunların içinde yüzümüze karşı dostluklarını defalarca belirten, ancak bu dostlukları sadece çok küçük menfaatlerini sağlama almak için olduğunu ne yazık ki geç anladığımız Brütüs"ler… Seninle işi bittiği an en ağır biçimde hançerini saplamaktan çekinmeyen Brütüs"lerimiz. Ne de kibar olurlar onlar! Bazen bayan olarak karşımıza çıkarlar, bazen de adları erkektir. Hiç tahmin edemezsiniz. Koskoca Roma İmparatoru Sezar bile anlayamamış ki biz nasıl tahmin edelim. Hele şimdiki Brütüs"lerin yanında Sezar"ın Brütüs"ü çaylak bile olamaz. İnsanın gücüne giden ne biliyor musunuz, bunlar daha sonra Brütüs oldukları bilindikleri halde çok safça, kendileri o hançeri saplamamış yahut saplattırmamış gibi, sadece işlerini yaparlar! O Sezar yerine konan kişiler aslında onlara ne kadar değer vermişlerdir. Sadece şimdi geriye dönüp bakıldığında, bir hiç için bu kadar değer vermeye değer mi? Dememek için kendinizi zor tutuyorsunuz değil mi? Bugünlerde bir dostumun yazdığı çok güzel bir yazıyı okudum. Hoşuma gitti:
“SEVGİ VE HOŞGÖRÜ, DİKENİ ELİNE BATTIĞINDA BİLE GÜLÜN KOKUSUNU HALA YÜREĞİNDE HİSSEDEBİLMEKTİR.” Ne kadar güzel değil mi? Ama ne yazık ki, ne bu sevgi ve hoşgörüden eser kaldı, ne de gülün kokusunu hala hissettirebilecek sevgi ve dostluklardan. Elbette çok değerli dostlarımız var. Ancak Hacı Bayram-ı Veli" nin müritleri gibi bunlar bir buçuk yahut iki tane. Zaten gerçek dostlar çok az olur. Çok olanlar dostlar değilmiş, onlar sadece arkadaşlarmış. Zaten sokaklar arkadaşla dolu. Bazen yüzünü gördüğü halde görmezden gelen nice arkadaşlarımız var ya işte onlar gibi.
Bir musibet bin nasihatten hayırlı imiş. Zaten insanoğlu akıllanmaz. İyi niyetli insanlar hep kullanılmışlardır. Temel, malum Karadeniz" in simgesi olmuş. Bir suç işlemiş idama mahkûm olmuş, idam sehpasına giderken son olarak söylemek istediği sorulduğunda: “Bu bana ders olsun” der kendine has şivesiyle. Hepimiz öyle diyoruz değil mi? Bu bana ders olsun… Aslında bunu bu kadarla bırakmamak lazım. Başımıza gelen birçok buna benzer kötü durumlar bizi daha çok kamçılamalı, iyi niyete de bir yere kadar yeter demeliyiz. Bu bize bir ders olacak ama nasıl bir ders olacak? Ne dersiniz bekleyelim görelim.
Mutlu günler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yaşar Koca Arşivi
SON YAZILAR