Mit maceram

Günlerdir ülkemizde MİT, polis, savcı, adliye, hükümet, cemaat arasındaki güç çekişmesini üzülerek ve şaşırarak izliyoruz. Yoksa sizde benim gibi aklı karışanlardan mısınız? Merkez medyayı okuyoruz; “Savcı MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ifadeye çağırmakla doğru bir şey yapmıştır.” Kısmen hükümeti destekleyen medyaya bakıyoruz; “Burada asıl hedef hükümete karşı yargının “sivil” darbe girişimi.” Olduğunu savunuyor. Durun bakalım “Yeni Türkiye” de daha neler göreceğiz!

Tüm bu olup bitenleri anlamaya çalışırken, hafızamda yaşadığım bir hatırayı aktarmak istedim.

 

Çok kitap okuduğum zamanlardı. Sanıyorum lise yıllarımdaydım. Bir kitap almıştım. Adı: “Bir Türk ajanının Rusya hatıraları” idi. Yazarı Sadık Tiryakioğlu. Soğuk savaş yıllarında okuduğum bu kitap beni çok etkilemişti. Sovyet Birliği döneminde Rusya'daki Müslüman Türk'lerin dramını ve başından geçen olayları anlatıyordu. Bende de  “007 Bond” olma hissi uyandırmıştı! Gençlik aşkı işte!

 

Özet geçiyorum: Ankara Ulus'taki Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Posta kutusuna bir mektup gönderdim. Menfur bir suikasta kurban giden o zaman ki müsteşar Hiram Abas'a. O da beni 20 Ekimde Ankara'da yapılacak sınava davet etti. MİT'in sınavları genellikle sonbaharda yapılıyordu. Gerekli evrakları tamamlamam bir hafta sürmüştü. Neredeyse bütün; amca, dayı, hala, teyze, kardeşler adresleri kimlik bilgileri, meslekleri. En samimi iki arkadaşının ismi adresi, mesleği vs. Bu zamana kadar oturduğun adresler vs. Askerlik bilgileri hariç, hepsini tamamlayıp Ankara'nın yolunu tuttuk. Sınavın yapılacağı Ulus'taki tarihi opera binasının önünde beklemeye başladık. Etraftan birer ikişer çoğalmaya başladık. Yalnız değildim. Ama kimse kimseye bir şey demiyordu. Geleceğin “ajan” adaylarıydık! Şimdiden havaya girmiştik bile! Yirmi otuz kişi kadar olmuştuk. Zaman sonra aramızda fısıldanmalarla konuşmaya başladık. Birbirimizle nereden geldiğimizi ve memleketlerimizi öğreniyorduk. Aslında hepimiz değişik şehirlerden gelmiştik. Heyecanla sınav saatini bekliyorduk.

 

Neyse bizi çağırdılar, ahşap merdivenlerden ikinci kata çıktık. Hemen sağ tarafta çay odası vardı, yüksek tavanlı uzun bir koridordan ilerleyip odalara alındık. Sınavın şartları ve kuralları söylendi. Sınav kâğıtları dağıtıldı, önce test sorularını çözdük, sonra kompozisyon yazdık.  Kazananlar sözlü sınava çağrılacaktı. Tabi ben askerlik yapmadığım için tekrar çağrılmadım. Hiram Abas bana teselli mektubu yollamıştı: “Türk Milletine hizmeti her şartlarda yapabilirsin” diye. Böylece Samsun “istasyon şefi” olma hayalimde bitmiş oldu!

 

Olur ya günün birinde MİT müsteşarı Hakan Fidan'da “doğru olan” hatıralarını yazarsa; bizlerde bu bize “karanlık” dönemi bir nebzede olsa anlamış oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adem Ertürk Arşivi
SON YAZILAR