ISKALANANZAMAN

ISKALANANZAMAN

Yürüye yürüye geldiğimiz yaşam yolunda, öylesine yollar vardır ki her yaşta bile zor olan ve vakit geçtiğinde gecikilen. Kader saklamıştır işte, bazen istesen de istemesen de. O zaman ne gelir elden? Çaresizlikler kaplamıştır ya etrafını. O istemese yaprak bile oynamaz. Onun için galiba kendi denizinde sessiz sedasız boğulmakta çaresiz sevdalar. Ama yine de geri kalmayız; kendimizi kandırmaktan ve avutmak için bulduğumuz para etmez numaralardan. Öykülerle dolu bahanelerdir hep. Ondandır ya işte her şey asılı kalır böylece bitkisel yaşamın kollarında.

Arada düşman gibi durmaktadır zaman. Bilinir geç kalınmışlıklar. Bir yaşı vardır sevdanın da , her yaşta başka türlü yaşanılan ve geçip gidiveren.

Ayağa kalkamazsınız yorulduğunuz yerden. Hayat mezatların da dağıtmışsınızdır neyiniz var neyiniz yoksa. Örtülür üzerine unutulmuşluklar da. Tanımadığımız yağmurlar da yıkanır gökyüzü. Ve bulutlarda dolaşan o gözlerimizdedir anılarımız. Ama artık ıskalanmamalı zaman. İnmeli yorgun bedenler bulutlardan. Tutup ellerimizden kaldırmalı bizleri. Gidecekse de bulutlara birlikte gitmeliyiz.


Yalancı düşlerin koynuna atılmadan, hasret bulutları kapatmadan gökyüzünü ve çaresiz esen rüzgarlar etrafa savurmadan gelmeli artık. Doyasıya yaşamak varken ömürden artan zamanı, ölümümü aratmak neden? Bir gecenin güzelliği, dertleşmesi ne eksiltir ömürden. Dünyamız onsuz kapkaranlık iken ne çıkar bembeyaz bir geceden.

Bir bilardo topu gibi ; yazgısını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakmak, aslında ödlekliğin daniskası. Her halini tapınak bilmek neden?

Can çekişiyor tüm iyilikler ve özlemler, sevgim, tutkum öylesine tarifsiz doruklar da. Ona susamışlık devleşiyor yüreklerde gün geçtikçe. Çaresi yok artık ondayım geceleri. Yüreğimiz çaresizlikler de öylesine.

Cellat bakışlı gün vakitlerin de; kavrulan bir yolcu gibi çöller de. Bir günden ötekilere atlayıp aslında sürünerek geçen yıllar. Adeta petekten çalınmış balmış gibi yaşamlardan. Nasıl da inanır, aldanır insan ömrünün gençlik düğünlerine . Şimdiler vde her dal hasretle hışardamak da .Bir kirpi sırtı gibi dikenli duran günlerde, bir acımasız masalın yalnızlığın da. Geceler içinde kalındı. Yine kendi kendime ve yine öyle yapayalnız.

Geçen her güne yazık aslın da. Bu gün varsak yarın yokuz. Bir nefeslik göçmek. Bir açıp bir kapatmak gözleri kadar yakın. Her gece uykusuzluk. Hele yok mu o duvardaki saatin tıkırtısı. Ya ne demeli karasinek gibi vızıldayan düşüncelere.

Deliksiz bir uyku ve huzur ise vaadin ey ölüm! Neden bekliyorsun , gelsene. Artık zamanı ıskalamamalı.


MATEMDEKİ YÜREK

Sen gözlerdesin. Gözdesin. Göz olansın gönüller de .Uyuyamazsın asla mavi kayaların kıskanç uğultusun da. Diz çöker acıyla, tuzak olur gövdeler. Rehin kalır gölgelerimiz bir bir karanlık dipsiz zindanlar da. Hadi öyle bir şey dile bütün yüreğinle; bozulsun sihirler seninle. Aydınlansın zindanlar; çıkılsın yeşilliklere. Sabaha karşı bir yasemin kokusu sarsın uykuya hasret, boynu bükük kumsalları sayende . Ceylan inişin izlensin işte.

Tek başına ölmez baharlar. Takar peşine, beraberinde götürür öteki mevsimleri de. Çok bedeller ödenir; göze gelmesin, nazar değmesin diye güzelliklerine. Fidyeleri ödenir tüm gönül rehinlerinin haramilerine. Tuza dokunmuştur bir kere dudaklar istenmese de. Ne üveyik olunabildi ne serçe. Ne de ağzı incili balıklar görülür denizler de. Bir sen varsın bilinen; tuzsuz , inci kaplı dudakların sahibesi, bilsene.

Sen güz çiğdemlerinin umarsız, bir yağmur sonrası bitişi gibi öbek öbek; yemyeşil topraktan, öyle kendiliğinden, öylesine sessiz ve hiç farkında olmadan girdiğinden beri dünyalara. Soluk alışlar hızlandı bir gülün dudağında ve bütün yıldızları gülüşün sanmaktalar hep o yağmurlardan sonra.

Bir kış soğuğun da yürekler emsalsiz gülüşüne, sımsıcak avuçlarına bırakıldı ürkmeden, korkmadan cesurca. Seversin belki; bir çığ gibi büyütürsün, ninnilerin de sevda şarkıları söylersin diye.

Artık çiçekleri çalınmalı bahçelerin kucaklar dolusu, çağlaları ağaçların. Ve güle oynaya belki de ölesiye yaşanmalı gelincik kokulu sevdaları barikatlarında yaşamanın.

Hep seni bekleyip durdu ürkek yürekler. Bir mucize gibi iyi ettin geldiğine. Bir alem gibi bambaşka ve her şeye bedel gelişin. Sen her şeyde ve her yerde olansın. Yürekler gönüller yanıyor buram buram. Alemler yanıyor sönmezcesine. Bilmelisin!

Saçların da yıldızlar var, bak şimdi kıvılcımlar dolmakta alev alev. Gözler de ve dudaklarda kor gibi ateşler. Bu yangınlar sarmak da dört bir yanı. İstersen gel başını koy göğüslere. Ellerin! Ellerin koy hasretinden çatlak çatlak avuçlara. Öpmeye susanılmışsın. Unutulmuş yıllarca nedense. Bırak istersen tırnak uçlarından başlanılsın öpülmeye. Ama titreme !

Yalnızlığım; sana özlemli bir haykırış, duyuyormusun? Çiçeğin tomurcuğu yarması gibi. Yarıya kadar inmiş yüreğimin bayrağı. Matem yaşamak da yüreğim, ayaza durmuş.. Dallanmış acıların uçlarına tünedi ürkek bir kuş. Gök sana yakın, yer bana uzak. Umutlar hala kundaklarında.

Nereye gittiler denizlerin onca martıları. Dalgaların sesi kulağımızdan , mavisi gözlerimizden. Nereye gitti onca doyumsuz sevdalar. Ben karanlıkları topluyorum hala bir bir yaşam heybeme.

Gök mavidir. Çimenler yeşil. Doruklar da özlem dolu sevdam. Hadi gel artık, koş sarıl , ısıt yüreğimi yeni baştan.

 


NEFESİN HAVADA ..

Kimini çarpar ya bu havalar
soğuk,sıcak,yağışlı
vallahi hiç fark etmez
şükür bu havalara açıkçası


Aldığım her nefeste
her halinde havanın
hep aynı kokun var
onun için ya sık nefes alışım
ben bu kokuya alışmışım.

Bu havalar benim
bu havalar da hep sen
kokun,nefesin
ve yayılıyor sesin
rüzgarda,bulutunda
ondandır koşuşum
hiç bıkmadan kovalamak
yakalamak isteyişim..


Bir nar alırsın
açarsın bin bir diş;
Bir yarin vardır
dünyaya bedel düş !!!


Sınama sorularınla
soracaksan dobra sor
şiir sor,havaları sor
şarkı sor ,beste,güfte sor
iki kere iki kaç eder
sor da sor
bulmaca
bana göre değil


Benim her şeyim,bulmacam
Sen çözüldüğünde
veya çözdüğüm de
aşağıdan yukarıya
soldan sağa, her karede
ne güzellikler
serilir gözlerime

Bırak havanın
şöylesini böylesini
üfle, al ver nefesini
kokun gelsin,sesin gelsin
sen gelesin yeter ki...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kenan KOÇ Arşivi
SON YAZILAR