ERBABI İLİMDE OLMASI GEREKENLER

Beşiktan mezara, kız-erkek ayrımı yapmaksızın ilim öğrenmeyi emreden bir medeniyetin mensupları olarak, atalarımızdan almış olduğumuz mirasın gereğini yerine getirmenin, önemli safhalarının başında ilim gelmektedir. Yüce Kitabımızın ilk emirlerinden olan “OKU” emri ilahisi de, bu düşüncenin temelini oluşturmaktadır. Osmanlı padişahlarının tamamına yakınının, şair, edip, mutasavvıf kimliğine sahip yöneticilerden oluştuğunu unutmamamız gerekmektedir. Altı asır dünyaya hükmeden bir imparatorluğun ayakta kalmasının en büyük nedenlerinden birisi de,devlet adamlarının ilimde,irfanda,bilgide,ferasette kabiliyetli insanlardan oluşmuş olmasıdır.Bir insanın veya yöneticinin kendinden emin,özgüvenli olabilmesi için,öncelikle yetişmiş olması gerektiği bir gerçektir.Peki yetişmiş bir ilim adamında olması gereken meziyetler neler olmalıdır veya kitleleri peşinden sürükleyip,onlara tesir edebilmenin anahtarı nedir diyecek olursanız,bu konuda kendimize örnek şahsiyet olarak Mevlana Hazretlerini alabiliriz. Hz.Mevlana müspet ilim olarak bildiğimiz Fıkıh,Kelam,Akaid,Tefsir,Hadis gibi  ilimleri öğrenip,iyi bir alim olduktan sonra,Konya"da yıllar yılı öğrenci okutmuş,kürsülerden vaaz-u nasihatler yapmış,toplumu aydınlatmaya çalışmıştır.Ancak içerisinde olan boşluğu nasıl dolduracağını bir türlü bilememiştir.Bu konuyu da etrafındakilere bir türlü açamayıp,çareyi Rabbine iltica etmekte bulmuştur.Nihayet Rabbinden bu eksikliği tamamlaması işin münacatta bulunup,çözüm arayınca,Cenabı Hak bu isteğini geriye çevirmeyip,ona Şemsi Tebrizi Hazretlerini gönderir.Şemsi Tebrizi kendisini çok iyi yetiştirmiş,çeşitli dergahlarda yıllar yılı nefis terbiyesi yapmıştır.Nihayetinde ise,"Ruh ikizim" olarak adlandırdığı,Mevlana Hazretlerinin yanına gider.Aslında Şemsi Tebrizi Hazretleri bu birlikteliğin sonucunda,başına gelebilecek felaketi bilse de,manevi anlamda yapmak zorunda olduğu görevin, Hz. Mevlana" nın nefis terbiyesi olduğunu bildiğinden,gerektiğinde,bu uğurda gerekirse canını vermek zorunda olduğunun bilincindeydi..Hazreti Mevlana Şemsi Tebrizi ile birlikte geçirdiği süre zarfında,çok büyük bir nefis terbiyesine girer.Bu anlamda bazen halkın tepkisini de almış olmasına rağmen,hatta ailesinin serzenişlerine de aldırış etmeden yoluna devam edip,bu sınavı başarı ile verir.Bu sebeple hem müspet ilimlerin hem de manevi ilim olarak adlandırdığımız Tasavvuf ilminin, temelinde felsefe ve teslimiyet vardır.Şayet büyük filozofları dikkatli okuyacak olursak,söylediklerinin tamamına tasavvufta mevcuttur.Sadece tevhid  akidesi ile müşerref olamadıklarından,o hassas noktayı atlamışlardır.Mevlana Hazretlerini Mevlana yapan da bu farktır.İmamı Azam Ebu Hanife Hazretleri de,çok kıymetli bir alim olmasına rağmen,ömrünün son iki yılında tasavvufla tanışıp,ondan sonraki hayatını daha farklı bir biçimde yaşama imkanına sahip olmuştur.Buradan çıkarılması gereken ders bana göre şudur;Bir alimin,istenen manada yetişebilmesi için üç şeyi çok iyi bilmesi gerekir.Birincisi;müspet ilim,ikincisi;felsefe,üçüncüsü ise tasavvuftur.Tasavvuf derken,bugünkü bazı insanların uyguladığı tasavvuf değil,Hz.Mevlana,Şahı Nakşibend, Akşemseddin gibi büyük velilerin tasavvuf anlayışından bahsettiğimi de, hatırlamakta yarar var.Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR