Bir Yıldız Doğuyor : Sn. Hande Erdoğan Hanımefendi !.

Bir Yıldız Doğuyor : Sn. Hande Erdoğan Hanımefendi !.
.
Evine koşarak nefes nefese ulaştığında; ilk defa seyrettiği bir tiyatro oyunun etkisi ile sahnede gördüğü dekoru heyecanla salonun ortasına kurarak, tek seyircisine o oyunu oynadığında 11 yaşlarında idi henüz. Seyircisi ise gurur, merak ve heyecanla seyredip dakikalarca alkışlayan, ağlayan annesi Hikmet Hanımdan başkası değildi.

Bir sevdanın ateşi düşmüştü o küçücük yüreğine. Öyle bir ateş ki; ilk merak ve denemeden sonra söneceği beklenirken, aksine her gün daha da dünyasını saran alevlere mahkum olmuştu bile. İlk anda ki arzusu geçer diye; elini tutup kendisini sürükleyen kızına itiraz edememiş, ancak müracaat ettikleri tiyatro okuluna yaşı küçük diye kabul edilmeyince rahatlamıştı annesi.

Hiç vazgeçmedi o günden sonra küçük kız. Ve okullarının altına İstanbul Kartal Sanat Tiyatrosu açıldığında 13 yaşına girmişti bile. Bu şiddetli istek ve ısrarı gören ailesi, onu kursa kayıt ettirmek mecburiyetinde kalmışlardı istemeden de olsa.

Yolculuk başlamıştı artık bu sevda yolunda. Üç yıl drama eğitimi aldı burada. Ve bu zamanda 2002 yılı Aralık ayında; henüz 13 yaşında iken seçilerek; Hürriyet Gazetesinin reklam filminde başrol oynama başarı ve şansını yakaladı. Film aylarca çeşitli TV kanallarında yayınlandı. Büyük beğeni ve takdirlerle tanışması işte bu filmle oldu küçük oyuncunun.

O şirin yüzünde açan gülücükler, hep mesken oldular ela gözlerinde. O tiyatro ve oyunculuğuna tutkulu sevdası ile çıktığı yoldan hiç vazgeçmedi ve her gün bütün zorluklara rağmen mükemmele doğru yol almak için tüm çaba ve kabiliyetlerini icra etme adına büyük bir eforla mesai sarf etti hiç bıkmadan.

Annesinin tek kişilik tempolu alkışları ile başlayan bu yolculuk; şu sıralar her gün artarak onlarca alkışlara dönüşürken, alkışların tufanına kavuşma sinyalleri vermektedir. Doğmakta olan bu yıldızımız elan Samsun Hayal Sahnesinin oyucusu sevgili HANDE ERDOĞAN hanımefendidir.

Tiyatro dünyasına on bir yaşında er doğmuş, gittikçe yıldızlaşan hanımefendi'nin mücadele azmi, yaşam tarzı, vakur ve dik duruşu, üstün hasletleri, hayata dair yaşanmışlıklarla örnek alınacak kesitlerle doludur.

8 .Kasım.1989 yılında İstanbul'da doğan yıldızımız; ev hanımı Hikmet Hanım ile işçi emeklisi Dursun Bey çiftinin kızları olup, iki kardeştirler. İlk ve Orta Okul öğrenimini Kartal Eczacıbaşı ilköğretim okulunda; Lise öğrenimini ise yabancı dil ağırlıklı Küçükyalı Hasan Şadoğlu Lisesinde ikmal etti. 2009 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümünü ( ikinci öğretim ) kazanıp; ilimize yerleşti. Halen son sınıf öğrencisi olup; ayrıca formasyon eğitimi de almaktadır.

Kartal sanat tiyatrosunda yolculuğun başlangıcında; Sanat Yönetmeni Nihat Nadi Ülger ve eşi Nurcan Ülger ilk eğitmenleri idi. Lisede Cüneyt İngiz ile üç sene çalışarak daha sonra Maltepe'de özel bir tiyatro grubuna katılan Hande Erdoğan çok istemesine rağmen konservatuar sınavlarına ailesinin tasvip etmemesinden dolayı giremedi. Ve bu arzusu hep bir uhde olarak kaldı içinde.

İlimizde tahsil hayatına başlar başlamaz, Ondokuz Mayıs üniversitesi tiyatro topluluğuna ( OMÜTK) iştirak etti. İlk sene Sağlık Bakanlığı'nın desteklediği çocuk oyunları ile Samsun'da köy çocuklarına ulaşmanın haklı onurunu yaşayarak ; bir sene sadece çocuk oyununda rol aldı. Sonraları OMÜTK de ; yetişkin oyunlarında oyunculuk ve yönetmen yardımcılığı ve kısa oyun yönetmenliği yaptı.

Her gün bu kulvarda varlığını hissettirerek; daha donanımlı hale gelen yıldızımız; özel tiyatroya adımını Samsun Sanat Tiyatrosu ile attı. Bunu Samsun Hayal Sahnesi Tiyatrosu ile devam ettirmektedir.

Masal İçinde Masal adlı çocuk oyununda, kırmızı başlıklı kız rolü ile tiyatro oyunculuğuna başlayan Hande Erdoğan; bundan sonra aşağıda zikredilen oyunlarla gittikçe artan performansı ve yeteneği ile alkışların hedefi olmaya devam etti.
Başlıca oyunları : Bebekler ( Baş bebek), Beyaz Cehennem ( Uyuşturucu krizi geçiren kız), Ayyar Hamza ( Yaşlı teyze); Akıl Mahkemesi ( başhekim ), Ahşap Konak ( Aysel), Vitamin Amca Mikroplara Karşı ( Çocuk oyunu, paragöz),Saatleri Ayarlama Enstitüsü (hala),Teleskop Çikolata Pis Gazlar ve Çöplük ( Yönetmen , yetişkin oyunu), Biz Adam Olmayız ( Anlatıcı ve yan roller), Haybeden Gerçek Üstü Aşk ( Kadın), Kayıp Kar Tanesi ( Kirpi), Uçan Şemsiye, Bilen Kazansın, Yas-Ak ve Maksat Muhabbet…. Ve elbette ki daha niceleri.

Oynadıklarını, yaptıklarını öyle bir an gelir ki; unutur, birden söyleyemez anlatamaz insan. Ancak; sorduğumda Beyaz Cehennem adlı oyunda, hapishanede uyuşturucu krizine giren kız rolünün kendisini çok etkilediğini ve oyunculuğunun bundan sonraki dönemine olumlu katkısının olduğunu beyan ederken ; adeta rüştünü ispat ettiğinin farkında olmayan tevazuusu içindeydi. Ancak o da her gün oyunculuğunu bir adım öne taşıdığının farkında idi.

Hayatına tiyatroyla ilgili hedefi koyduğunda ailesinin ördüğü duvarla karşılaşmış olması, bu işlerin mutfağındaki meşakkati, çok zor ve yorucu, özveri isteyen tiyatro ve oyunculuğunda ki şaşmayan hedefi olan tiyatronun ne olduğunu sorduğumda: “” TİYATRO : ASIL AŞK! .. ÇÜNKÜ; SONSUZ, UCU BUCAĞI YOK. ÇÜNKÜ; ORADA YAPTIKLARINDAN SORUMLU DEĞİLSİN. ÇÜNKÜ; ORADA IŞIK VAR, EMEK VAR, SANA BAKANLAR VAR. ÇÜNKÜ; ANLATMANI İSTİYORLAR, KONUŞMANI VE BİR MİMİK VERMENİ İSTİYORLAR. ÇÜNKÜ; ORANIN TARİFİ YOK. ÇÜNKÜ; O ALKIŞ ANLATILMIYOR, O GURUR BAŞKA YERDE YOK. ÇÜNKÜ; TİYATRO HEYECAN, TUTKU DEMEK. AKLINIZA GELEBİLCEK HERŞEY. İNSANI İNSANA İNSANLA İNSANCA ANLATAN SANAT DALI " …İşte böyle diyor; genç bir oyuncumuz. Ne kadar güzel, içten coşkulu, tutkulu bir izah !

Ve izahından sonra şu cümleyi ekliyor : “bu sebepledir ki bundan sonra sahnede olmaktan başka bir hedefim yok ! “ Bu ideale, bu sevdaya, bu tutkuya sahip bu genç hanımefendiyi avuçlarım şişene kadar alkışlıyorum.

Hande Erdoğan'ın Yas-Ak ve Maksat Muhabbet adlı oyunlarını defalarca izleme fırsatını bulan biri olarak diyorum ki : kılıktan kılığa girdiği karakterler de onu seyretmek, çok büyük keyif, mutluluk, zevk ve alkışlara boğmak ayrıcalıktır. Replikleri olmadığı anlarda bile oyundan düşmeyen, yani boş oyuncu iken bile o muhteşem mimikleri ve tavırları ile oyuna katkı sağlayan, kah bir çocuk, kah bir yaşlı teyze olan oyuncumuzun o rollere adaptesi takdire şayandır.

“ Çocuklarla iletişimde olmayı ,onların saf duygularıyla hareket etmelerini izlemeyi ve bu duyguyu onlarla paylaşmayı çok seviyorum.” Felsefesi onu çocuklara yönelik animasyon gösterilerinde bulunmayı da mecbur bırakmaktadır.

Oyunculuğunu ağırlıklı olarak izaha çalıştığım bu hanımefendinin bazı özelliklerinden ve düşüncelerinden bahsetmeden geçemeyeceğim.
“ Politik bir fanatikliğim yok .ne sağcı, ne solcu, ne dindar, ne bilmem ne. Düşüncelerimi kılıflara sokmayı sevmiyorum .” Özgür düşünceli, sentezci biri.

Bir yanda duaya açtığı ellerini kendince huşu ile; yeri geldi tokuşturdu karşılıklı kadehleri. Bir yanda koyarken alnını secdeye şükürle; diğer yanda tutkulu hep sahnedeki neonlara. Adeta ibadet edercesine!..
Yaşama dair zorluklar izahtan varestedir. Bir yandan yüksek tahsilini ikmale çalışırken ve hem de Yüksek Lisansı hedefine almışken Matematik gibi çoğuna ağır ve ters gelen bir branşta mezuniyetine çok az kalmış birisi. İaşe, ibate vs. ihtiyaçlarını ailesine ve hele başkalarına hiç yük olmadan karşılamak için onlarca işte çalışıp, didinmiş, dik ve vakur biri. Egoistlik nedir bilmeyen, merhametli, kolay affedici, hoş görülü, kimseyi kırmayan, kötülükleri bir özürde bile sorgulamadan, yargılamadan unutan, mütevazi bir kişilik ve sevginin meskeni bir yürek sahibesi. Hanfendi, kibar, nazik, narin bir çiçek gibi. Bir kardelenin çıkışı ve kalışı hayatta tüm zorluklara rağmen şeref, namus kavramları en üst seviyede, mükemmel şaheser biri.

Zaman zaman herkes gibi olumsuz yönlere çark etse de ve karamsarlığa düşse de bir şekilde normale avdet eden, inat, egoistlikten şiddetle nefret eden, dayatmaya gelmeyen otoriterliği, iyilikleri unutmayan vefalı, sabırsız , kin ve nefretten ari, aldığı kararları gözünü kırpmadan, caymadan uygulayan harika bir başarı abidesi.

Belki de matematikçi oluş ve düşüncesinden dolayı üst seviyede zeki ve pratik zekalı, hazır cevap; bir o kadar da genç olmasına rağmen, tiyatroculuğunun kazandırdıklarından olsa gerek karşısındakini ve olayları seri şekilde analiz etme yeteneğine haiz dünya tatlısı, farklı, güzel bir o kadar da şirin, ama burnuna kimselerin dokunmasına izin vermeyen ama asla burnu havalarda ve uzun olmayan kibar bir hanfendidir.

O ela gözlerde ki muhteşem dünya, baktığında ışık saçan sıcacık insan sevgisi ve yaşama sevinci, değişik gülüşündeki beslenen serçeler hiç eksik olmasın. Toplumun bu şekil ve tarz ve karakterdeki kızlarımıza, kadınlarımıza daima ihtiyacı vardır. O emsallerinin örnek alacağı vasıflardadır. Kadınlarımız toplumun mihenk taşları ve cenneti ayaklarının altında vaad edilenlerdir. Değişik kulvarlarda önde olan her kadınımızın yanında olmak toplumun vebalidir.

Ne pahasına olursa olsun asla sahnenin dışında olmamayı hedeflemiş ve kararlı bu yaşta yıldızlar saçan oyunculuğu ile mutlaka Yıldız olacağına inandığım bu kızımızın; tiyatro sahnesinde en üst seviyede rolleri yerine getirirken, sahne dışındaki rolsüz yaşantılarda yolu, bahtı açık olsun.

Bir yanda üniversite eğitimi, bir yanda ihtiyaçlarını giderme mücadelesi, bir yanda kurslar ve öte yanda saatler süren sahne çalışmaları. Bu kadar işe zaman yetirmek… Gücün yerinde olsun hep ..

 


ÖLÜMLERİN SICACIK KUCAĞINDA GÖMÜLMEK
Yani, bakarsanız işin aslına
Yakamıza yapışıp ;
alıp gitmek için bizleri
acelesi yok ki ölümlerin..
O kadar çokken sayısı gömülenlerin
bir varmış bir yokmuş ya
yaşamak denilen şey
ölümler kolay ve ucuz iken..
Hani birde soyup çırıl çıplak yok mu
yıkanmak mis kokularda..
Bekler dururuz soyunmuş ölümleri işte.
Binmek için imamın teknesine,
musalla taşında rahat bir nefesine !!!!
hep bizler davet ederiz
bezip,küsüp külhanbeycesine !!!
el sallayıp durursun her yandan
karanlıklar basar hala yanı başımdasın
.Alımlı,çalımlı cazip bir dilber gibisin ölüm..
.Her şey yarım yamalak.
Zaman geçmekte farkındayım.
.Düşme peşime, müsaade et bakayım işlerime..
.Umutlarım düşmedi ki toprağa
Neden sarılıp ,gireyim koynuna !!!
Ömrümüzün güzünde ;
hiç umulmadık belkide bir gününde
sıralı sırasız çalarsın hayat kapılarını,
davetli davetsiz oturursun baş köşeye..
ikamet değiştirilmiş olsa da bulursun maharetinle..
İlgilendirmez seni;
hali nedir, yaşamak ister,istemez,
borcu vardır ödenecek,
günler vardır görülecek.
Umursamazsın..
İfa edersin görevini; alır gidersin ebediyete
Boyunlar kıldan ince !!!
Hep göçüp gitmek kaçınılmaz da;
şu ölmeler yok mu ayrı zamanlar da bir başına;
o ağrıma gidiyor be..
Sen veya baş tacı ettiğin gitse
geride kalan ne yapar anıları ile iç içe.
Öyle olmamalı bu iş be...
Dayanılmaz ki..
Bir anahtar olmalı elimizde;
baktık ki artık göç vakti ;
açmalıyız el ele öte alemin kilidini.
İçten,korkusuzca, yürek yüreğe..
Nasılsa yolculuk birlikte.
en zor iştir ölümlere hazırlanmak.
Keyfimize ,kafamıza göre varken yaşamak.
Bakın üçer beşer gittiler,
gidiyorlar eş dost..
Kolaydır, onları uğurlamak; okuyup üflemek !!!
Oyun gibi, hayal gibi
Ya gerisi ???
İşte o kendi ölümümüzdür en müşkülü
ve hiç hazır olamamak !!!!
Belki de
Yeniden dirilecek anılar ölümler de
Yarını olmayan günler de.
Gelecek öyle anlar ki;
kendimiz isteyeceğiz
korkulur bir şey olmadığını göreceğiz.
Sonsuz bir dinlenişte,
asude bir mekan
pişman olacaksın yaşadığın
ve beyhude geçen günlerine !!!
Sıcak sarışları ölümün
ve sessizliği;
işte dayanılmaz cezbedişi !!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kenan KOÇ Arşivi
SON YAZILAR