ÂŞURE

Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayı feyzi ve bereketinin önemi mübarek ay olarak bilinmekte. Bütün kötülüklerin bertaraf edildiği ve mucizeler ile kötülüklerin cezalandırıldığı görülmekte. Bunlardan başlıcaları;

1. Hak Teala, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşure Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüş.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşure Gününde demirlemiş.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşure Günü kurtulmuş.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşure Günü kabul edilmiş.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşure Günü çıkarılmış.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiş.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiş.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuş.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamış.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuş.

Böyle bolca feyzi ve bereketi olan Muharrem Ayını biz Türklerce asırlardır günün anlam ve ehniyetini yaşayarak değerlendirip kutlamaktayız.

Muharrem Ayının içerisinde oruç tutulması taaki Hz. Musa’nın(a.s) Firavundan kurtuluşu ile başlayan, Hz. Nuh’ un (a.s) Âşure Gününde gemisini Cüdi Dağının üzerine demirlemesi, Hz. İsa’nın (a.s.) o gün dünyaya gelip o gün semaya yükselmesi…

                Anlaşılacağı üzere Muharrem Ayı ve Muharrem Ayı’nda birçok bakliyatın, meyvenin, baharatın ve şekerin harmanlanıp aynı kazanda veya aynı tencerede pişirilip kâseler ile komşuya, eşe dosta kısacası insanlara birlik ve beraberliğin kaynaşmanın ve paylaşmanın kültürünü bu zamana kadar gelenek görenek ve inanışlarımızla yaşatmamızın kültürel bir geçmişi olduğu gibi geleceğe de ışık tutacağı görülmektedir.

                Fakat bu güzel değerlerin ve inancın şova dönüştürülmeden yapılması daha iyi olacaktır.

                Günümüze de bakıldığında iyi ki bu manevi değerler varmış diye düşünesi geliyor insanın. Bir milleti ve toplulukları bir arada tutan (âşure gibi) ve yaşama tat ve lezzet veren birlik, beraberliğin güzelliğinden ne gibi lezzetlerin çıkacağı anlaşılmakta değil mi?

                Tam da böylesine tatlısıyla, acısıyla ekşisiyle, yoğrulup harmanlanmış bütün olumsuzluklardan ve kötülüklerden arınarak asırlardır süre gelen ve günümüzde de yaşatmaya çalıştığımız âşure gibi düşünüyorum Türk milletini.

                Millet olmanın güzelliğini yaşamak zor olmasa gerek.

                Tarihi geçmişimizde de görülmüştür ki birçok devletler, imparatorluklar kurmuş bu yüce Türk Milleti bundan sonrada muharrem ayının feyzinden ve âşuranin lezzetinden kopmayacaktır, kopamayacaktır.

                Ben, Muharrem Ayı denildiğinde Hak Teala’ nın mübarek aylarından sayıldığı ve o ay içerisinde evlerde ve topluluklarda pişirilip ikram edilen âşureyi Türk Milleti olmanın olgusuyla özleştirsem çok mu şey düşünmüş olurum?

                Onun içindir ki;

 Ne mutlu Türküm diyene sözü ve o kimlikle yaşamanın onuru ile kendimize saygı duymuş olmaz mıyız? 

Bakın âşure içerisindeki bakliyata, meyvelere çok şükür ki bütün bu bakliyat ve meyveler yurdumun çeşitli bölgelerinde yetişmiş olup mutfaklarda pişirilerek büyük bir lezzet haline gelmiş.

Bu lezzetten keyif almamak da bence Firavunun Hz. Musa’ yı (a.s.) yok etmek istemesi gibi düşünüldüğünün anlamını yüklememiz yanlış mı olur? Veya da Hz. Yusuf’ un âşura gününde kuyudan çıkarılmasını istememek gibi olmaz mıydı?

Gelin dostlar bir olalım kendimizce öz eleştiri yapalım ve bütün kötülüklerden kendimizi arındıralım. El ele verip yaşama pozitif bakıp, yaşama gayemize güzel değerleri katarak yaşamak için bir şeyler yapalım.

Bugünkü satırlarıma da son verirken siz değerli okuyucularımız ile birlik beraberliğimize ve bütünlüğümüze helak getirmek isteyenlere izin vermeyelim. Bundan sonraki nice muharrem aylarını ve âşure günlerimizi dostlukları pekiştirerek yaşatmamız gayesiyle hoşcakalın… Saygı ve sevgilerimle…

 

                                                                                                                                           

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi
SON YAZILAR