19 Mayıs 1919’un 90. yıldönümü...

Dün, 19 Mayıs Tatürk"ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramıydı. 1937"den beri kutlanan bu 19 Mayıs Bayramı ilke ve inkılâpların dillendirildiği ve devleti ifade eden anayasanın ilk ikinci maddesindeki devrim ilkelerinin gençlere anımsatılıp bilinçlendirildikleri ve büyük adamalarca güdülendirilmeye çalışıldığı bir gün…

İnsanlar iki şeyle güdülenir: spor ve müzik… bir toplumun spor ve müziğini ele geçirdiğimiz zaman, daha doğrusu bir ülkenin spor ve müzik kulüplerinin seçilmiş başkan ve yönetim kurulları sizin kafanızdakilerden seçildiği zaman o ülke sizin demektir.

Biz Müslümanlar ibadet ve Allah"a cc kulluğu namaz, oruç, zekât ve hacc ile başlatır ve bitirirler. Oysa Allah cc katında önemli olan beş vakit namazda 40 rek"at eğilip kalmak değildir. Önemli olan iyi saff düzeni kurabilmektir. Hz Peygamberimiz sav namazda en büyük azarı ve uyarıyı namaz saflarının yamuk yumuk yapılmasında göstermiştir:

"Saflarınızı güzel ve düzgün yapınız. Omuzlarınızı bir hizada tutunuz. Açık bir yeri görünce, yavaşçacık kardeşinizin yanına sokulunuz. Aranızda Şeytana açık yer bırakmayınız." Peygamber Efendimiz.

"Saflarınızı düzgün tutun, çünkü safları düzgün tutmak namazı tamamlayıcıdır"

Enes b. Malik RA bu konuda şunları anlatmıştır: Namaza durulmuştu ki Resulullah AS yüzünü bize çevirdi ve şöyle buyurdu:

“Saflarınızı düzgün tutun ve birbirinize yapışın; ben sırtımdan sizi görüyorum. Buhari, Ezan, 72 Her birimiz omzunu yanındakinin omzuna, ayağını da yanındakinin ayağına yapıştırdı. Buhari, Ezan, 76

Safları düzgün tutmayanları da Efendimiz AS şöyle uyarırdı:

“Ya saflarınızı düzeltirsiniz, ya da ALLAH yüzlerinizi birbirlerinize ters çevirir. aranıza şeytan karışır; soğukluk ve uyuşmazlık sokar” Buhari, Ezan, 71

Neden bu bayram günü bu saff düzeni konusunu araya soktum:

Namaz, ciddi bir namaz olarak ikame edilebilmesi için insanların birbirinden haberdar olması gerekmektedir. Cemâatle namaz olabilmesi için caminin bahçesindeki oturma banklarının da kullanılması gerekmektedir.  Namazdan önce ve cemâatle namazın ikame edilmesi ardından elele ve kol kola vererek cemâatin kıvanç ve tasasını dostlarına aktarması ve birbirlerini dinlemesi gerekmektedir. İşte o zaman cemâatle namaz olur.

Bir bayramın da bayram olabilmesi için gençliğin el ele, gönül gönle katılması gerekir ve dün de gençlerimiz özel kıyafetleriyle öyle yapmıştır. 19 Mayıs bayramı olmuştur. Devlet erkanı da bugün el ele vermiştir, tek saff olmuşlardır, Bünyan-ı marsûs olmuşlardır.

Gençlik, anayasaların devrim ilkelerini bu bayramda kavramaktadır. Laik, sosyal, demokratik, hukuk devleti ilkeleri bugünlerde kavramaktadır. Allah"ın cc  makasıd-ı şer"iyyesi olan: aklı mohafaza, nefsi muhafaza, nesli muhafaza, malı muhafaza, dini muhafaza… biçimindeki beş temel ilkesi de böyle bayramlarda gençliğe aktarılacaktır.

Ne zaman? Ne zaman gençlik İslam"ın bu devrim ilkelerini kavrayacaktır? Ne zaman gençlik İslam"ın bu devrim ilkelerini gönüllerine sindirecektir?

İşte bu soruların cevabı bulunamamaktadır. Bu bayram münasebetiyle Başbakanımız gençlik temsilcilerine şu müjdeyi vermektedir:

"Bu gençlik mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temelinin bu dört ilkeyi muhafaza ve müdafaa etmekten geçtiğinin şuurunda olan bir gençliktir. Bunlardan biri eksik kalırsa ideal devlet eksik kalmış olur. Dolayısıyla 4 unsuruyla ayakta duran ideal bir devlet. Bugünkü gençlik yine büyük şair Yahya Kemal'in de dediği gibi 'Kökü mazide olan ati bir gençliktir'.  

Eğer ananeleri bir taraf koyar sadece geleceği konuşursak o zaman ruhu olmayan, kökü olmayan bir ağaca döneriz ki bunun hiçbir anlamı olmaz ve çürümeye mahkum oluruz”.

Acaba Allah"ın cc bu makasıd-ı şer"iyyesini gençliğe kim aşılayacak ve gençleri İslam ahlakıyla kim güdüleyecektir?

Allah cc “Haram Aylar”ı neden koymuştur? Neden bu günlere “Allah"ın Günleri” adını vermiştir?

Haram Aylar konusunda:

“Sana haram aylar konusunu; onlarda sıcak savaşı sorarlar; de ki: "O günde sıcak savaş çok ağır bir suçtur; Allah'ın yoluna engel koymak, ayrıca Onu, dolayısıyla Mescidi'l-Haram saygınlığını tanımamaktır. Özellikle severlerini oradan çıkarmak Allah katında büyük suçtur: Gizli operasyon, açık savaştan daha beterdir. Zira onlar güç yetirebilirlerse sizi dinî değerlerden koparıncaya kadar sindirme savaşını sürdüre dururlar. İçinizden herkim sindirilme sonucu dinî değerlerinden kopar; kâfirler içinde ölür giderse işte o karakterdekiler... evet onların dünyada, dolayısıyla ahiretteki sosyal etkinlikleri sıfırlanır ve onlar cehennemliktirler; sonsuza değ orada kalacaklardır”. Bakara Sûresi: 217.

Haram Aylar, düşünen İslam gençliğinin birlik ve beraberlik olacakları günlerdir. Bayram günleridir. Tıpkı 19 Mayıs Gençlik bayramı gibi…

Demek ki kendi İslamî bayramlarımızı kutlamamız da gerekmektedir. Bunu kim yapacak? Elbetteki cemâatler yapacak. Cemâatler “Haram Aylar” sahip çıkacaktır. Bu bayramlarda gençliğe Allah"ın cc bu makasıdını anlatacaklar ve spor, müzik etkinlikleriyle gençliğin seçilmiş kulüp başkanları olarak güdüleyeceklerdir.

Oruç, sadece sahur sonundan ıftar saatine kadar aç ve susuz durmak değildir. Oruç, yine bayram hükmündeki ıftar sofralarıyla ve yine bayram havasını andıran teravih saatlerinde büyük kalabalıklarla kutlanırsa oruç olacaktır.

 

Şimdi gelelim esas konumuza:

Bundan 89 yıl önce, Samsun'da Milli Mücadele başlatıldı...

Başlatıldı ama bunun bir de öncesi var.. Onu Samsun'a gönderen, eli kolu bağlı bir isim...

Hiçbir şey yapamamanın verdiği burukluğu yaşayan hisli bir padişah... Sultan Vahdettin Han...

Nuriye Akman"ın bir röportajında Cemal Kutay:

"Elbette hain değildi. Dünyanın en namuslu adamlarından biriydi. Ölürken yastığının altından parasızlıktan alamadığı ilaçlarının reçeteleri çıktı. Bunu Tarık Mümtaz Göztepe anlatıyor. Ve cenazesini rehin ettiler San Remo'da. Akrabaları, arkadaşları cenazeyi kaçırdılar da gömüldü. Bunlar hakkında hüküm verebilmek için önce bilgili olmak lazım. Bakın Hazine-i Hassa Reisi Refik Bey'i çağırıp sayım yaptırdı gitmeden evvel. Nuriye Hanım, oradan kaşıkçı elmasını alıp gidebilirdi. Hakkıydı, ailesinin çünkü. Kesinlikle bunlar namusu müeccem.

Samsun'a Mustafa Kemal'i gönderen o...

Bandırma Gemisini bizatihi onun emrine veren o…

Ayrıca kendi şahsi parasından Mustafa Kemal'e para veren de o... “

Samsun'a göndermeden kendisine ne kadar para verdiği konusunda Kutay'ın cevabı şu:

"25 bin altın. O zaman bu parayla İstanbul'un onda biri satın alınırdı. Ben bunu Demokrat Parti milletvekili olan hukukçu Celal Fuat Türkgeldi'nin babası Mabeyn Başkatibi olan Ali Fuat Türkgeldi'den dinledim."

İsmet Bozdağ da, Atatürk'e kırk bin altın değerinde para verildiğini Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan'dan dinlediğini belirtir. Üstelik bu kırk bin altını Vahdettin'in çiftliğini ve atlarını satarak temin ettiğini söyler.

İki Atatürkçü "para verildiğinde" birleşirler ama miktarı ve kaynağı hususunda farklı noktada dururlar.

Kim Mustafa Kemal? 9.Ordu Müfettişi... Bizatihi Samsunda onun karşılanmasını sağlayan da Vahdettin... Yani Milli Mücadeleyi başlatan isim Vahdettin...

Yıldız Sarayının küçücük odasındaydı Padişah. İşgal altındaki İstanbul'da elinden gelen hiç bir şey yoktu ama bir şeyler yapmalıydı. 600 yıllık bir imparatorluk son bulma noktasındaydı. Osman Gazinin tohumunu attığı Çınar ağacı devrilmek üzereydi.

" Siz ne ağlıyorsunuz, vatan yanıyor ona ağlayın" diyen ve ardından da gözyaşlarına boğulan hisli bir insandı.

Mustafa Kemal"in hatıralarında:

"Paşa paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Devleti kurtarabilirsin!"

Vahdettin devletin kurtulacağı noktasında hala ümitvardı. Ve bu ümidini Mustafa Kemal'e de iletmişti.

Mustafa Kemalin görevi İngilizlere orduları teftiş olarak ifade edilmişti ama Samsuna büyük yetkilerle gönderilmişti. Samsuna hareket edecek olan Mustafa Kemale kendi şahsi kesesinden 40 bin lira dahi vermişti. Vahdettin, bu büyük mücadelenin startını bizzat kendisi vermişti.

Yıllar sonra onu torunlarına hain olarak anlatacaklar, türlü iftiralar atacaklardı ama o, onu tanıyan gönüllerde bu ülkeye hizmet etmiş büyük bir şahsiyet olarak anılacaktı.

Vahdettin Han'da Şam'da defnedildi...

Üzülüyoruz tabii bize ait bir ismin Türkiye'nin dışında vefat edip hala orada tutulmasına...

Bu ülkede Milli Mücadeleyi başlatan ismi biz bu ülkeye getirmeyi akıl erdiremiyoruz işte....

Enver Paşa gibi bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmış ismin mezarını dahi getirdik ama nedense Vahdettin'i Suriye"de tutuyoruz...

  Tarihimizi iyi ve tarafsız öğreneceğimiz şaffaf bir devlet elbette gelecektir.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR