Reşit Öztürk

Reşit Öztürk

TÜRKİYE KABUĞUNU KIRDI

 

            Bir zamanlar hep olağan karşılanan davranışlar artık yok. Gariban kesim de artık sesini çıkarıyor. Her zamanın kazananı artık yerini başka insanlara devretmiş durumda. Bir zamanların söz sahipleri artık daha etkisiz. Her çıkışın bir inişi olduğu gibi.

           Yıllardır konuşulamayan konular şimdi gündemin ana başlıklarını oluşturabiliyor. Ve en önemlisi sosyal sorumluluk projelerine sahip çıkma oranı hiç de kötü değil. Yollarda, çarşılarda, okullarda, evlerde, apartmanlarda, sitelerde insanların yere atılan o pet şişelerdeki her renkteki kapakları topladıklarını görmek, engelli vatandaşlarımıza bir tekerlekli sandalye alma gayretleri takdire şayan bir davranıştır.

            İnsanlığın ölmediğini gösteren Aras Kargo personellerinden Fahri ve Murat Beylere bu toplum müteşekkirdir. Her kesimden insana hitap eden organizasyonlara artık tüm halkımız ücretsiz katılabiliyor. Festivaller, konserler, sergiler, kermesler, yarışmalar, paneller, dernekler, vakıflar, sendikalar ve tüm sivil toplum örgütleri artık 21. yüzyıl Türkiye'sinin olmazsa olmazları. Lovelet'i sallayan Hadise, bu ülkenin bir gerçeği.

            Birçok konuda yapılan veya yapılması planlanan öyle her projeye, bu halk artık evet demiyor. Tepkisini, resmi izinle yaptıkları protestolarla kamuoyunun dikkatine sunuyor. Artık karşınızda eskisinden çok daha bilinçli ve sorgulamasını bilen bir halk var. Bir söz vardır. Berraklığını bulanmaktan koruyacak badiresi olmayan yani hiç kızgınlık eseri göstermeyen ahlakta hayır yoktur, diye.

            Evet sevgili okurlar, eli kalem tutan bir vatandaş olarak ben, ülkemizden de ülkemizin geleceğinden de çok güzel şeyler bekliyorum. Çünkü biz toplum olarak bu çabaların adımlarını birlikte attık. Bu adımların sonuçlarını görmek ve birlikte yaşamak ta hakkımız.

            Bir diğer konu, çocuklarımız. 0-4 yaş arası zekâ gelişiminin yüzde 70'i tamamlanır diye üniversite yıllarında bir bilginin sahibi olmuştuk. Gerçekten de görüyoruz ki küçücük çocuklarımız daha küçükken büyümüşler. Hani derler ya büyümüş de küçülmüş, diye tam da öyle. Ama bu demek değil ki, o küçücük çocuklarımız her şeyi yapabilir anlamına gelmiyor. Yine de ailenin yardım, koruma ve yönlendirmesine muhtaçlar.

            Sevgili yavrularımız bugünlerde tatlı bir heyecan içindeler. Onların hepsinin yüzü gülüyor. Onları okuldan soğutacak tutum ve davranışların içinde lütfen olmayalım. Çünkü bu çocukluk ve okul gelişimi onlar için hayati önem arz etmektedir. Onlar onlu yaşlara kadar olayları çok derin düşünemezler, çok çabuk etkilenir ve korkabilirler. Hassastırlar.

            Sağlıklı bir gelecek istiyorsak lütfen çocuklarımızı üzecek her davranıştan uzak duralım. Örneğin çocukların okullarda kullandıkları lavabolar sekizinci sınıfların da kullandıkları yükseklikte. Lütfen o lavaboların boylarını aşağı indirerek o çocuklarımızın kullanacakları yüksekliğe getirelim. Muslukları açtıklarında sular etrafa sıçrarsa Caner, Sıla nasıl üstünü başını temizleyecek. Hiç olur mu?

            Kapı kollarının yüksekliği büyüklerin açacağı şekilde yapılmış. Birinci sınıf çocukları derse girerken kapıya vuruyor, öğretmen gel dediği halde çocuk içeri gelemiyor. Çünkü kapının koluna yetişip de açamıyor. Yapmayın etmeyin arkadaşlar, bu işler bu kadar kolay değil. Çocukla uğraşmak çocuk oyuncağı değil. Çocuk eğitmek ayrı bir sevdadır. Lütfen içinde bu sevda olmayanlar bu yola çıkmasınlar sonra yarı yolda kaldıklarında ben bile başlarında ve yanlarında olmayabilirim. Çünkü o kadar yardım bekleyen çocuk var ki, bunu birçok arkadaşım çok iyi biliyor.

             Bir toplumun değeri, o toplumun çocuklarına verdiği değerle ölçülür. Ben bu çocuk ve çocukluk konusunu çok önemsiyorum. Eminim ve biliyorum ki siz de, bizim bütün halkımız da ve tüm insanlar için de öyledir, çocuklar çok önemlidir. Çükü onlar bizden küçüktür ve bizden güçsüzdür. Onları bizim istediğimiz şekilde yönlendirmemiz çoğu zaman mümkün olabildiğinden suistimale açık bir konudur. Tüm bu gayretlerimiz bu suistimallerin ve ihmallerin önüne geçebilmektir.

            Sevgisizlik kadar haddinden fazla sevgi de zararlıdır. Her şeyi tadında bıraktığımız zaman, daha güzel ve memnun ayrılacağımız bir iş yapmış olacağız. Çocuk bakıcıları konusunda, servis şoförleri konusunda, aynı uyarı ve hatırlatmaları onlar için de yapmış olalım ve bu konuyu da gündeme getirmiş olalım.

            Çünkü mutluluk birlikte olunca güzel. Yoksa tek başına mutluluk olmaz. Ben mutsuzken benim yanımdaki insanın mutlu olması imkânsızdır. Güzel yollarda güzel işler yapmak dileğiyle mutlu ve huzurlu kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Reşit Öztürk Arşivi
SON YAZILAR