Şahit Oduğum ve Unutamadığım Hazin Olay 2

Şahit Oduğum ve Unutamadığım Hazin Olay 2

 

Allah-u Teala"ya nihayetsiz şükürler olsun ki, uzağından yakınından geçmediğimiz bir meslekte bizleri muvaffak kıldı. Hem de öyle muvaffak kıldı ki, her gün tanımadığım insanlar gelip enteresan konularda bilgiler veriyor. Yolda giderken tanımadığım insanlar yazılardan ötürü teşekkür ediyor, hatta dün Cuma namazına gittiğimde yıllardır görmediğim eski baba dostum Erol ağabey ile yan yana namaz kıldım. Adamcağızla belki 20 yıldır görüşmemiştim. Özellikle tanıyacak mı diye sadece adını söyleyip, bekledim. Aradan beş dakika geçince tanıdı ama o beni babamdan ötürü tanıyor. Gazetecilik mesleği ile ilişkim olduğunu bilmiyordu. Ancak yazılarımın da fanatiği imiş. Beni tanıdı ama kafasındaki soru işareti, “Bu adam benim eskiden tanıdığım adam mı yoksa gazetede yazı yazan adam mı?” Nihayet kararını verip, arkama vurdu “Allah seni iyi etsin, sen bizim andanmışsın meğer” dedi ve peşinden yazıları sürekli okuduğunu ifade etti. Erol ağabey, Çarıklı Erkan"ı harp sınıfından bir adamdır. Üniversiteyi okumamıştır ama elli tane hayat üniversitesi okuduğundan çok kültürlü bir insandır. Yıllardır görmediğim bu insanların söyledikleri benim için önemlidir. İşte o yüzden Cenab-ı Hakk"a ne kadar şükretsek azdır diyorum.

Gelelim dünkü konumuzda kaldığımız yerin devamına. Hatıra defterini ilk bulduğumda ciddi bir biçimde bocaladım. Ne yapacağımı şaşırdım. Bir yanda yurdun istikbalini düşünmem gerekiyor. Şayet açıklarsam sanki bizim yurtta olmuş gibi eleştirileceğimden endişe ediyorum. Diğer yandan şerefsiz İmamın çocuklarını düşünüyorum. En önemli düşündüğüm şey ise kızcağızın istikbali. Durumu kimseye anlatamıyorum. İçim, içimi yiyor. Geceleri uyuyamıyorum, perişan oldum. Nihayet kızı odama çağırıp, sordum. Günlüğü kendisine göstererek dedim ki, “ Bak kızım sana söz veriyorum, şayet doğruyu söylersen senin yanında olacağım. Yok yalan söylersen, derhal yurttan kovacağım.” Kızcağız ezile, büzüle olayın doğru olduğunu, imamın kendisini bir hıdrellez günü pikniğe götürerek kandırdığını, daha sonra evlenmeyi vaat ettiğini, ancak imamın evli ve çocuklarının olması nedeni ile sürekli kendisini oyaladığını, bu yüzden gece, gündüz uykusuz kaldığını, psikolojisinin bozulduğunu söyledi. Bunun üzerine kızın amcasını yanıma çağırıp, olayı anlattım ve dedim ki, “Bak hemşerim, şayet bu kıza adam gibi sahip çıkmayacaksan, ben sahip çıkacağım. Senden sadece bir amca olarak bana yardımcı olmanı istiyorum.” Sağ olsun çok iyi niyetli bir insandı, olur dedi ve dediklerimi aynen yaptı. “Gideceksin o şerefsiz imamla konuşacaksın, derhal köyden tayinini başka bir ile aldıracak. Kıza yılsonuna kadar rapor alıp köye göndereceğim. Çünkü yurttaki öğrencilerin bir kısmı olayı biliyor, sıkıntı olur. Önümüzdeki yıl okuluna devam eder, bizim yurtta kalması doğru olmaz ama ben başka bir yurda yerleştiririm onu. Ondan sonra okulunu bitirip, üniversiteye gider, bu iş böylece kapanır.” Sağ olsun olur deyip köyün yolunu tuttu. Akşam hoca ile buluşup, dediklerimi söylemiş. Hoca küplere binip, olayı kabul etmemiş. Bu safer hocayı iyi bir dövmüşler. Hoca soluğu karakolda alıp, bunlardan davacı olunca olayın boyutu değişti. Hoca beni de telefonla arayarak böyle bir şey yapmadığını söyleyince dedim ki: “Bak hoca, benim eski meslektaşımsın ama çok şerefsiz bir adamsın. Sakın bana yalan konuşma. Derhal tayinini iste ve o köyden ayrıl.” Hoca olmaz diye ısrar etti ve bu insanların garibanlığından yararlanmak isteyip, tanıdık, eş, dost güçlü isimleri devreye koydular. Olaya resmen taraf olmak işime gelmiyordu. Çünkü neticede bir yurt işletmecisi idim. Ticari itibarım zedelenirdi, ama bu işin mutlaka hakkaniyet ölçülerinde çözülmesini istiyordum. Olay ağır cezalık olunca beni de şahit olarak dinlediler, ama ben bu kızla bu imamı gördüm diyecek durumda değildim. Çünkü görmemiştim ama olayın iç yüzünü çok iyi biliyordum. “Olayı biliyorum, ancak görmedim” dedim. Enteresan olan bu işle ilgili milletvekilini aradım, durumu anlattım, yardımcı olmasını istedim, olmadı. Müftülükten yetkili arkadaşları aradım, hiç birisi yardımcı olmadığı gibi meslek taassubu yapıp, imamdan yana tavır koydular. Çok enteresandır, kızın amcası müftü yardımcısına gidip, yardımcı olması istemiş. Müftü yardımcısı, “bende öyle genç, güzel kızı bulsam aynısını yapardım.” deyince çocuk gırtlağına dalmış. İmamın açığa alınması gerekirken tayini yapılıp, görevde kalmasına göz yumuldu. Mahkemenin seyrinin imamdan yana gitmeye başladığını görünce çok canım sıkıldı, ama hakimin de yapacağı çok bir şey yoktu İmam o kadar şerefsiz bir adam ki, kızı ölen bir çocuğunun iğfal ettiğini söyleyip, mahkemenin seyrini lehine çevirdi. Kızın ailesi yanıma geldi, çaresiz bir biçimde benden yardım istiyorlardı. Düşündüm, taşındım, olayın bu şekilde cereyan edebileceğini hatıra defterini okuduğumda anladığımdan, buradan yazamayacağım başka bir delil elime geçirdim ve verdim onu ailesine. Aile bu delili mahkemeye verince, imam tamı tamına 10 yıl iki ay ceza aldı ve benimde gönlüm rahat etti. Şimdi bu işi yapan bir imam diye tüm imamlar veya Yüce İslam dini suçlanabilir mi? Elbette ki hayır ama gerek cemaatlerde, gerekse İslami Camia"da bu tür insanları ifşa etmek veya toplumun zarar görmesine engel olmak için topluma anlatılması gerektiği kanaatindeyim. Şimdi Montofonları, Çakalları, Ayıları,

Öküzleri, Tasavvuf erbabını neden sürekli yazdığımı daha iyi anladığınızı sanıyorum. Hayvanlar aleminden arındırılmış mutlu bir dünya özlemiyle. Hoşçakalınız

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR