Malezya: Müslüman modele kırbaç cezası!

Anayasasında resmen İslam yasalarını uygulayacağını dünyaya duyuran Malezya"da; bir otelin gece kulübüne, 2008"de yapılan baskında bira içerken yakalanan Müslüman mankene kırbaç cezası verildi.
         Evinde, tek başına, ailesinden uzak veya ailesiyle değil de topluma açık bir otelin kulübünde, devletin kolluk güçleri tarafından suç işlediği görüntülenen ve Müslüman bir aile reisi olarak çocuk doğuran ve çocuklarını Hz Muhammed ümmeti olarak yetiştireceğine, düğün akşamı nikah töreninde söz veren, hem de “muhsanat”tan  olan bir hanım Kur"an"a göre topluma açık bir yerde; birkaç yıldızlı otelin gece kulübünde suç işliyor.
         Malezya"da suçlananlar, genellikle aile içi sorunlara ve ahlaki konulara bakan şeriat mahkemelerinde yargılanıyor. Şimdi ben; evet ilahiyat tahsili görmüş, bilgilerini tefsir kitabında topluma açıklamış birisi ve “hoca” diye geçinen olarak, bu vesileyle farklılığımı ortaya koymak istedim. Kur"an-ı Kerimdeki suç kavramlarını biraz irdelemek istedim.
          Fuhuş nedir? Fahşa" nedir? Fahişe kimdir? Münker nedir? Kur"an-ı Kerimdeki bu kavramlara yüklediğim anlamı bu olay vesilesiyle biraz açıklamak istedim. Bakalım okurlarım nasıl eleştirecekler? Eleştirilerini bana kadar ulaştıracaklar mı?  Tefsirci “Hoca Efendiler” nasıl karşılayacaklar? Kırbaç cezası Kur"an-ı Kerimde geçmekte midir? Veya kırbaç cezası Kur"an kültüründe nasıl karşılanmaktadır?
           Konuya şuradan yaklaşayım: Benim tespitime göre İslam dini, hukuk dini değil de ahlak dinidir. Hukuk dininde, anne-babalar arka planlara iteklenir, her türlü eğiticilik polisin denetiminde bulunur. Ama ahlak dininde ise çocukların eğitim işi velilerine ve en saygın akraba büyüklerine bırakılmaktadır.  Bu, çok önemli bir tespittir. Hukuk, yasalara bakar. Yargıçlar, yazılı kuralları uygularlar. Duruşma salonlarında yazılı yasaları konuştururlar. Öyle yargılarlar. Halkın oylarıyla seçilen Yasama Meclisi"ndeki milletvekillerinin Yasama meclislerinde belirledikleri cezaları belgelendirir ve suçluları cezalandırmaları için yargıçlara yol gösterirler.  Açık-kapalı tutukevlerini kurarlar ve düzenlerler.
             Ahlak devleti ise, önceliği ahlaka tanır, vicdanlara danışmayı önerir. Suçluyu, cezaevine düşürmeden; kötülük kuluçka dönemindeyken yakalar. Ahlak devletinde polis yoktur. Kişinin vicdanı önceliklidir. Hadis-i şeriflerde Sevgili Peygamber sav: “Nefsine ve vicdanına danış” der. Yazısız kurallara öncelik tanır. En üst düzey akraba büyüklerini yazısız kuralların uygulayıcısı olarak görür. Köyde-kentte, selam verilmeyecekleri belirler, nasihat eder, boykot etme ve ambargo koyma silahlarını kullanır; uyarıcılık eder. Akrabanın aklı başında en büyüğü polislik görevini sırtlanır; zinadan önce, göz zinası üzerinde çok durur. Eğitim politikasının temelini sadelik, az yemek, az uyumak ve az gülmek üzerinde kurar. Faizden önce israfı önleyici ve tüketimci toplum olmamanın önlemlerini alır. Köyün cadde başlarında soytarılığa yeltenen genç, delikanlı çete başlarına hiç göz açtırmaz. Uyarır, yalvarır, anlamazlarsa enseleyebilir.
          Akraba büyükleri suçluyu, suç işlenmeden uyarır ve önlemlerini alır. Kadın veya genç kızı, fuhşa itilmeden; açık-saçık giysileriyle, dekolte giyimiyle sokağa çıkmasından, ziynet ve namussuzluk sayılan cinselliklerini topluma açık giysiler içinde sunmasından önce uyarır. Annelerin veya anne adaylarının İç çamaşırını uzun giymesine, entarisini de iç çamaşırının üzerine sarkıtmasına özendirir. Evladı olan anne-babalara, gözünü çocuğunun üzerinden ırak etmemesini önerir. 
           Genç annelere şöyle seslenir: Bebeklik döneminde şevkatle bebeği sık sık kucaklamak, sallamak, onunla konuşup kulağına ezanlar, salavatlar okumak çocuğun ona olan sevginizi içselleştirmesi için şarttır. Disiplin ve düzenden önce, bebeğin koşulsuz şartsız sevgiyi tanıması ve yaşaması öncelikli olmalıdır. Özellikle 2-5 yaş arası kız çocuklar, cinsel kimliklerinin geliştiği dönemde, annelerinin etrafında çokça dolanırlar. Annenin yaptıklarını taklit eder, ona yardım etmek isterler. 2-5 yaş arasında, nasıl kız/kadın olunacağını, annelerini gözleyerek öğrenirler. Ana babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar, çocuğun yetiştiği ortam, çevresindeki diğer yetişkinlerin davranışları çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi açısından önemlidir. Düşünün; özellikle beşyıldızlı otellerin gece kulüplerine giden bir anne, çocuğuyla nasıl ilgilenecek? Öyleyse böyle bir anneyi uyarmak ve evine ısındırıcı cezalar uygulamak neden despotluk olsun? Çocuklarına karşı çok az ilgi gösteren aileler, katı, baskıcıdır; çocuğa aşırı baskı uygular, çocuk itiraz edince cezalandırılacağını bilir. Bu tip ana babalar çocukların çabuk büyüyüp olgunlaşmasını isterler.
Diğer bir ana baba tutumu da: “reddeden ana baba” tutumudur. Ana baba çocuğa karşı düşmanca bir tavır içinde olursa, sık sık cezalandırır; çocuklarının uslanmaz bir yaramaz olduğunu düşünür. Çocuğun sağlığını, fizik ve psikolojik gelişimini ya anne-babanın,  ya toplumun ya da devlet medyasının bilerek ya da bilmeyerek olumsuz yönde etkilemesine “Çocuk İstismarı” denmektedir.
           Çocuğun sağlığı, fiziksel veya psikolojik gelişimi için gerekli ihtiyaçların karşılanmaması ise “Çocuk İhmali” olarak tanımlanmaktadır. İşte Müslüman otorite olacak en üst düzey akraba büyükleri, çocuğun sömürülmesine ve ihmaline neden olan davranışlarda anne-babayı cezalandırır. Çocuğun bakım ve beslenmesinin bakıcılara veya yatılı okullara bırakılması, anne baba olarak çocuğa karşı; kucakta taşınma görevinin yeterince yerine getirilmemesi ihmal davranışına örnek olarak verilebilir. Müslümanlık, polisten önce akraba büyüklerine saygıyı yeğler.  Buna ahlak devleti denir. Akraba büyüğünün çocuklara dini yönde baskı yapmasının polise şikayet edildiği ve akraba büyüklerinin polisçe cezalandırıldığı toplumlar, hukuk devletinin vatandaşı olur. Annenin çocuğu evde bırakarak gece kulüplerine gitmesi ve oradaki içkili alemlere katılması, Kur"an-ı Kerime göre fahşa"dır.
            Fahşa", çocukların cinsel sömürüye karşı korunmamasına ve ilgisiz kalınmasına, cinsel gelişime gereken önemin verilmemesine yol açar; bu olay, cinsel ihmal olarak ifade edilmektedir.  Cinsel istismar, bir başkasının çocuğu cinsel doyum açısından kullanmasına izin vermektir. Eğer bir anne; yalnızlaştırdığı çocuğunu imal etmesi sonucu cinsel istismar sonucu tecavüz etmesine, teşhircilik yapmasına neden olmuşsa cinsel istismar etmiş olur.  Böyle bir anne suç işlememiş mi sayılsın? Böyle bir anne caydırıcılık amacıyla kırbaç cezasıyla cezalandırılmasın mı?
            Yapılan araştırmalar cinsel tacizin en çok üç-beş yaşlar arasında yaygın olduğunu ortaya koymuştur. Adalet Bakanlığı`nın verilerine göre, Türkiye`de 1992-2007 yılları arasında çocuklara yönelik 21 bin taciz, tecavüz vakası görülmüş. Son sekiz ayda bu rakam 3 bin 200. Pedagog-Yazar Adem Güneş`e göre mevcut veriler gerçekleri yansıtmıyor: Bunların sadece binde biri adalete yansıyor. Aileler bu meselenin duyulmasını istemiyor, yaşananların üstünü örtüyor. Bu rakamlara bir de duygusal taciz eklendiğinde sayılar dehşet verecek nitelikte büyüyor. Kız ve erkek kardeşler özellikle erginlik çağlarında, aynı yatakta, odada yatırılmamalı. Yer sıkıntısı varsa perdeyle oda ikiye ayrılmalı. Ebeveynler çıplaklığa çok dikkat etmeli. Eşler birbirine cinsel içerikli şakalar yapmamalı. Psikiyatr Leyla Alkaş ise `özel hayat ve sınır` kavramları üzerinde duruyor. Çocuk mağazalarında `nasıl olsa küçük` diyerek evlatlarının üstünü ortalık yerde değiştiren annelere kızıyor: `Başkaları vücudunu, iç çamaşırlarını göremez çocuğunuzun. Üstünü değiştirirken de yalnız kalmalılar. Mesela banyo yaparken genital bölgesini oğlunuza-kızınıza göstererek, `Burası senin özel bölgen. Sadece senin yıkaman gerekiyor.` demelisiniz. Bunların yanında 3 yaşından sonra çocukların yanında ebeveyn soyunmamalı. Çıplak banyo yapmamalı, cinsellik yaşamamalı. Odasına girerken muhakkak kapı çalınıp çocuktan izin istenmeli.
             Kur"an-ı Kerimde fahşa" ve fahişe sözcükleri, münker de şöyle anlatılmaktadır:
“… Şeytanın o taktiklerine kapılmayın. Zira o, yalın anlaşılır düşmanınızdır. O sizlere sadece suçlu toplum olmanızı, topluma açık suçları işlemenizi ve kültürünü almadıklarınızla Allah'a karşı, putlar ayarlamanızı salık verir” Bakara Suresi: 168-169.
          “Demek oluyor ki şeytan sizi sürekli fakir düşmekle korkutup toplumsal suç olan şeyleri yapma duygusunu aşılıyor. Oysa Allah size kendi katından pek çok dünyayı ve aşkın iradesi almakla bitmez cenneti va'ad ediyor. Allah sonsuz yetki ve kader bilgisinin sahibidir” Bakara Suresi: 268.
             “İman etmeyenler bir toplumsal çıplaklık suçu işlediklerinde derler ki: "Atalarımızı da aynı suçları işlerken bulduk. Demek ki şu geleneği, Allah bize dayatmış." De ki: "Allah o toplumsal çıplaklık suçlarının işlenmesini hiç emretmez. Yoksa kültürünü almadıklarınızla Allah'a karşı şirk düzeni mi kuruyorsunuz?" A"raf Suresi: 28.
               “Ey iman edenler! Şeytanın o adımları ardından yürümeyin. Herkim şeytanın o fahişeliği yayan adımlarının ardından yürürse hiç kuşkusuz o, topluma açık suçu ve açığa vurulan çirkinlikleri öne alır” Nur Suresi: 28. “Unutulmamalı ki o namaz insanı açık toplumsal suçlardan ve çirkin etkinliklerden alı kor. İyi bilinmelidir ki Allah'ın yaka kartı zikri olmak, en büyük güçtür. Allah, ürettiklerinizi iyi tanır” Ankebut Suresi: 45.
                “Yine topluma açık bir suç işlediklerinde yahut kendilerini dev aynasında gördüklerinde, Allah'ın kulu olduklarını anlayıp suçları dolayısıyla topyekün yarlığanmalarını dileyenler için...” Al-i İmran Suresi: 135. işte bizim medya, kırbaç cezası verilen bu kadını cezasından kurtarma girişiminde bulunmaktadır. Oysa 2 çocuk annesi 32 yaşındaki Kartika: "Yasaya uymak istiyorum. Ben kimim ki din yetkililerinin kanunlarını sorguluyayım? Bu beni aşar" diye konuştu.
                 Uluslararası Af Örgütü kararı kınamış, bazı kesimler de kırbaçlama cezasının Malezya'nın ılımlı İslam ülkesi imajına zarar vereceğini belirtmişti.
Bir olay da Suud"da… Beraberindeki akrabası olmayan bir erkekle birlikte 7 kişi tarafından kaçırılan ve tecavüze uğrayan kadının kırbaçla cezalandırılması, uluslararası alanda büyük tepki çekmişti. Suud Adalet Bakanlığı'nın açıklamasında, kadının ve yanındaki erkeğin dışarıda karanlık bir alanda yalnız oldukları bir sırada kaçırıldıkları ve kadının tecavüze uğradığı bildirildi. Açıklamada, ''Söz konusu davadaki kadın evlidir ve şeriata aykırı olarak bir ilişkiye girdiğini itiraf etmiştir'' denilerek kırbaç cezası savunuldu.
Mahkeme, kadını bir erkekle yalnız başına dolaşmaktan 90 kırbaç cezasına çarptırırken, tecavüzcülere de 5 yıla kadar değişen hapis cezaları vermişti. Merkezi New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kral Abdullah'tan, kadın hakkındaki tüm suçlamaların düşürülmesini istemişti. İslam dini, zinayı, sadece bir kadın ile bir erkeğin cinsel teması olarak değerlendirmemekte, bu buluşmanın aile müessesine verdiği zarar ölçüsünde yaptırım uygulamaktadır. Aynı zina sucunu bekar işlerse cezası daha az, ama evli ise cezası iki katı kadar artmaktadır. Zinaya neden olabilecek çıplak giyim ve erkeği tahrik edecek sözlü davranışları da fuhuş olarak daha büyük suç saymaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR