Onbir Ayın Sultanı: Mübarek Ramazan Gel...

"Ey Âdemoğlu! Sen ve eşin, şu dünya cennetine yerleşin. İkiniz köşkün; dilediğiniz belirsizlikler dünyası ürünlerinden bol bol yiyin. Fakat bu ağaca hiç yanaşmayın. Yanaşırsanız ikiniz de aldananlar grubundasınız" dedi. Derken şeytan ikisinin de o ağaca ilgi duyduklarını anladı, ayaklarını kaydırıp ikisini de içinde bulundukları ortamdan çıkardı. Biz şöyle dedik: "Düşün oradan! Artık siz âdemoğulları! Birbirinize düşmansınız ve o yeryüzünde belirli bir süreye kadar, sperma yatağınız ve günübirlik geçim kaynağınız var. Âdemoğlu bir takım kavram kelimelerle Rabbinden ders aldı da hemen tevbesini40 kabul buyurdu. Zira O... evet Tevvab O, Rahîm Odur” Bakara Suresi: 35-37.

 

Ramazan sözcüğü Arapçada “yakıcı” demek… Neyi yakacak? Elbette insanoğlu Adem"in cennetten kovulmasına nende olan “Merak Ağacı”nı… İnsan, cennette melek idi; nefs-i vahide olarak cennette yaşıyordu.

İşte çoğunluk insan, şeytanın dünya ve merak ağacından yemeği cennet taamına yeğlediğinden cennetten kovulmuştur. Yeniden melekleşmesi ve cennete dönebilmesi için ve günahını afvettirebilmesi için oruç tutmaktadır.

Bu ilk günümüzde, orucun sosyal ve kültürel ararlılıklarından söz edelim. Dini yönlerini bir sonraki yazımıza bırakalım. Prof Dr Osman Müftüoğlu diyor ki:

Orucun "içinizdeki doktor'u göreve çağıran doğal bir iyileşme aracı olduğunu düşünebilirsiniz. Oruç tutanların yetenekli bir "içsel doktor'un koruması ve tedavisi altına girdiğini bilirseniz, aç kalmanıza rağmen bağışıklık sisteminizin niçin daha da güçlendiğini anlamakta zorluk çekmezsiniz.

ORUÇ tutmanın sadece bedeninizi değil zihininizi de dinlendirip temizlediğini, duygularınızı güzelleştirip hafızanızı güçlendirdiğini unutmayın. Orucun ciddi bir enerji birikim sağladığı da bilinmektedir. Eğer bedensel ve ruhsal anlamda tam ve eksiksiz yapılabilirse oruç sizi daha yüksek zihinsel ve ruhsal faaliyetlere yönlendirecektir.

Ramazan ayı ve oruç; doğal bir sakinleştirici, duygusal ve bedensel bir rahatlatıcıdır; depresyon yaşıyorsanız orucun bu iyileştirici gücünden siz de faydalanabilirsiniz.

Ramazan süresince yiyeceklerinizin miktarını azaltmanız sindirim sistemi ve metabolizmanıza dinlenme fırsatı vermektedir. Hormonal sisteminiz istirahat etmekte, vücudunuz önemli ölçüde yenilenmektedir. Bu güzel ay süresince bedeniniz kafein, sigara ve alkol gibi zararlılardan, ruhunuz kıskançlık, dargınlık, öfke gibi olumsuz duygulardan uzaklaşmaktadır.

Ramazan ayı süresince beslenme sisteminize yeni bir şey eklemeyin. İftarda ve sahurda hafif yiyecekler tüketin.

Kana yavaş yavaş karışan, posadan zengin, şeker ve yağı az, tam tahıl ürünleri, baklagiller, meyve ve nişastasız sebzeler, fındık, fıstık, ceviz, badem gibi gıdalara yönelin

Patates, beyaz pirinç, beyaz ekmek gibi nişastalı gıdaları azaltın. Bulgura daha çok yer verin. Amerika' da bulgur daha çok tutuluyor.

Tatlıları, kurabiyeler, kekler, börekler vb gibi hamur işlerini, şekerlemeleri, şekerli içecekleri mümkün olduğunca azaltın.

Sahurda kolesterolü olmayanlar için yumurta, tam tahıllardan yapılmış hafif çorbalar, taze ve kurutulmuş meyveler ve meyve kompostoları çok yararlıdır.

Tatlı ihtiyacınızı da önce meyvelerle veya sütlü tatlılarla karşılamanızda fayda var. Kolalı içecekler yerine ayran veya taze meyve sularını, hazır reçeller yerine pekmez ile hazırlanmış kompostoları tercih edin.

İftarda hızlı yemek kalp krizini tetikler. Yeteri kadar su tüketin, ramazan süresince uyku düzenlerine dikkat edin. Uykusuz kalınmaması, sahura kadar uyanık durulmaması öneriliyor.

İftar sonrası art arda sigara içmeyin, birden ve hızla fazla miktarda besin tüketmeyin; kalp krizi hızlanır.

Gebelerin, süt veren annelerin oruç tutma konusunda doktorları ile tartışmaları gerekiyor. 

En çok yağlara dikkat ediniz. Zeytinyağını seçiniz; hayvansal yağlar ve margarinleri düşürün, bitkisel sıvı yağları bunlarla değiştirin.

Günde en az 3-5 kez olur olmaz şeylerle sindirim sistemimizi doldurur, dinlenme fırsatı vermeyiz. Oruç bu konuda imdata yetiştiği gibi böbrek ve karaciğerimizin üzerinden epey yük aldığı kuşkusuzdur.

Ramazanda nasıl besleneceksiniz

Sahura mutlaka kalkmalısınız. Bu sayede aç kalacağınız süre azalacağından metabolizmanız daha iyi ve düzenli işleyecektir.

Sahur ve iftarda hafif, hazmı kolay ve az yağlı yemekler tüketmelisiniz. Yemekleri yavaş yavaş ve çok iyi çiğneyerek yemelisiniz.

Uzun süre boş kalan midenize birden yüklenmemeli, iftara çorba ile başlamalısınız. Sonra hafif bir salata veya zeytinyağlı ile devam edip daha sonra ana yemeğe geçiniz.

Kızartılmış ve çok yağlı yiyeceklerden, özellikle hamur işleri ve hamur tatlılarından kaçınmalısınız.

Yemek pişirirken katı yağlardan kaçınmalı ve kırmızı eti mümkün olduğunca az, sulu sebze yemekleri halinde tüketmelisiniz.

Ramazanda tatlı ihtiyacınızı taze ve kuru meyveler, sütlü tatlılar ve meyve kompostoları ile karşılayın.

Gün boyunca su içilemediği için, iftardan sonra yatana kadar ve sahurda bol bol su içmelisiniz. Çay, yeşil çay veya bitki çaylarından da yararlanın.

Öğünlerde sebze yemeklerini veya zeytinyağlıları eksik etmemeli, etleri haşlanmış ya da fırında tercih edin.
Çoğu zaman bedensel değil, duygusal açlığınızı gidermek için yer, içersiniz. Yiyeceklerinizle bedeninizden çok ruhunuzu doyurur, rahatlar, gevşersiniz. Oruç farkında olmadan bir çöp sepetine çevirdiğiniz mide ve bağırsaklarınıza dinlenme fırsatı verir. Nefes alma olanağı tanır. Buna alkol almamayı ve fast-food diye tanımlanan o sentetik-plastik besinlerden (!) kurtulmayı da eklerseniz orucun yararının büyüklüğünü daha kolay kavrarsınız.

Ramazanı sadece "bedensel oruç günleri" gibi düşünür, ona yalnızca bir yeme-içme perhizi anlamı yüklerseniz, yanılırsınız. Ramazan ayı manevi yanınızın güçlendiği, iç huzurunuzun dengelendiği müthiş bir ruhsal arınma sürecidir.

Fıtranızı unutmayın ve bayram namazından önce kesinlikle ödenmesi gerekmektedir. Bu ay çocuklara, yaşlılara, yoksullara ve hastalara yardım etmeyi, sosyal yardım kuruluşlarını desteklemeyi yeniden hatırlayın. Korkmadan, çekinmeden iç hesaplaşmalar yapın. Doğru ve güzel yanlarınızı geliştirmeye, yanlışlarınızdan vazgeçmeye yeniden başlayın. Daha çok ve daha sık, içten şükredin. Af ve özür dilemenin yüceliğinden daha fazla faydalanın. Bütün bunlar size ciddi bir arınma sağlayacaktır.
Aktif mide ve on iki parmak bağırsağı ülseriniz varsa,

İnsülin kullanmak zorunda olan, kan şekeri ayarlanmasında güçlük çekilen bir şeker hastasıysanız, kanser tedavisi görüyorsanız, Kalp-akciğer sorunu ve böbrek yetmezliği yaşıyorsanız,

Gebe veya emziren bir hanımsanız oruç tutmanız halinde bazı sağlık sorunları yaşayabilirsiniz. Bu ve benzeri sağlık sorunlarını yaşayanların oruç tutmaları sakıncalı olabilir. En doğru kararı sağlık sorunlarınızı izleyen akıllı, Ergenekoncu olmayan, dinini diyanetini iyi bilen doktorunuz verecektir.

En çok üzerinde durulan bir konu, hilali görme konusudur. Ben şahsen hilalin görülmesine hiç itibar etmem. Çünkü o yönde hiçbir çalışma yapmıyorum. Eğer ciddi bir hilal görülmesi olayına önem vermişsem sansasyonlar uydurmama ne gerek var? Eğer gücüm yetiyorsa Yevm-i Şekk denilen bir gün öncesini tamamen hilali görme işine ayırırım. Açık ve mehtaplı gecede en yüksek dağa; mesela Madur dağının tepesine çıkar ve beklerim. Hilal kesinlikle güneşin epey ardından görülecektir.

Hz Peygamber sav: “Hilali gördün; oruç tut ve son gün hilali gördün; oruç boz” buyurmuştur. Yani gayet açık görülebilir. Teleskopa veya uzay gözlem araçlarına hiç gerek yok. Eğer bu araştırma zahmetine katlanmayacaksam, birilerini suçlu sayarak boş laflar üretmem; devletin gösterdiği takvime uyarım. Suçlu başkaları değil, sadece benim.

Ben şahsen takvime göre oruç tuttuğum Ramazanın ikinci günü açık havada, ıftar sonrası göğe bakaırm; eğer ilkdördün olan ayın ilk görüntüsü varsa takvim doğrudur. Eğer ilkdördün ay, hiç belirmemişse veya Ramazanın ilk günü görülebilir durumdaysa takvim yanlıştır derim ve önlemimi önceden almışsam mutluyum; almamışsa üzüntülüyüm o kadar!

Ben şahsen takvimde belirlenen ilk gün ramazan orucundan bir gün değil de iki gün önce uruca kalkarım. Ama bayramı yine halkımla beraber kutlarım. Kendi kafama göre bayram yapmam. Eğer devlet takvimi yanılmışsa ve tüm halkı bana inandırabilirsem, hepbirlik bir bayram namazı kılarız. Yoksa üç-beş kişiyle bayram namazı olmaz. Donkişotluk dinimizde yoktur; yeldeğirmenlerine karşı savaş açmayı asla istemem.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR