MADALYONUN DİĞER YÜZÜNE BAKINCA

Son günlerde yaşanan olaylarla ilgili yaptığım değerlendirmelere gelen yorumlara bakınca arkadaşlara hak vermemek mümkün değil. Hele kadim dostum Mimar Mehmet Büyükalbayrak Bey'in yaptığı yorum adeta olayı özetlemiş durumda.

Köşe yazısını yazdığımda ortalık adeta toz duman olduğundan olayların üzerine benzinle gitmek istemediğimden biraz orta yolu bulmaya çalışmıştım. Ancak arkadaşların uyarılarına hak vermemek mümkün değil.

Ben, olaylar zirveye çıktığı dönemlerde ortalığı yatıştırmaktan yana olan bir insan olduğumdan konuların yatışmasını isterim. Bununla birlikte madalyonun diğer yüzüne bakıldığında durum çok farklı.

Bu konuda yazdığım köşe yazısını okuyan bir çok arkadaşım beni arayarak, benden böyle bir yazı beklemediklerini söylediler. Bizim işimiz gerçekleri ortaya koymaktır, toplumu galeyana getirip, ortalığı karıştırmak değil. Diğer yandan da toplumun gerçekleri görebilmesi bakımından ciddi anlamda aydınlatılması gerektiğine inanıyorum.

Yaklaşık altı yıldır bu meslekte bulunmaktayım, bu güne kadar yaptığım haberlerle ilgili herkes bana “muhalif gazeteci “ dedi. Ben hiçbir zaman olaylara siyasi gözlükle bakmadım, doğruyu kim yapmış ise de yanında, aynı şekilde yanlışı kim yapmış ise onun da karşısında oldum.

Bu yaptıklarımın ciddi bedelleri oldu ama en ufak bir pişmanlığım yok. Son günlerde yaşanan olayları biraz olsun bu gözle değerlendirecek olur isek toplum son zamanlarda ciddi anlamda gerildi, bu gerginliğin bir çok nedeni var. AK Parti toplumun yüzde ellisinin oyunu alan bir parti olmakla birlikte bazı gerçekleri göz ardı ediyor.

Bugünkü seçim sisteminde yüzde 35 üzerinde oy alan bir parti tek başına iktidar olabiliyor. Oysa ki yetmişli yıllarda yüzde kırk oy alan partiler tek başına iktidar olamıyorlardı. Merhum Ecevit 1978 seçimlerinde yüzde 40 oy almış olmasına rağmen tek başına iktidar olamamıştı.

2002 yılında yüzde otuz 34 ile tek başına iktidar olan AK Parti bu başarısını her seçimde artırmış ve son genel seçimlerde yüzde 50 oy alarak meclisin ekseriyetini kazanmak suretiyle iktidar olmaya devam etmiştir.

Gerek AK Parti teşkilatlarında, gerek bürokratlarda, gerekse seçilmiş siyasetçilerde o denli yozlaşma ve kokuşma başlamış ki, değil ANAP iktidarının son zamanlarında olup bitenleri aramak, tek parti iktidarında yaşanan despotizmin çok daha ötesinde baskı yaşadığımız bir gerçektir.

ANAP iktidarlarında akçeli işler, kokuşmuşluk vardı ancak adalet mekanizması bu denli iktidarın baskısı altında değildi. Sorarım size merhum Özal'ın iktidarında hiçbir adli yargı mensubunu bir bakanın temel atma töreninde gördünüz mü?

Bırakın Özal dönemini tek partili CHP iktidarlarında dahi böyle bir resimle karşılaşmak mümkün değildi. Şimdi bakıyorsunuz yürütme organı almış yanına yargı organının yetkilisini temel atma merasimi yapıyor.Bunu toplum görmüyor mu?

İl Özel idaresi ile ilgili aylarca belgeli haber yayınlıyoruz, aradan onca zaman geçiyor hiçbir yetkili gereğini yapmıyor. Biz yeniden devreye girip taşın altına elimizi koyuyoruz, bu kez İçişleri bakanlığından müfettiş isteniyor ama müfettiş geleli olmuş altı yedi ay hala daha ortada fol yok yumurta yok.

Bize gelen bilgilere göre seçilmişler bu konuyu kapatmak için her şeylerini seferber etmişler.Merak etmesinler kimin ne yaptığını bu millet tüm detayları ile öğrenecek.

AK Parti iktidar olduğunda şahsımın ne kadar mal varlığı varsa bugün de aynı mal varlığına sahibim. Hatta eksildi desem yeri vardır. AK Parti iktidarı ile birlikte siyasete başlayan kişilere bir bakalım, o günlerde neleri vardı, bugün neleri var.

Bırakın mal varlıklarını o zamanki aile yaşam biçimleri ile bugünkü yaşam biçimleri aynı mı? Aldığım duyumlara göre bakanlar kurulun büyük bir kısmı ailevi bakımdan ciddi anlamda sıkıntıda. Çünkü bir çok bakan bu konularda tedbiri elden bırakmış durumda.

Son günlerin moda deyimlerinden birisi olan dünün mücahitleri bugün olmuşlar müteahhit. Sadece müteahhit olmakla kalmamışlar, hatunlar çifter çifter, herkesin bir eşi bir de sevgilisi var. Yeni deyim ne biliyor musunuz? “Akıllı adamın bir eşi, bir çok sevgilisi olur” deyimi, bunların hayat biçimi olmuş. Gariban insanlar asgari ücreti bulamazken, siyasetin kıyısına bulaşmış bir çok insan her türlü zevki sefa içerisinde yüzmeye başlamışken, bir ülkede toplumsal patlama kaçınılmazdır.

1960 ihtilali yapıldığında seçim yapılmış olsaydı Demokrat Parti yüzde ellinin üzerinde oy alırdı ama durum çok farklı oldu. Bunu söylerken kimse askeri darbeleri övdüğümü zannetmesin. Bilakis tam aksine, ülkede refah ve mutluluk demokrasiden geçer ancak kimse yüzde elli oyuna güvenip kral olmaya kalkmasın.

İşin şakası bir yana ülke çok gergin ve sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Toplumun yarısı AK Parti'ye oy vermiş olabilir ancak diğer yarısı hatta oy verenlerin büyük bir kısmı ciddi anlamda sıkıntıda. Son günlerde yaşanan olaylar da bunların yansıması.

Zengin iş çevrelerini yanına alan bazı siyasetçiler toplumun hassasiyetlerini gözetmeksizin iş yapmaları da bunun bariz bir örneğidir, bağımsız yargının vereceği karara hepimiz saygılıyız ancak iktidarın yaptığı bir açılışa katılıp kurdele kesen yargı mensuplarından ne kadar bağımsız olmaları beklenir siz takdir edin.

Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR