M.Halistin Kukul

M.Halistin Kukul

FEYZİ HALICI'YA SELÂM

Çağrı'nın Mîmârı

FEYZİ HALICI'YA SELÂM 

      Türk şiirinin ve edebiyatının önde gelen isimlerinden, Çağrı Dergisi'nin mîmârı çok kıymetli şâir ve yazar Üstâd Feyzi Halıcı için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından "Feyzi Halıcı'ya Saygı Gecesi" tertip edildiğini gazetelerde okudum. Buna çok sevinmiş olmama rağmen, orada bulunamayışımdan ötürü de ziyâdesiyle üzüldüm ve 'saygı'mı bu şekilde ifade etmeyi düşündüm.

      Tabiî ki, bir 'vefâ numûnesi' olarak, böyle bir 'gece'yi düzenledikleri için, tertip heyetini tebrik etmeyi de bir görev sayarım. 

      Şüphesiz ki, ben de, 1972 yılından beri, hemen hemen her sayısında şiirim veya makalem yayınlanmış bir dergiyi neşrederek çilesini çeken Muhterem Zat'ın, hiç değilse bu gününde yanında bulunmak, hakkında söylenenleri dinlemek ve elini öpmek isterdim. Fakat olmadı!..

     Feyzi Halıcı, Türk edebiyatının önemli bir ismidir. Bu hususu îzah için, Çağrı Dergisi'nin Aralık 2014 târihli 661. sayısında yayınlanan, "Feyzi Halıcı Mektebi" başlıklı geniş muhtevâlı makalemden mevzûmuzla alâkalı bir bölümü nakletmek istiyorum:

       "Feyzi Halıcı Mektebi'nin iki penceresi vardır. Birincisi: Modern - çağdaş veya asrî değil, an'anevî - cihânşümûl Türk şiiri; ikincisi: Temelini millî kültür değerlerinden alan Türk Halk şiiri.

      Çünkü; bu dönem, modern - çağdaş veya asrî diye takdîme çalışılan, materyalist - kapitalist - ateist bir fikrî temele rabıtalı, an'anevî Türk şiirinin aslî ve asîl değerlerini tahribe yönelik, bir ayağı, Karl Marx (1818 - 1883) ve Friedrich Engels (1820 - 1895)'e; bir ayağı, Vladimir İlyiç Lenin (1870 -1924)'e ve Josef Stalin (1878 - 1953)'e ve diğer ayağı da, Vladimir Mayakovski (1893 - 1930)'ye dayanan, "Beni Stalin yarattı" diyerek nam(!) salan, Türkçe yazan fakat bu üçlü arasında sıkışıp kalan ve azamî ufku bunlarla sınırlı bulunan Nazım Hikmet (1902 - 1963)'in açtığı Türk şiirini 'çökertme hareketi'ni rehber edinen ve onlarla beslenen "Garipçiler"in yenilik adına an'aneyi silip süpürmeye çalıştığı dönemdir.

   Gerçi; bu dönemde, Necip Fâzıl'ın Büyük Doğu'su ve ardından da Mehmet Çınarlı'nın Hisar'ı sökün etmişti ammâ, iç ve dış destek ile, p(u)ropaganda vesâir malzeme yeterli değildir.

    (...) İşte, bu durumda, Ahmed Yesevî, Hazret-i Mevlâna, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yûnus Emre'ye dönme zamanı gelmişti.

      Feyzi Halıcı da bunu yaptı."

      Yâni; Feyzi Halıcı ve arkadaşları, 'Yesevî Ocağı'nın üstüne serpilmek istenen külleri araladı; kaldırdı ve ocaktaki 'kor'u ateşledi.

      1940'larda, Orhan Seyfi Orhon'un çıkardığı Çınaraltı Dergisi'yle başlayan şiir yolculuğu, zaman içersinde, Yedigün, Şadırvan, Varlık, Türk Edebiyatı, Hisar, Aydabir gibi dergilerle devam etmiş fakat en mühimi, kendini ortaya koyarak, bugünün târihi îtibâriyle 92. yaşını sürdüğü şu günlerde, Çağrı'yı 672. sayıya ulaştırarak 59 senedir yayınlama bahtiyarlığını yaşayarak Türk edebiyâtına kıymetli değerler - şâir ve yazarlar-  katmıştır.

      Çağrı Dergisi'nin, yayın hayatına nasıl ve hangi - zor - şartlarda başladığını Üstâd'ın kendi kaleminden sunmak isterim.

        Bu münâsebetle; Ağustos 2005 târihli  Çağrı Dergisi'nin 549. sayısının birinci sayfasında "Çağrı'nın Hikâyesi" başlıklı yazısından bir bölüm naklediyorum:

        "Çağrı Dergisi 1957 yılında Konya'da yayımlanmaya başladı. Bir Eylül akşamı Meram'da şâir Fazıl Hüsnü Dağlarca'yla birlikte sekiz sanatsever sanatçı arkadaş olarak on bin yıllık Tarih, kültür ve sanat beldesi Konya'da bir derginin yayınlanmasının lüzumuna, geç bile kalındığına, hemen o ay içinde ilk sayısının hazırla sanat dünyasına sunulmasına oy birliği ile karar verdik. İlk itiraz eden ben oldum: "5 - 6 sayı sonra beni yalnız bırakırsınız" dedim. "Yok yok, el birliği ile yürüteceğiz. Çağrı Konya'mızın ve yurdumuzun yüz akı bir dergi olacaktır" dediler. Kırksekiz yıl bu kutsal kültür yükünü taşıma görevi benim sırtımda kaldı. Kırk sekiz yıl dile kolay. Maddeden öte mânevî bu hizmeti kılı kırk yararcasına kırksekiz uzun yıla kültür, sanat envanteri olarak yaymak cidden kolay bir iş değildir.

      Kırk sekiz yıla neler sığmadı ki..."

      Bilmeliyiz ki, bugün için, bu "kırk sekiz yıl", ' elli dokuz yıl' olmuştur. Ve bu defa, biz söyleyelim: "Elli dokuz yıla neler sığmadı ki!.."

     Bir 'asır'a yaklaşan bir ömürde, yarım asrı aşan 'Feyzi Halıcı'nın Çağrı zamanı'na, "neler sığmadı ki!.."

     "Bu kültür yükü", O'nun omuzlarında, şerefle, bugünlere taşındı. İftihar, gurur  vesîlesi ve "yüz akı"  oldu.

     Son dönem çalışmalarında, muhterem eşi Fatma Bahar Halıcı (Gökfiliz) Hanımefendi'nin gayretlerini ve katkılarını da unutmamak gerekir.

     Netîcede: Üstâd Feyzi Halıcı'yla, Türk edebiyatı, Türk şiiri ve Türk fikir hayatı çok şey kazandı.

      Dileğim odur ki, bu durum, O'nun himâyelerinde, sağlık, huzur ve başarı içinde daha nice başarılarla, yıllar ve yıllarca sürsün!..

      Bu îmân ve millî duruş âbidesi insanı tebrik ediyor, can-ı gönülden selâmlıyorum!..

       ÇAĞRI DERGİSİ, KASIM 2015, SF. 5-6

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Halistin Kukul Arşivi
SON YAZILAR