Dün 30 binler Hakka birlikte yürüdü

Kur"an-ı Kerimin Yâ Sîn Sûresinde: Şehrin yüksek kesimlerinden koşarak gelen bir “Recul” var…
 Tefsir kitaplarında, bu “Recul” için Antakyalı Habib-i Neccar der, ama öyle değil, Hakk için… Hakk uğrunda… Hak yolunda Hakka yürüyen herkes Reculdür.
Reculler Hakkın düşmanlarınca şehit edilince Cenab-ı Hakk onu hemen kendi katına alır ve “Altın Nesil” diye tercüme ettiğimiz “Mükremin” arasına koyar.
Mükremin Makamı, Hakk uğrunda canını veren ve kanını akıtan, bunun ödülü olarak da bu makama erdirilen yüce gençlerin otağıdır.
Mükremin sözlüklerde; ikram olunmuş, ağırlanmış… diye geçer. Kim ağırlanır? Elbette uğranda canını verirken kanını seve seve akıtan kişi ağırlanır. Kim tarafından? Elbette o makamı bu kullarına tahsis eden Yüce Mevla"mız tarafından…
 “Soylu Arap atı çok kazandırdı” derler ya… Arap atı çok dayanıklı mükemmel bir binek ve yarış atıdır. Arabistan"a da Orta Asya"dan geçen ve İngiliz atlarından daha dayanıklı at, 24-28 saat hiç su içmeden yol alabilir. Hep karşılıksız verir, verir, verir… Onun için "soylu, asil" demişler…
İşte Efendisi için canını ve kanını armağan eden, böyle olduğu için de soylu/asil kişilik unvanını alan…
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde “Kerem” sözcüğünün karşısında: 1. Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet. 2. Bağış olarak verme, iyilik, cömertlik, lütuf… diye yazıyor. İkrâm, Kerâmet, Mukerrem, Mükremin kelimeleri de bu kökten…
Canını ve kanını verdiği için kerim olan şerefli kişiye ikram gerekir. Her kim çok veriyorsa ikram ediyorsa en şerefli ekrem odur. Ücretini O"ndan bekleyerek verme ikramiye onun için bağıştır. Yüce Mevla o kişiyi kerâmet sahibi kılıyor ve kabre konsa da orada capcanlı, hep öyle kalarak; yani ölmeden ve herkesin kabirden kalkıp mahşere gideceği günü beklemeden bizzat O"nun yanına alınıyor. İşte o makamın adına Kur"an-ı Kerimde, Yâ Sîn Sûresi âyet: 27"de Mükremin makamı deniyor.
Şimdi o âyet-i kerimelerin meallerini okuyalım:
 “Derken kasabanın yükseklerinden koşarak o Alp eren geldi ve: "Ey kavmim! Gönderilmiş o elçileri örnek alın; hem de sizden hiçbir ücret istemeyen kişileri...
 Öyleyse beni dinleyin; beni!" dedi. Melekler: "Gir Cennete!" dediklerinde: "Keşke benim kavmim bir bilse: Rabbim beni yarlığayıp beni Mükreminler arasında nasıl programladı! Ah bir bilseler!" dedi”. Yâ Sîn Sûresi âyet: 24-28.
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde Abalı Karakolu'nda şehit edilen Samsunlu Teğmen Ahmet Altunoğlu, baba evine getirildi, 10 binler uğurladı, teröre lanet yağdırıldı.
Dün askeri uçakla Samsun'a getirilen Teğmen Ahmet Altunoğlu… Samsun Askeri Hastanesi'nden alınan naşı, kortej eşliğinde Bahçelievler Mahallesi Tunalılar Sokak üzerindeki baba evine getirildi.
Türk bayraklarıyla süslenen cadde ve şehidin evinin önünü binlerce vatandaş doldurdu. Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı'nın da yer aldığı karşılamada, gözyaşı sel oldu. Tekbirlerle karşılanan şehit için helallik alındı. Vatandaşlar gözyaşı döktü, teröre lanet yağdırdı.
Şehidin babası Mehmet, anne Ayşe Altunoğlu ve kardeşleri, şehidin arkasından feryat ederken, yakınları teselli etmeye çalıştı. Cadde ve sokaklar insan seline uğradı. Şehidin cenazesini duyan vatandaşlar, son görevlerini yerine getirmek için kortejde yer aldı.
Daha önceki gün de Hakkari"nin Şemdinli ilçesi Habeşti yaylasında bir grup teröristin sınır görevi yapan askeri birliğe açtığı ateş sonucunda şehit olan er Selman Özay"ın cenazesi vardı.
Çarşamba Havaalanında uçaktan alınan cenaze, uzun araç konvoyu eşliğinde Askeri Hastaneye götürülmüştü.
Babası Rahim Özay, "Bırakın benim oğlum gitsin. Beni şehit babası yaptı. Ağlamayacağım. Bana ağlama! Ben ölünce şehit babası olacaksın demişti. Ona uzanan eller kırılsın" dedi.
Şehit erin kardeşi Ahmet Özay, ağabeyinin Türk bayrağına sarılı tabutunu öperek gözyaşlarına boğulmuştu. Cenaze namazında erkeklerle birlikte bir kaç kadın da saf tutarak namaza katıldı.
Hava alanında toplanan şehidin yakınları ve Samsunlu vatandaşlar Türk bayrağı açarak 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' şeklinde slogan atmıştı.
Selman Özay'ın cenazesi, Adalet mahallesindeki baba ocağındaki tören sonrası, Büyük Camide öğlen namazı ve cenaze namazının ardından Kıranköy Şehitliğinde toprağa verilmişti.
 Allah cc şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda şehitlere: "ölüler!" demeyin; onlar diridir; fakat siz o bilinçte değilsiniz. Biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme... sizi sınavdan geçiririz. İşte o sabredenleri müjdele: ansızın büyük sıkıntı gelip çattığında: "Biz de Allah'ın emrindeyiz; elbette Ona rucu edecek kullarız" diyenleri... İşte onlar üzerine, rabblerinden pek çok selamlar var, rahmet var! Onlar, yeni dine kavuşanlardır.” Bakara Sûresi: 154-157.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un Tunceli'deki karakol baskını sonrasındaki bazı haber ve yorumları kastederek: "Bir kısım basın mütakere basınını aratıyor. Bu kadar hainlik olmaz" açıklamasını yapmıştı. Bugün Taraf gazetesi ile Star yazarı Şamil Tayyar ve Hürriyet yazarı Ahmet Hakan bu açıklamayı yorumladılar ve şunları sordular:
Anayasa reformunu önlemek için kaos yaratma amacıyla belirli yerlerde saldırı yapılacağı gazetelerde yazıldı. Alınmış önlerler soruldu.
Tunceli'de saldırı ihbarı varken alarm ve karakollarda hazırlık soruldu.
Baskına uğrayan karakola ancak 12 saat sonra ulaşan yardım soruldu.
Yağmur sebebiyle yardım gitmeyen Tunceli'nin Bodrum rahatlığında olmadığı hatırlatıldı.
Yılın büyük bir kısmının yağmurlu, karlı fırtınalı geçtiği bölge karakollarımız Allah'a mı emanet edildiği de soruldu. Onları korumak için alınan önlemler soruldu.
Genelkurmay Başkanı: “"Dünkü olayda sağlanamayan bir tek silahlı helikopterdir. Hava şartları müsait değildi nasıl göndereceksiniz? Onun dışında her şey yeterlidir. Kahramanca mücadele edilmiştir. Bu kadar kapsamlı harekatta bazı aksaklıklar olabilir” dedi.
Tunceli ve Bodrum karşılaştırmasına da Başbuğ: “Bu tamamen TSK personeli içerisine nifak sokmaktır. Bu adiliktir. Utansınlar. Bana göstersinler hangi orduda tugayının başında 20, 30 gün harekata katılan general var? Terbiyesizliktir artık bu" dedi.
Genç Mehmetçikler, karda soğukta Tunceli Nazimiye"nin dağında canla başla dövüşürken orada olması gereken komutanları, Bodrum"da mıydı acaba?
Şamil Tayyar, istihbarat yetersizliğini dillendiriyor. Yazılarında, operasyonların olduğu ve can zayiatlarının verildiği alan ve karakolları yazısında belirttiğini ama askeri zaafın bulunduğunu dillendirmektedir.
Allah, canını verenlere rahmetini bol eylesin. Bizim diyebileceğimiz bu kadar! İnşallah eğer öyleyse Bodrum"larda eğlenmedeki personel, dağ başında ve mağaralarda aylarca yaşayan ve bahar aylarındaki saldırılarını oralardan planlayan dağ eşkıyasının fedakarlığı kadar fedakarlığını esirgemez de helikopterlerin, askeri uçak ve tankların kustuğu tonlarca silahlara bu cefakar Türk insanının vergileriyle ödediği tonlarca paralarının hakkını öderler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR