BU KRİZ 2001 KRİZİNDEN AĞIR

Konumuza girmeden önce bir düzeltme yapmam gerekiyor. Bir önceki yazımda Büyükşehir Belediyesinin resmi ilanları yerel gazetelere vermediğini yazmıştım, orada bir ifade yanlışlığı oldu. Daha önce yerel gazetelere gönderilen meclis üyelerini davet ilanlarını yerel gazetelere göndermiyor diyecekken ihale ilanları demişim, bu yanlışı düzelterek konumuza girmek istiyorum. Önceki gece Cumhurbaşkanı’nın TRT ortak yayınında yaptığı konuşmayı izledim. Cumhurbaşkanı’nın çok yorgun olduğu ortada. Bu kadar uzun süre iktidarın yükünü taşımak çok kolay değil, fevkalade yorulmuş olduğu her halinden belli. Keşke az dinlenip ondan sonra kamuoyunun huzuruna çıksa ama aldığı sorumluluğun farkında olduğundan, kapasitesinin çok üzerinde çalıştığından kamuoyunu rahatlatmak adına çıktığı da belli. Allah kolaylık versin, sağlık, afiyet versin ama gerçekten sağlık insanlar için en önemli sorun, sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor. Konuşmanın ilk bölümünde ekonomik konulara değindi, burada yaptığı konuşmalar beni hiç ama hiç tatmin etmedi. Biz de açık öğretim fakültesinde az çok ekonomi okuduk. Bu bir yana, kırk yıldan fazla bir zamandır ticaretin ve ekonomik hayatın içerisindeyiz, neyin ne olduğunu az çok biliyoruz.

Bir ülkede enflasyonu oluşturan şey fiyatlardaki artıştır. Hani şu TÜFE TEFE dedikleri tüketici fiyatları endeksi yok mu, işte orada çıkan gerçek rakamlar enflasyonu ortaya koyar. Yoksa faiz oranları enflasyonu ortaya koymaz, bu ekonominin de aklın da gerçeğidir. Gelelim tüketici fiyat artışlarına neden olan amillere. Dilerseniz bunu örnek vererek açıklayalım. Sorsanız biz tarım ülkesiyiz öyle değil mi? Ama buğdayından mercimeğine, hatta zaman zaman pirincinden mısırına kadar pek çok tarım ürünü ithal ettiğimiz bir gerçek. Peki, ithalat ne ile yapılmakta? Tamamen döviz ile yapılmakta. “Ben dövizi yasaklıyorum, bırakın döviz işlerini, siz maaşlarınızı döviz ile mi alıyorsunuz, bu yapılanlar hükümeti devirme planlarıdır” ifadeleri benim tasvip etmediğim, bana göre gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan hamaset kokan ifadelerdir.

Tarım İl Müdürlüğü, 'Samsun İli 2022-2026 Tarımsal Üretim Eylem Planı' diye 304 sayfalık bir çalışma yapmış ve sağ olsun İl Müdürü İbrahim Bey, biz gazetecilere de göndermiş. Ben bu tür şeyler gelince inceleme gereği duyarım, zira emek verilmiş, hazırlanmış, bizlere de gönderilmiş ise açıp okumamız lazım. Kitabın tamamını okuyamadım ancak grafiksel verilere bakınca şehrimizde ve ülkemizdeki ekili alanların sürekli azaldığını, kırsal kesimde yaşayan insanların sürekli kentlere göç ettiğini gözlemledim. Mesela 2008 yılında üretilen mısır oranı Türkiye yüzdelemesi % 3 iken bu rakam 2020 yılında % 0.57’lere gerilemiş. Aynı şekilde soya üretim miktarı 2008’de % 21 iken 2020’de % 3,93’e gerilemiş. Sadece çeltik üretimi % 8’den % 16’ya çıkmış, ayçiçeği %1,5’tan %2,1 seviyesine çıkmış. Tütün, buğday ve şekerpancarı üretimi çok düşmüş, diğer mahsüllerde de durum farklı değil.

İçerisinde bulunduğumuz sıkıntılı durumun son otuz yıldan beri gelen hükümetlerin tamamının tarıma dayalı ekonomilerin yerine hizmet sektörüne, turizme ve tüketime dayalı politikalar izlemeleri sonucunda ortaya çıkan bir durum olduğunu unutmayalım. Yok faizmiş, yok dış güçlerin oyunuymuş, yok şuymuş, yok buymuş bunların tamamı toplum mühendisliğidir. Tükettiğimiz tarımsal ürünlerden endüstriyel ürünlere kadar her şeyi ithal edince dışa bağımlı bir toplum haline geldik. Hal böyle olunca enflasyon da artar, altın da artar, döviz de artar. Bunu faize bağlamak doğru bir yaklaşım biçimi değildir. Elbette faiz haramdır. Allah, Kuran’da yasaklamıştır. Ama bu yasak bundan on beş asır önce geldi, bugün gelmedi. Daha önce bunu söylemeyip, şimdi söylemek de çözüm değildir. Yeni Ekonomi Bakanının bu politikayla bu işi çözebileceğine de inanmıyorum. En basitinden bugün tavuk üretiminde ihracat yapacak noktadayız ama iç piyasada tavuğun kilosu otuz lira sınırına dayanmış ise bunun nedeni üretimde kullanılan soyasından mısırına, buğdayından arpasına, kümeslerde kullanılan kömüründen elektriğine yüzde yetmişlik kısmının dövizle ithal edilmesidir. Bu gerçekleri bizi yönetenler benim kadar bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar ama bu dediklerimi söylemek kimsenin işine gelmediğinden söylemiyorlar. 

Bu krizin 2001 krizinden daha ağır olduğu bir gerçek. Ayrıca sadece ülkemizde değil dünyada yaşanan bir kriz olduğunu da göz önüne aldığımızda önümüzde zor bir sürecin olduğunu unutmayalım. Cumhurbaşkanı, elektrik ve doğal gazı maliyetinin yarısına vatandaşa veriyoruz deyince emin olun olayın vahametini anladım ve üzüldüm. Yapılması gereken nedir derseniz; bu iş öyle üç beş ayda veya kısa sürede çözülecek bir kriz değil. Yapılması gereken öncelikli olarak tüketim toplumundan üretim toplumuna geçmektir. Kırsal kesime ve tarıma dayalı ürünlere verilen desteği artırıp şehre göçleri engelleyip köyleri yeniden ihya etmek ve sanayicilere, endüstriyel üretime destek vermektir. Rahmetli Erbakan Hoca'nın dediği gibi pansuman tedbirlerle bu işler yürümez diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR