Afganistan'a Asker Sayısında Artış

Afganistan, kaynayan bir kazan… Ben beni bildim bileli kaynıyor. Acaba neden? Bu sorunun cevabını bir iki sözcükle tamamlamamız ve geçiştirmemiz mümkün değil. Afganistan bölgesi çok kritik bir bölge… Hem yer altı zenginlikleri açısından ve hem de kendir, kenevir ekim alanlarının bolluğu açısından çok ilgi çekici bir coğrafyaya sahip bir ülke…

1919 yıllarından berisini ele alacak olursak, o yıllarda bölgede Çarlık Rusya"sı yerine Bolşevik Rus İhtilalını gerçekleştiren Lenin kurmayları vardı. Ta Hindistan"dan itibaren bölgeyi elinden çıkarmamak isteyen İngiliz Britanya İmparatorluğu valileri vardı. Müslümanlar tarih botunca başka devletlerin hegemonyası altında yaşamıştır. Afganistan tarihinin bir takım hususiyetleri vardır. Ülke feodal ve kabile hayatına dayanan bir sosyal yapıya sahiptir. Kabile mücadele ve rekabetleri, Afganistan'ın siyasi istikrarına çok tesir etmiştir. Evet, İslamiyet"te aşiretçilik ön plandadır; ama aşiretlerin üstünde bir devlet olacak. Aşiretler, silah kullanmayacak. Silah, sadece devletin elinde olacak. Afgan aşiretlerinin her birisi bağımsız devlet gibi davranmaktadır. Tıpkı yıllardır Rusya"nın pençesinden bir türlü kurtarılamayan Çeçenistan, Dağıstan, Abhazya, Gürcistan vd küçük küçük ırklar bir türlü bir araya gelerek tek devlet altında birleşemediklerinden Rusya"nın çizmeleri altında kıvranmaktadırlar.

Afganistan'ın hususiyeti, ülkenin stratejik pozisyonudur. Çünkü Afganistan, Batı Asya ile Orta Doğu ve Orta Asya ile Basra Körfezi ve Hind Okyanusu arasında bir geçit noktasıdır. Haydar Geçidi"nin bekçisidir, Afgan aşiretleri… Ülkenin bu stratejik ehemmiyeti, ülke etrafındaki büyük devletler arasında bir mücadeleye sebep olmuştur. Büyük devletlerin Afganistan üzerindeki bu mücadeleleri de, ülkenin karakteristiğini teşkil eden siyasi istikrarsızlığın bir başka sebebidir.

Nihayet, Afganistan hakkında yapılacak herhangi bir değerlendirmede ihmal edilmemesi gereken bir nokta da, İslamiyet"in, halkın inancında çok derin bir şekilde yer etmiş olması ve bunun da sosyal ve kültürel hayata istikamet vermekte olduğudur.

1854-1856 Kırım savaşı yenilgisinden sonra Çarlık Rusya"sı Orta Asya'da genişlemeye yönelmiş, Orta Asya'daki Türk devletlerini yıkarak güneye doğru sarkmak istemiş, Hindistan'ın kuzey sınırları üzerindeki güvenliği endişesi içindeki İngiltere ile 1907 İngiliz-Rus anlaşması sonucu Afganistan İngiltere'nin kontrolünde bırakılmıştır.

1917'de Çarlık"ın yıkılmasıyla Rusya'da Sovyet rejimi kurulmuş, Afganistan Sovyet Rusya'ya dayanma yoluna gitmiş, 1945'ten sonra iç gelişmeler, zincirleme bir şekilde, 1979 sonunda ülkenin Sovyet Rusya tarafından işgali ile neticelenmiştir.

1933-1973 yılları arasında 40 yıl kadar hükümdarlık Zahir Şah"ın olmuş, 1953 Eylülünde, kansız bir darbe ile Başbakanlığı General Muhammed Davud Han almış, 1963 Martına kadar on yıllık diktatörlüğünü sürdürmüştür. Davud Han döneminde, Sovyetler Afganistan'a çok geniş ekonomik ve askeri yardım yapmışlar. Davud Han'ın Sovyetlere bu derece dayanma politikası kendisine karşı muhalefetin artması üzerine Davud Han"ın istifasından sonra Kral Zahir Şah çok demokratik, Amerikan anayasasındaki kuvvetler ayrılığı prensibini benimsemiş yeni bir anayasa ilan etti. 1965 ve 1969 seçimlerinde çoğunluk muhafazakarlar yanında Marksist Babrak Karmal da seçildi

Marksist Nur Muhammed Taraki, bütün solcuları Halk gazetesi etrafında birleştirdi. Çin tarafını tutan Şule-i Cavid adı ile bir başka gazete yayınlandı.

Bunlar olurken, Muhammed Davud Han, 1973'de monarşiyi devirerek ülkede otoktratik bir idare ve şahsi diktatörlük ağırlıklı Cumhuriyet ilan etti. Neticede, Afgan Marksistleri askerleri de yanlarına alarak, 1978"de yaptıkları bir darbe ile Davud Han'ı devirip Afganistan Demokratik Cumhuriyeti'ni ilan ettiler.

Babrak Karmal"ı yurt dışına gönderip askerlerden de kurtularak Taraki Sovyetlerle çok yakın bir işbirliğine girişmiştir. Taraki, dini ibadete mümkün olduğu kadar geniş bir serbesti tanımış ve nüfuzlu din adamları ile geniş bir diyalog kurmaya çalışmıştır. Kur'an ile Marksizmi birarada yürütmek istemiştir. Fakat halkın direnişini önleyememiştir. 28 vilayetten hemen yarısında Mücahidin adı altında Müslüman Milliyetçiler hükümet kuvvetleri ile çarpıştı. Afgan ordusundan kaçan birçok subay ve asker de milliyetçi direnişçilere katılmaktaydı. Taraki yıkıldı, Hafizullah Amin başbakanlığı üzerine aldı. Sovyet askerleri Afganistan'a gelmeye başladı ve hatta zaman zaman milliyetçilerle çarpışmalara girmek zorunda kaldılar.

1979"da Kabil'de Taraki öldürüldü ve Hafizullah Amin iktidarı ele geçirdi. Amin'in iktidarı ile beraber, milliyetçi mücadeleyi bastırma işini Sovyetler kendi üzerlerine aldılar. Amin'in de bu işi beceremeyeceğini anlayan Sovyetler, hükümet dairelerini işgal ettiler.

Babrak Karmal başkanlığında Hafizullah Amin idam edildi. Afganistan'ı ele geçirmekle Sovyetler, Basra Körfezi ve Orta Doğu petrolleri istikametinde mühim bir ilerleme kaydetmiş oluyorlardı.

Afganistan"ın Sovyetler tarafından işgali, Pakistan'da ve Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam ülkelerinde heyecana ve endişeye sebep oldu. Afganistan'ı işgal etmekle Sovyet Rusya şimdi Pakistan için doğrudan doğruya bir tehlike haline geliyordu. Pakistan'ın kuzeyinde zayıf bir Afganistan'ın yerine, şimdi Sovyet Rusya gelip oturmuş olması Pakistan'ın güvenliği için ne derece sakıncalı bir durum olduğu açıktır.

400.000 kadar Afganlı ülkeden kaçarak Pakistan'a sığındı, 1982 Şubatında Pakistan'a sığınmış bulunan Afganlıların sayısı 3 milyonu bulmuştu. Bu kadar çok insanın bakımı da Pakistan ekonomisinin sırtına yüklenmiştir. Bazı petrol üreten Arap ülkeleri ve bilhassa Suudi Arabistan da Pakistan'a yardım etmiştir. İran'a sığınan mültecilerin sayısı ise 500 bin civarında kalmıştır.

Ne var ki, Amerika'nın Vietnam bataklığı gibi, Sovyetler de Afganistan bataklığının içine saplanmışlardır. Afganlıların milliyetçi direnişi o kadar sert olmuştur ki, Sovyetler 15.000 kayıp vermişlerdir. Buna rağmen, 1982 yılında dahi ülkeyi tamamen kontrolleri altına almış değillerdi. Afganistan Sovyetler için insan ve para yiyen bir savaş makinesi haline gelmiştir.

Amerika ile Pakistan arasında, bir süredir iyi gitmeyen münasebetler bir yakınlaşmaya dönüşmüş, Pakistan ile Suudi Arabistan arasında da yakınlaşma olmuştur.

İşte bu tarihten sonraki gelişmeleri de bir sonraki yazımıza bırakalım. Önemle üzerinde duracağımız konu, Türkiye"nin Amerikan baskısına rağmen muharip askeri gücünü Afganistan"a göndermemesidir. Ancak eğitim ve sağlık amaçlı yardım edecek askerimiz Afganistan"a gönderilecektir. Afganistan"da aşiretler ne zaman silahı ellerinden bırakırlarsa zafere ulaşacaklardır. 

Afganistan"da İslamî faaliyetlerde de aşırılıklar bulunmaktadır. Medrese çalışmaları miadını doldurmuş, daha modern eğitim düzenlerinin Afganistan ve Pakistan"da denenmesi gerekmektedir. Türkiye"nin başarılı İmam-Hatip Liseleri çalışmaları model olarak Afgan ve Pakistan"da çok yararlı olacaktır.

Müslümanlar birleşmeli ve ne Rusya, ne de Amerika diyebilmeli, ortak bir İslamî eğitim ve öğretim zemininde tek vücut olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR