8 Mart Kadınlar Günü

Bu günü kim icat etmiş bilmiyorum. Ama biz Müslümanların ve Türklerin icadı değildir.  tıpkı Sevgililer Günü gibi böyle Müslüman_Türklerin icadı olmayan bidatlerden hiçbirisini kabullenmek mümkün değildir.

Tüm kutlamalar, Anadolu"nun bağrından çıkmış, Müslüman-Türk"ün törelerini, örf ve adetlerini kutlama, canlandırma ve topluca yad etme aşkımızı tazeliyorsa o günler benim de kutlayacağım günlerdir. Herkes gibi ben de o kutlamalara katılırım. Canla, başla kutlama törenlerine katılırım.

Kadın hakları konusunda bugünkü savunucuları o kadar da samimi görülmemektedir. Ama tarihte kadın aleyhinde neler yapılmış? Bunları bize yaşatan ve canlandıran günleri topluca kutlamamız elbette yararlıdır ve kutlamamızda toplumun yararı vardır. Ama kadın hakları diye diye ahlaksızlık artıyorsa, kadın-erkek eşitliği derken ahlaksızlık artıyorsa, erkek gençler gibi genç kadınlar da sigara içmeyi alışıyorsa ve genç kızlar da sokaklarda, büyüklerinin yanında, karşısında hiç çekinmeden ve hiç utanmadan içme alışkanlığını yineleyebiliyorsa böyle bir günü neden kutlayayım ki?

Kadın-erkek eşitliğini bahane ederek kadınlar erkekler gibi ve erkekler de kadınlar gibi traş olmayı gelenekleştiriyorsa, arkadan baktığında önündeki kişinin ense traşından kadın mı, erkek mi kim olduğunu ayırt edemiyorsam, kime selam verebileceğim belli olmuyorsa öyle bir hakkın verildiği günü neden kutlayayım?

Kulaklarındaki küpeden de… eğer aynı küpeyi hem erkek ve hem de kadın kulağına veya burnunun kenarına takabiliyorsa ve bu alışkanlık, kadın-erkek eşitliği çerçevesinde elde edilmiş bir hak olarak telakki ediliyorsa öyle bir eşitliğin sağlandığı günü ben neden kutlayayım?

Ama İslamöncesi ve Türk milliyetinin yaşanmadığı toplumlarda kız çocuğu nasıl algılanıyordu? Bu konuda kadın cinsiyetine karşı nasıl haksızlıklar yapılmış?

Kadınlara karşı şiddetin dünyada en yaygın olduğu günlerdeymişiz.

Küresel olarak, 15-45 yaş arası kadınlar; kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktaymış. Bunları gün yüzüne çıkaracak ve bugünkü topluda da canlandıracak günlerin yaşanmasını da elbette kutlarım.

Tahminlere göre 113-200 milyon arası kadın “kayıp”! Ya erkek çocuğun kız çocuğa tercihi sonucu doğar doğmaz öldürülmüşler, ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlar. O günleri lanetleyen günü elbette kutlarım.

Yılda 700.000-4.000.000 arası fuhşa zorlanan ya da bunun için satılan kadın varmış. Cinsel kölelik düzeni kurbanlığından elde edilen kazanç yılda tahminen on iki milyar dolarmış. Bu haksızlığı dillendiren günü her zaman kutlarım. Ama şiddet gören genç-yaşlı kadın, fahişece dekolte giyinme hakkını, kadın-erkek eşitliği çerçevesinde kazanmışsa öyle bir eşitliği sağlayan günü ne diye kutlayayım?

En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü tecavüz veya kötü davranış yoluyla sömürülmüştür. Sömürenler genellikle aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet; bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın sömürü biçimidir. İşte böyle bir kadın hakkını ve eşitsizliğini dillendiren günü de candan kutlarım.

Sistematik tecavüz yeryüzündeki birçok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda soykırımı (1994) sırasında 250.000 - 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir. Ne kadar iğrenç! İşte bu eşitsizliği lanetleyen günü de candan kutlarım.

Araştırmalar, HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurbanlarının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. İşte buna katılmıyorum. Kadın-erkek eşitliği diye diye, kadını cinsel meta biçimine dönüştürdüler. Çeşitli sosyetik çıplaklık toplantı salonlarında, moda gereği eteğini ve yakasını yitiren kadının teni sömürülmekte ve evlilik dışı cinsel ilişkilerdeki artış HIV virüsüne ve oradan da AİDS"e yol açmaktadır.

İşte kadını bu kadar cinsel özgürlüğe kavuşturan bu gibi günlerin kutlanmasını asla istemem ve kutlayanları da lanetlerim.

 Kadın, başımızın tacıdır, evimizin ana direğidir. Nikahı onunla gerçekleştiriyoruz. O olmazsa nikah olur mu? Nikah sayesinde kadınla sevgi yumağı oluşmakta ve kadın-erkek ayrımı yok olmaktadır; böylece kadın-erkek hak arayışı da sona ermektedir. Çünkü hiçbir koca, kendi çocuklarının annesi hanımına haksızlık yapamaz ki.  Allah cc şöyle buyuruyor:

“Siz kadınınızın ve kadınınız da sizin; örten elbiseniz durumundadır. Şöyle ki Allah, nefislerinizce aldandığınızı kesin anladı da bu yanlışlıktan dönüşünüzü kabul eyledi ve suçunuzu görmezlikten geldi. Dünya hayatınızda, onlarla beden bedene bütünleşiniz. Allah'ın kaderde planlayıp size zorunlu gördüğü gönül meselelerini kollaştırın” Bakara Suresi: 187.

“Zira kadınlarınız nadaslığınız demektir; öyleyse nadaslığınıza tohum atmak üzere nasıl hoşunuza gidiyorsa emredilen yoldan, o tarlanıza öyle gidin. Cinsel kamçılama için ön hazırlık yapın. Fakat Allah'ın takvasını koruyun. Bilesiniz ki bütün yaptıklarınızın sergilendiği Gün Allah ile yüz yüzesiniz” Bakara Suresi: 223.

Kadın-erkek ayrımı anne karnındaki oluşum sırasında belli olmakta, ölümle son bulmaktadır. Doğumöncesi ve ölümsonrası kadın-erkek ayrımı söz konusu değildir. Kadın-erkek ayrımı doğum sonrası ve ölüm anına kadar sürmekte ve ölümden sonra artık kadın-erkek ayrımı yoktur. Cennette kadın-erkek ayrımı yaşanmayacaktır.

Bu nedenle dar bir alanda ve dar bir zaman diliminde yaşanan kadın-erkek ayrımından haklar aramak neden? Hak arayış günleri neden? Kadının da erkeğinin de tüm malları kendi ölümlerinden sonra başkalarının olacaktır. Bu nedenle çok dar bir zaman diliminde mal-mülk kavgası etmek, ille de hanlar ve hanümanlar üzerinde hak arayışları bence ahmaklık ve deliliktir, gerekmez ki. 

Buradaki aile düzeni cennette de sürdürülmeyecek ki. Cennette herkes birey olarak orada melek olarak yaratılacak ve devamlı kız olarak kalacak ve hiç anne olmayacak hurilerle evliliğimizi sürdüreceğiz. Çocuklarımızın annesi de bizden ayrı ve aynen bizim gibi hurilerle ev kuracak ve hurilerle cinsellik yaşayacaktır.

Benim hayat görüşüm böyledir. Ben bütün yaptıklarımı, evladım için yapmaktayım. Ölüm anına kadar beni barındıracak kadarını, sadece ölüm anıma kadar geçindirecekleri hakkımı korumaktayım. Bütün malım, çocuklarımındır ve onların da olmayacak, çocuklarım da çocuklarına bırakacaktır. Gerçek mülk sahibi devlettir ve Allah"tır cc. Bu nedenle 8 Mart Kadınlar Günü, bugünkü toplumun baktığı gibi değildir, benim gözümde.

Bir kadın, çocuklarını hangi evde doğurmuşsa o ev ve mal-mülk, kocasıyla birlikte o mülkün ortağıdır. Babasından kadına kalan mülk de yedekte bekleyecektir. Çocuklarının anası kadın, her hangi bir nedenle o çocukların büyüttüğü evden ayrılmak zorunda kalırsa sığınacağı ev ve mülk babasından kalan kendisine ait olanlardır. Baba mülkü o zaman devreye girecektir. Bu nedenle adının kardeşleriyle mal mülk kavgası yapması da gülünçtür. Kadın, babasından kalan malını kimseye bırakmayacak, kardeşlerine emanet edecek ve yıllık kazancını kullanacaktır.

Rasûlullâh sav şöyle buyurdu: “Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyyetimi tutunuz Zira kadın kesimi, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz” Ebû Hureyre ra. (Buhârî, Enbiyâ, 1; Müslim, Radâ', 60)

Farkı biçimde Müslim'in rivayetinde: “Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz Eğer ondan faydalanmak istersen, bu haliyle de faydalanabilirsin Şayet doğrultayım dersen kırarsın Kadının kırılması da boşanmasıdır” (Müslim, Radâ', 59)

Bu rivayetler, erkeğin kadınına nasıl davranacağını anlatmaktadır. Yoksa Hz Adem ve Havva anamızla hiçbir ilişkisi yoktur. Kadın, çok sabırlı ve yumuşak huyludur. Sert ve kaba davranışlara asla tahammülü yoktur. Direnemez ve hemen kırılır, babaevine veya mahkemeye koşması her zaman mümkündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR