Yerel seçimlerde tansiyon yükseliyor

Biz siyasetçi değiliz ve dışında kalmaya da çok özen gösteririz. Ama dinin de siyaset bölümü vardır. Bu siyaset bölümünü her çağın ulema topluluğu dediğimiz icmâ"-ı ümmet kadrosu düzenler.

Yani ben şahsen “Din, siyasettir” görüşünü benimserim. Ama siyasi partilere yamanmak, din adamının tarafsızlığını ve adını lekeler. Ülkeyi kurtarmakta din adamının da çok büyük payı vardır. Din adamı, siyasî konuları kendi kitabından uyarladığı ve yorumladığı çizgiler çerçevesinde ele alacaktır. Vatandaşa dünya ve ahret mutluluğunu gösterecektir. Dünya ve ahret mutluluk kapılarını aralayacaktır.

Bugünkü yazımızda da anladığımız kadarıyla siyaset üzerinde çene yoralım.

Benim horozum senin horozunu daha iyi gagalar mantığı, her iki tarafın da, horozlarının beyin tramvalarına yol açar. Olan kafaları kanayan zavallı horozlara olur.

1950 yılından sonra, tek partili dönemden çok partili döneme geçtikten sonra:

İnönü-Menderes zıtlaşması gelişmekte olan genç demokrasi ve cumhuriyetimize verdiği zararları ve akabinde ülkenin geldiği 1960 ihtilalını düşününüz..! Kutuplaşan kitleler, kaybeden demokrasi ve yitip giden insanlarımız..!  Neden mi? İnatlaşma-zıtlaşma-efeleşme-yiğitleşme…

Kişisel ve duygusal bökeliğin getirdiği hazımsızlık, basurlaşma ve nasırlaşma..! Devletin, milletin ve de demokrasimizin kamburlaşan beli daha doğrulmadan; 12 Eylül öncesi "Demirel-Ecevit" raundu başladı. Bir başladı pir başladı. Laf ebeliğinden başka katma değerler oluşturulamadı ülke genelinde.

Sağ ve sol kutuplara ayrıldı insanlar. Hergün 15-20 kişinin kanı döküldü sokaklarda. Çare ve çözüm makamında olanlar, bu kanın durması adına samimi adımlar atamadı ve birliktelikler tesis edilemedi.

Evren paşa, 12 Eylül günü bökeliğini ilan ediverdi. Turgut Özal'ın Anavatanı iktidar, Turgut Özal Başbakan…

Siyasi yasaklar kalkınca Demirel yeniden siyaset sahnesinde. Turgut benim müsteşarımdı, çantamı taşıyordu deyip ortalığa yeniden geliverdi. Turgut Özal'la polemikler yaratmaya çalıştı. İktidar olan Turgut Özal kabinesinin çalışmalarını baltalamaya çalıştı. Dikleşmeler, zıtlaşmalar ve de bökeleşmeler. Demirel'in buna çılgınlığı; hazmedemeyişi; bökelik..!

Çiller-Yılmaz çekişmesi, Erbakan- Çiller dalaşması iktidar muhalefet çekişmesinin o güne kadar görülmeyen tarzda cereyan edegeldi. Gelinen nokta: 28 Şubat post model askeri müdahale; sözde balans ayarı..! Bökeliğin faturasını halka ödetme. Geriye çekilip yan gelip yatma.

Bugün de zamanında iktidar ortağı olduğu yıllarda hiçbir olağanüstülüğe imza atamayan Bahçeli, bugün bökeleşmekte ve: “Şayet millet bana iktidar olma fırsatını verirse Başbakanın yedi ceddinden hesap soracağım” lafazanlığına girişmektedir… 

Ergenekon"un avukatlığını yapan ve kendi arkaplanı olan beyinlerin terör suçlamasıyla Silivri"ye gönderilmesine içerleyen Baykal da ilerisini iyi gören ve dostunu düşmanını önceden iyi kestiren, politikasını da ona göre ayarlayan Başbakan"a:

“Ergenekon"un sonucunu sen nereden biliyordun? Demek ki sen de işin içindeydin” demesiyle kendi suçunu başkalarının üzerine atma çabası içinde gözükmektedir.

İnönü ile Demirel arasında ezeli bir rekabet olmuş, ikisi de birbirini yemiş bitirmiş.

Erbakan bu rekabetlerin dışında kalmayıp, her iki tarafa birden çatmış, çürük elmalı parti propagandaları yapmıştır...

Gülmemek elde değil... Ancak bu atışmaların tümü Türk demokrasi ve terbiyesi içerisinde olacak.

Muhalefet elbette olacak, karşılıklı çatışmalar yaşanacak. Geçen yazımızda da değindiğimiz gibi siyasi kadroların arkasında sermaye vardır. Bir siyasi partinin gücünü arkasındaki sermaye belirler. Bu sermaye, para olduğu gibi, siyasete yön veren cemâat önderleri de olabilir. İşte eski dönemdeki bir hesaplaşma üzerinden konuya azıcık açıklık getirmeye çalışalım.

Bu güçler, her zaman güvenlik güçleri bünyesinde olmuştur. İşçi Partisi Genel Başkanı bu işten en büyük payı almıştır. Bugüne kadar Ergenekon diye adlandırılan ve içine emekli paşalar ve eski emniyet müdürlerinin sızdığı dernek, vakıf vb örgütler idi. Şimdi de Fethullah Hoca üzerinde durulmaktadır. İktidarları yaşatan bu sızmalardır.

 “Fethullahçı yapılanma var” diyen Mesut Yılmaz, “Çiller  döneminde MİT içerisindeki yasadışı yapılanma bugün Emniyet"te bulunmaktadır. Emniyet"te yalnızca hükümete değil, Fethullah"a da çalışan bir yapılanma var. MİT"e alternatif bir oluşum yaratılmaktadır. Emniyette yalnızca hükümete değil, Fethullah"a çalışan da bir yapılanma var” dedi.

Yılmaz: “Çiller"in talimatıyla eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür, yasadışı kontr-terör merkezini kurmuştu. Dışarıdan birtakım adamların da dahil edildiği tamamen keyfi ve siyasi çalışan bir yapıydı” sızlanışını da ekledi.

Her iktidar kendi medyasını oluşturmak zorundadır. Eski medya oluşumları Ergenekon kadrolaşmasının deşifre edilmesiyle büyük ayara almıştır. Ama iktidarların medya oluşumu olacaktır. Eski medyacılar, büyük ayara aldığından yeni oluşumları bir türlü içlerine sindirememektedir.

Kur"an-ı Kerimin bu konudaki açılımını biz kendi meal-tefsirimizde: “Hüküm-Hikmet” dengesi olarak “Cum"a Tatil Kültürü” adlı kitabımızda geniş ölçüde ele almışız. İnşallah bu gibi yazılara da yer verdikçe bu konu daha da netlik kazanacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR