Yaşadığımız Hayatla İnandığımız Hayat Arasındaki Fark

 Hangi davaya, hangi dine, hangi siyasi düşünceye sahip olursanız olun, onu yaşamadıkça veya o davaya gereği gibi inanmadıkça o davanın mensubu sayılmazsınız. Ramazan ayında elinde sigara ile İslam Dini"ni savunan bir insan, ne kadar mümin olduğunu, ne kadar konuşma hakkına sahip olduğunu düşünecek olursak; bu dediklerimde ne kadar haklı olduğumu daha rahat anlama imkânına sahip olacaksınız. Yüce Allah insanoğlunu yaratırken meleklerle istişare edip; “ Ben yeryüzünde benim halifeliğimi yapacak beni, ademi yaratmak istiyorum” dediğinde, melekler hep bir ağızdan “Sen yeryüzünde fesat çıkaracak, sana isyan edecek insanoğlunu mu yaratacaksın? Hâlbuki biz sadece sana ibadet edip, seni tespih ediyoruz.” deyince Yüce Allah, “Benim bildiklerimi siz bilmiyorsunuz” diyerek insanoğlunu yaratmıştır.

Hazreti Adem"den, Hazreti Muhammed"e kadar gönderilen tüm peygamberlere kitap veya suhuf (Sahifeler) verilmiş, bu suretle dünya ve ahret hayatlarını düzgün bir biçimde yaşamaları emredilmiş. Ancak her peygambere inanan inanmayan olmuş, bazı peygamberlerin öz evlatları, eşleri davalarına inanmamış, helak olmuşlardır. Ahır zaman nebisi ve bizim de Peygamberimiz olan Hazreti Muhammed"in en büyük özelliklerinden birisi de; hem insanların, hem de cinlerin peygamberi olmasıdır. İnsanlığın en büyük boşlukta olduğu, kız çocuklarını diri, diri toprağa gömdüğü, azgınlığın, sapıklığın zirvede olduğu ve fetret dönemi olarak adlandırılan bir dönemde alemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resül"ü, her türlü meşakkati çekmiş, 23 yıllık nübüvveti akabinde veda hutbesi ile ümmeti ile helalleşmiş, irtihalinin hemen ardından her türlü fitne, fesat şebekeleri onun ölümü ile ilgili şaibeler yaymaya çalışmış. Hazreti Ömer, “ Kim Allah Resul"ü ölmedi diyorsa, unutmasın ki o bir insan, her insanın tatması gereken ölüm gerçeğini yaşamıştır. Ondan sonraki halife de Hazreti Ebu Bekir"dir. Ben de ona biat ediyorum.” demek sureti ile hem fitneyi ortadan kaldırmış, hem de Hazreti Ebu Bekir"in halifeliğini onaylamış oldu.

            Hazreti peygamberin ölümünden bu güne geçen ondört asırdan fazla zaman içerisinde, İslam dinini yaşamak, uygulamak ve inanmak konusunda çok farklı düşünceler ortaya çıkmış. Bu konuda idam edileninden tutun da; kendisini peygamber ilan eden, orucu, namazı yasaklayıp, cennet vaat eden bir sürü insan ortaya çıkmış. Ama kim ne yapmış olursa olsun, işin özüne zarar verememiştir. Ancak herkes kafasına göre bir inanç tutturmuş. Kimi bir Allah dostunun elini tutup, onun vasıtası ile dinini yaşamaya çalışmış, kimisi herhangi bir cemaate mensup olarak o cemaatin usul ve esaslarını yerine getirmek sureti ile dinini yaşamaya çalışmış, kimisi ise Kuran-ı Kerim"den okuduğunu anlamaya çalışarak dinini yaşamaya çalışmıştır. Bu konuda Yüce Kitabımızda Cenabı Hak “Siz Allah"a dininizi öğretmeye mi çalışıyorsunuz” buyurarak, dini olduğu gibi değil de kendi kafasına göre yaşamak isteyenlere doğruyu bulmalarını emretmiştir. Sanırım doksanlı yıllarda idi. Dine Karşı Din diye bir kitap okumuştum. Ali Şeraiti yazmış, Üstat Hatemi Hoca"da tercümesini yapmıştı. Orada bu anlattıklarıma yakın bir anlayış hakim olduğunu gözlemledim. Anlatılmak istenen, Kuran-ı Kerim"deki anlatılan din ile, uygulamadaki yaşanılan Din arasındaki fark idi. Yakın zaman içerisinde okumaya başlayıp, henüz bitiremediğim “Üç Muhammed” kitabı da, bu anlatımın Peygamber efendimizin tanınması konusundaki versiyonu olduğunu gözlemledim.

            Bu iki kitabın anlattıklarından anladığım şu ki; gerek Kuran"ı, gerek Peygamber"i tanıma konusunda  anlatılan veya kafamızda tasarladıklarımızla, gerçekler arasındaki farkı anlayabilmek için; Yüce Kitabımızı ve Peygamber Efendimiz"in hayatını sağlam kaynaklardan okuyup, okuduklarımıza inanıp, gereklerini yerine getirmemiz halinde mükemmel bir mümin olacağımız kanaatindeyim. Aksi halde hem müslümanım deyip, bir yandan alkol alarak, zina ederek, gece yatakta giyeceğimiz elbiselerle sokakta dolaşarak Müslümanlık olmayacağı kanaatindeyim. Şayet bir yandan namaz kılıp, diğer yandan bu dediklerimi yapıyor isek, o zaman gerçek anlamda namaz kılmıyoruz demektir. Çünkü kitabımız “Namaz kötülüklerden ve azgınlıklardan insanı alıkoyar”  der.

            Yüce Allah inandığı gibi yaşayan kullarından eyleye, hayırlı ramazanlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR