ŞEHRİN NİMETLERİNDEN YARARLANIP

ŞEHRİN NİMETLERİNDEN YARARLANIP ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAYANLAR

         Kişinin Yaratanına karşı mükellefiyeti olduğu gibi, ailesine, çocuklarına, komşularına ve topluma karşı da sorumluluğu olduğu muhakkaktır. Nerede doğarsanız doğun nimetlerinden istifade ettiğiniz ve yaşamakta olduğunuz şehre karşı da yapmakla mükellef olduğunuz görevleriniz vardır. Bu görevler nelerdir derseniz, herkesin pozisyonuna göre değişir, bir kısmı aklı, zekası ve zamanı ile bu görevleri ifa eder, bir kısmı parası ile ifa eder. Akademisyen, bürokrat, gazeteci ve STK"larda görev alan insanlar zamanları, eforları ve bilgi birikimleri ile şehre hizmet ederler, iş adamları paraları, ellerinde bulundurdukları imkanlar ile bu hizmeti yerine getirirler. İslam Dini"nde nasıl ki malın zekatı malı aklar, temiz hale getirirse, bir şehirde yaşayan insanların bu saydığım görevleri yerine getirmesi de şehre ve şehir insanına karşı görevlerini yerine getirip, aklanmalarına veya başka bir deyişle toplum nazarında makbul insan olmalarına neden olur.

            1973 yılından itibaren yaşamakta olduğum bu şehirde kimlerin topluma hizmet ettiğini, kimlerin hizmet ediyormuş gibi gözüküp, şehri sömürdüğünü, kimlerin ise gerçekten çile çektiğini rahatlıkla bilmekteyim. Bunu bilmek için çok fazla araştırma yapmaya da gerek yok, şehirdeki önemli hizmetlerin kuruluşunda bulunan insanlara bakarsanız bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Örneğin Ondokuzmayıs Üniversitesi"nin kuruluşunda yer alan insanlardan tutun da, Samsunspor Kulübü"nün sıkıntılı zamanlarında yanında olanlara varıncaya dek, kısa bir araştırma yaparsanız bu şehre kimlerin hizmet ettiğini, kimlerin de ihanet ettiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Aslında bu bahsettiğim konu çok önemli bir konudur, hani şu Samsunluluk oyunu oynayan arkadaşlar var ya bu arkadaşlardan hangisinin samimi, hangisinin izzet ve ikbal peşinde olduğunu da bu araştırmadan rahatlıkla öğrenebilirsiniz. Bana göre şehirde doğmaktan daha önemli olan konu şehre yapılan hizmetlerdir. Bu şehirde doğup, bu şehirde büyümüş olmasına rağmen, şehre zarardan başka bir şey yapmamış olanlara milliyetçi denmez, onlara dense, dense üçkağıtçı denir.

            Gelelim asıl konumuza yıllardır bu şehirde yaşayıp, bu şehrin şöyle veya böyle ekmeğini yedikleri veya kara paralarını bu şehirde akladıkları halde şehri temsil eden müesseselere tek bir kuruş yardımı olmayan insanları topluma tanıtmanın zamanının geldiği kanaatindeyim. Bu kuruluşları zaman, zaman ele alıp, değerlendireceğiz. Bu günkü yazımızda 1984 yılında inşaat yaparken Hürriyet Sokak"taki inşaatımızın betonunu, beton dökme makinesi ile döken Baranlar"dan bahsetmek istiyorum. Zira bu insanlar yıllardır bu şehirde yaşarlar ama ne STK"lara, ne Samsunspor Kulubü"ne, ne de başka bir sosyal aktiviteye destek verirler. En azından ben bu güne kadar ne gördüm, ne de rastladım, şayet gören, bilen varsa söylesin de biz de bilelim. Bu yazdıklarımız şayet doğru değil ise derhal bu arkadaşlardan ve toplumdan özür dilemeye de hazırız, yok dediklerimiz doğru ise o zaman bu insanların kendilerine bir çeki düzen vermeleri gerekir. Baba mesleğim İnşaat Müteahhitliği olup, bu şehirdeki Müteahhitlerin en eskileri ve en dürüstleri de köylülerim veya hemşerilerimdir. Diyeceksiniz ki en üçkağıtçıları da onlardan çıkıyor, belki doğruluk payı vardır ancak, o tür insanlar çok kısa zamanda ayıklanıp gidiyor. Bunu söylemekteki amacım İnşaat Müteahhidi olmama rağmen, bu işi yapanları da çok iyi tanımış olmamdan ötürü, kimin ne kadar bina yapıp, ne kazandığını üç aşağı, beş yukarı bilirim. Ta 1973 yılında bu işe başlamış olan birçok insandan bir kısmı işi bırakmış, bir kısmı çocuklarına devretmiş, bir kısmı ise aradan çıkmıştır. İşi bırakıp, emekliye ayrılanların rahat bir geçim dışında çok fazla bir şeyleri yoktur. Baran ailesi ise Diyarbakır"dan Samsun"a geldiğinde inşaatlarda Beton makinesi ile veya başka bir deyişle Betoniyerle beton döküp, geçimlerini temin ederlerken, şimdi ise şehrin en cazip yerlerinde İş Hanları, Petrol Ofisleri, İnşaatlar, Beyaz Eşya Mağazaları, Oteller, Lokantalar, daha neler, neler. Babalarının altlarındaki arabaları bırakın, çocukları en lüks arabalara binerler, her türlü konforun en lüksüne sahiptirler. Belki kıskandığımı sananlar olabilir, ancak beni yakından tanıyanlar çok iyi bilir ki asla kıskançlık huyum yoktur, komşumda varsa bende de olur mantığına sahip bir insanım. Ancak İnşaat Müteahhitliğinden böyle bir para kazanılsa başkaları da kazanırdı, bu değirmenin suyunun nereden geldiğini merak ediyorum, aslında şehirde yaşayanların büyük bir bölümü nereden geldiğini tahmin edebiliyor, ancak kimsenin sesi çıkmıyor. Peki bunca paraya rağmen, Baranların Samsuspor veya buna benzer şehrin önemli bir kurumuna tek bir kuruş verdiklerini gören, duyan varsa bana Allah rızası için söylesin de içim bir rahatlasın. Adamlar bu şehrin tüm imkanlarından yasal veya başka türlü istifade edip, Samsunspor veya SBK veya buna benzer bir kuruma tek kuruş yardım etmiyor iseler, bunda sadece bu adamın suçu yok, şehri yönetenler de suçludur. Burada benim ne demek istediğimi anlaması gerekenlerin anladığı kanaatindeyim. Bu şehrin nimetlerinden istifade edip, külfetine en ufak ortak olmayanları teker, teker bu sütunlarda yazacağım. Galericilerinden tutun da Petrolcülerine, Araba Bayilerinden tutun da Büyük mağaza, Alışveriş Merkezi sahiplerine varıncaya dek tamamının adını da açıkça yazmak sureti ile sizlerle paylaşacağım. Ne demiştik 25 kuruşa şoför mahalli dönemi bitti artık. Bunun böyle olduğunu da bana gelen evraklardan görüyorum. Mutlu Pazarlar.                                            

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR