RİZE’DE DAHİ ŞEHRE SOKULMAYAN...

RİZE"DE DAHİ ŞEHRE SOKULMAYAN MİNİBÜSLER KONUŞULUYORDU

Hafta sonu bir dostumun çocuğunun düğününe katılmak üzere Rize"deydim. Her yörenin kendine has düğün adetleri olduğu gibi, Rize"nin düğün adeti de evlerde yapılan düğünler.  Yemekli olur ve sabahtan, akşama kadar devam eder. Tabii bu her bölgesinde aynı olmasa gerek, ancak benim gittiğim yerde adet bu şekilde idi. Aslında doğrusunu ararsanız düğün sahibi için biraz külfetli ama çok hoşuma gitti. Hem samimi, hem de insanlar bir birleri ile sohbet etme imkânı buluyor. Birde ta Ankara" dan, İstanbul"dan, Samsun"dan ne kadar akraba varsa o düğüne iştirak ediyor. Bu insanımızın henüz örf ve adetlerinden vazgeçmediğinin bir göstergesidir. Demek ki toplumumuzun özünde güzellikler var ama Avrupalı olmaya çok özenmek, bizleri bazı hasletlerimizden soğutmaya başlamış, bunun farkında değiliz.

Düğün merasiminde pek çok tanıdık, eş, dost vardı ancak hiç tanımadığım bir o kadar da çok insan vardı.  Tanımadığım insanlarla pek tanışmak istemiyordum. Çünkü bana ne soracaklarını tahmin ettiğimden, onlara yanaşmıyordum. Ancak kulak misafiri olduğum sohbetlerin büyük bir bölümünde şehre sokulmayan minibüsler konuşuluyordu. İnsanlar hayli sinirli, hayli tedirgin, bir hayli de hırçındı. Çoğu olayın ekonomik boyutundan endişeliydiler. İçlerinde çay ocağı çalıştıranından tutun da toptancısına, dolmuşçusuna varıncaya kadar hepsinin gündeminde bu konu vardı. Hatta İstanbul, Ankara gibi büyük illerden gelenler de olaya müdahil olup, yapmaları gerekenlerle ilgili akıl veriyordu. Kimisi hemşehrileri olan Başbakan"a gitmekten bahsediyor, kimisi boykottan bahsediyor, kimisi ise olayı sükunetle çözmenin daha yararlı olacağını anlatıyordu, ama nerede ise insanların tamamına yakını bu konuya ilgi duyuyor, şehrimizde yaşayan akrabalarının, hemşerilerinin sıkıntılarına derman olmak için adeta parçalanıyordu. Elli kişilik yemek masası bir yandan dolup yemek yeniliyor, bir yandan yemeklerini yiyenler kalkıp çay içmeye geçiyor, onların yerine başkaları oturuyordu. Ben ise bir kenarda oturup konuşulanları dinliyordum. Dinlemenin de güzel bir şey olduğunu orada yaşama fırsatı buldum. Sanırım masa on, on beş kez doldu boşaldı. Rize"nin ilçelerinin bir çoğundan insan gelmişti düğüne. Kalkandere"den tutun da İyidere"ye,  İkizdere"den tutun da Güneysu"ya, Derepazarı"ndan tutun da Güneyce"ye kadar, şehrin batı yakasında olan  ilçelerin tamamından insan vardı. Hepsinin Samsun"da akrabaları, arkadaşları, hemşerileri var ki olayı bu kadar irdeleyip inceliyorlar ve çözüm bulmaya çalışıyorlar, aksi halde olayın üzerinde bu kadar durmaları mümkün değil. Demek ki şehrimizdeki ilçe minibüsleri ile ilgili olay daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi sadece şehrimizde yaşayan insanları değil, Artvin"den Sinop"a, Sinop"tan Amasya"ya  kadar olan illerde yaşayan insanları ilgilendirmektedir. Bu kadar fazla insanı ilgilendiren bir kararı uygularken, yumuşak bir geçiş yapma mecburiyeti vardır. Yapılan yeniliklerin, değişimlerin insanların mutluluğu ve refahı için olduğu bir gerçektir, ama mutlu olanların sayısı mutsuz olanlardan az ise değişimi yönetemiyorsunuz demektir. Siyasette bunu gerektirir, aksi halde toplumu gerersiniz. Bundan hiç kimse yararlı çıkmaz, tam aksine herkes zararlı çıkar, ama en büyük yarayı da değişimi yapan kurumun başındaki insanlar alır. Neticede onlar da bu toplumun bir parçasıdırlar ve onları da toplumdan dışlamak mümkün de değildir, doğru da değildir. Şayet bir ipin iki ucunu akıllı ve bencil insanlar tutarsa herkes kendisine çeker, ip kesilir. İpin ucunda iki deli olursa yine ikisi de kendisine çeker ve ip kesilir, ipin bir tarafında deli, diğer tarafında akıllı olursa o zaman akıllı deliyi idare eder ve ipi bazen deliden tarafa bırakır, bazen kendinden yana çeker, böylece  ip kesilmez.

İlçe minibüslerinin ipini elinde bulunduran Vezir hazretleri kendisini çok akıllı ve çok uyanık sandığından ipi kendisine doğru çekiyor, ancak toplum ve minibüs esnafı, işin içerisinde ekonomik kaygı ve çocuklarının geleceği olunca hiç de ipi salma niyetinde değil. Peki "Bu ip kesilir mi?" diye sorarsanız, ip bugün belki kesilmeyebilir ama  ipi kendisine doğru yaklaştıran vezir hazretleri bir yandan ipi kendine doğru çekerken, geriye doğru gittiğinin ve gittiği yerin uçurumun kenarı olduğunun farkında değil. Toplum ve minibüs esnafı ipi bir salarsa gerisin geriye uçurumdan aşağıya yuvarlanacağının farkında değil. Zaten farkında olsa idi bu değişimi farklı yönetirdi, ama derler ya karınca uçacağı zaman kanat getirir, bizimkisi de çoktan kanatlandı da ne zaman uçar bilemem, onu zaman gösterecek. Benim bildiğim insanlara zulmedenin mutlaka bir gün aynı şeyleri yaşayacağıdır, hani derler ya "men dakka dukka yani çalma kapıyı çalarlar kapını", bizim vezir hazretleri kapıyı çaldı, bakalım kapısı ne zaman çalınır. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR