Kuyucubaşının ayakkabısının altını görmenin hikmeti

Mevzuumuza girmeden önce bazı okurlarımızın yazdığı yorumlarla ilgili bilgilendirme yapmam gerektiği kanaatindeyim. Öncelikli olarak belirtmek istediğim husus, kayda değer yorumların tamamına yakınını yayınladığımı bilmenizi isterim. Yayınlamadığım yorumlar da var. Bu yorumların, oran olarak yüzde bir dahi olmadığını bilmenizi isterim. Onaylamadıklarım, ya birilerine ağır hakaretler içermekte veya karşıma çıkmaya cesaret edemeyen bazı arkadaşlara ait. Maşa kullanmak sureti ile, başkalarına yazdırdıklarını tespit ettiğim yorumlar olduğundan, o yorumları dikkate almıyorum.
Öncelikle yazılarıma gösterdiğiniz yoğun ilgiye kalbi şükranlarımı sunmak isterim. Gerçekten okuyucu ile iletişim dedikleri bu olmalı. En ufak ayrıntıyı kaçırmayıp, eleştiride bulunan okurlarımın bu inceliği beni fazlası ile mutlu etmekte. Ta birkaç ay önce yazdığım yazı ile yeni yazdığım yazının ilişkilendirip, yorum yapılması, olayın ciddiyetini ortaya koyduğu bir gerçek. Bana göre okur dediğin de böyle olmalı. Ancak bazı arkadaşlarımız, üzerine basarak yazdığım konuları, sanki okumamışlar gibi, sormalarına da söyleyecek söz bulamıyorum.
Bazı yorumcu arkadaşlar isim vererek; “Falanca adamı neden yazmıyorsun, onunla aran iyi de ondan mı yazmıyorsun?” diye soruyor. Bazıları; “Bu günkü yazına lanet olsun” diyor, bir kısmı; “Nihayet doğruları da yazabiliyorsun” diyor, bir kısmı; “Milletvekillerine ve Bakan"a neden yüklenmiyorsun” diyor, kimisi ise, yapılan delege yolsuzluklarını yazmamı istiyor. Bu yorumları yazan arkadaşlarımızın tamamını saygı ile karşılıyorum, ancak ya yazdığım yazıların ve yaptığım TV programlarının tamamını bilmiyorlar veya okuduklarını unutuyorlar. Benim bu şehirde, hakkında yazı yazmaktan çekindiğim veya hatırını sayıp, yazmadığım bir Allah"ın kulu yoktur, olamaz da! Bazı dostlarım ve sevdiklerim iyi niyetli bir biçimde beni uyarıp, neden önüme gelen herkesi yazdığımı sorup, özellikle bürokratlarla ilgili yazı yazmamam gerektiğini söylüyorlar. Eski Emniyet Müdürü ile ilgili yazı yazıp, Tv"de konuştuğum için bir sürü insan, bana, “Sen deli misin? İnsan Emniyet Müdürünü karşısına alır mı? Bunlar, enteresan insanlardır. Koyarlar cebine ………al başına belayı” deyince dedim ki; “Bakın Dostlar; Biz doğru bildiğimizi söyleyeceğiz. Makam sahiplerinin veya birilerinin kınamasından değil, yaratanın kınamasından korkacağız. Gerisi vız gelir, tırs gider. Sırtımda yumurta sepeti olmadığından korkmamı gerektirecek bir durum da yok.”
Gelelim asıl konumuza. Son bir ayın moda gündemi AK Parti İl kongresi olduğu hepimizin malumu. Konu ile ilgili düşüncelerim ve seçim sonrası yazdıklarım da belli. Ancak bu konu öyle birkaç haftada veya ayda gündemden kalkacak gibi gözükmüyor. Olayların perde arkasını, listelerin oluşmasında yaşananları, listelere giren isimleri, milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve Bakan"ın tavrını zaman, zaman irdeleyeceğiz. Hatta önceki gün yapılan devir, teslim töreni ile ilgili de yazmak gerektiği kanaatindeyim. Gerçi bu konuda Sayın Uzun, köşesinde Savaş Güven"in yaptığının doğru bir davranış olduğunu, demokrasi kültürünün bunu gerektirdiğini yazmış. Olaya baktığı noktadan haklı olabilir, ancak ben olaya daha farklı bakıyorum. Şayet Savaş Güven, kongrede Adem Güney ile ilgili o konuşmayı yapmamış olsa idi, bende takdir ederdim. Ancak, adamın yaptığı delege operasyonlarını hepimiz gibi Savaş Güven"de bildiğinden, kongrede çıkıp sert bir üslupla eleştirmiş, bir anlamda bu yapılanların, kongreye gölge düşürüp, meşruiyetini tartışılır hale getirdiğini söylemiş, ardından da hiçbir şey yokmuş gibi devir, teslim törenine gidip, “Ne görev verilirse yapmaya hazırım” demesi çok yanlış bir davranış. Bana göre; oraya hiç gitmeden bir basın açıklaması ile, kazanan arkadaşı tebrik ediyorum. Sandıktan çıkana razıyız, ama bu sandığın içerisi önceden doldurulduğundan saygı duymak da mümkün değil deyip, tepkisini gösterdikten sonra partinin hizmetinde olduğunu söylese idi, o zaman gözümde büyürdü. Sizin anlayacağınız, sonradan lider olunmuyor. Doğuştan gelen liderlik özelliğiniz yoksa, yapacak fazla bir şey yok.
Erdoğan Tok"un listesini, Liman Mahallesi Gezi caddesinin 10. katında bulunan Kamyon şoförünün evinde yapan yüce Heyet, isimleri tartışırken, heyetin etkili ve yetkili ismi (Kim olduğunu daha sonra yazarım) Kuyucubaşı ile ilgili demiş ki; “Arkadaşlar bu isim buraya yazılamaz.” “Neden”, diye sorduklarında, “O bana ayakkabısının altını gösterdi de ondan” demiş. Merak ettim Kuyucubaşı"nın ayakkabısının markasını ve numarasını öğrendim. Markası TOGO, numarası 41. Gelelim konu ile ilgili hikâyemize; Adamın birisi bayanın birinden çok hoşlanmış. Ne yapıp, ne edip onu öpebilmenin bir yolunu bulmak için çare arıyınca, aklına bir çare gelmiş ve bayana demiş ki; “Hanımefendi, sizin çok takdir ettiğim yönleriniz var. Alnınızdan öpebilir miyim? Kadın olayın farkına varmış ve ayağının altını göstermiş. Bu kez bizim uyanık işi pişkinliğe verip demiş ki; Hanımefendi, ben alnınız dedim, siz ayağınızın altını gösterdiniz. Gelin bunun ortasını bulalım.
İşte değerli dostlar bizim Kuyucubaşı"nın ayağının altını görmeye razı olmayan arkadaşımız, kongreden sonra ortasına razı olmuş. Ancak bakalım Kuyucubaşı"nı kim ikna edecek. Bu işi bu şehirde üç kişi yapabilir diye düşünüyorum. Kim olduklarını da siz bulun. Hoşçakalın.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR