Kurucu ideoloji ve darbe devleti

Bu siyasi terimleri kullanmaktan çok hoşlanıyorum. Nerede görürsem üzerinde hemen bir yorum yazısı yazasım geliyor içimden.

Biz Müslüman düşünürler çağımızı yaşamıyoruz. Hemen Hz Muhammed"in SAV ve hepsi de birer yıldız mesabesinde olan sahabenin çağına kayıyoruz. “ben bu düşünceyi söyleyeyim; ama acaba sahabe döneminde bu düşüncenin karşılığı var mı” diye…

Âyetlerin iniş nedeni ile çakıştırmamak da başka bir hastalığımız… Acaba “kurucu ideoloji” hobimiz mi var?

İsteyen işine geldiği gibi, daha doğrusu işine gelmeyen konulara kalkan olarak bu "kurucu ideoloji" tabirini kullanıyor. ,    Bu "kurucu ideoloji" tabiri ne demek, bir bilen varsa bana anlatsın lütfen. Ne laikliğin açık seçik, bilimsel tanımı var… Ne irtica ve gericiliğin ve de fanatizmle göktencilikle sınırlarının tanımı var… Sivil idareye el koyma protokolü: EMAYSA nedir? Hangi gerekçeyle çıkarılmış,  ama alışık oldukları hukuk dışılıkla yasayı hangi amaçlar için kullanmakta; onu da bilen yok.  Az bir şeyler öğrenmek istesen hemen karşına: “kurucu ideoloji” çıkar.

Darbeci ve cunta devletin tepesindeki kurucu ideoloji sahiplerinin o makama oturttukları Sabih Kanadoğlu tehditler savuruyor. Yasaklı Ak Partinin anayasa yapamayacağını ve kurucu ideoloji sahipleri olan kendilerinin onayı olmadan Anayasa Mahkemesinde boşalacak üyeliklere üye seçilemeyeceğini söyleyen Kanadoğlu sıkışınca Tayyip Erdoğan için “Genel Başkan sultası” kurma ve bağımlı yargı oluşturma tehditlerinden de hiç sakınmamaktadır.

Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can"ın karşısına çıkıyor. Yargı organlarına parlamento tarafından üye seçilmesinin Kanadoğlu"nun korktuğu gibi olmadığını savunuyor. Avrupa demokrasilerinin totalitarizme karşı ürettiği bir yöntem olduğunu hatırlatıyor ve parlamentonun üye seçmediği bir yargının çoğunluğu yansıtmadığını da darbeci devlet yanlısı ve kurucu ideoloji sahibi Kanadoğlu"nun yüzüne karşı anlatıyor.

EMAYSA protokolüyle asayiş ve sivil emniyet alanı askerileştirilmiş, asker, mülki âmirin yönlendiricisi olmuştur. Valilerin görevi de bu protokolle askere devredilmiştir.

İşte sana kurucu ideolojinin tanımı ve icraatı…

Şimdi biraz da bizim dini düşünce alanındaki kurucu ideolojicilik ve darbe devleti anlayışından söz edelim.

Bizim ülkemizde de Diyanet İşleri Başkanlığı ve ona bağlı müftülük makamlarını dolduranların tamamı kurucu ideoloji sahiplerinden olmaktadır. Burunlarından kıl aldırmıyorlar. Lazer gibi silahları hemen hazır: İmansızlık ve gençliği yoldan çıkarma ve bu kadar huzurlu ortamı fitne ateşinin içine gömme… Sanki Diyanet İşleri Başkanlığı dini düşüncenin her alanını huzura boğmuş gibi… Üniversitelerimizdeki dini akademisyenler de başka bir âlem…

OMÜ İlahiyat Fakültesinde profesörlüğe kadar yükselmiş. Ne büyük şeref! Ama hiçbiri burnundan kıl aldırmıyor. Lise düzeyinde kendilerine binlerce harf öğreten ve bu nedenle binlerce köle kadar yakınlık göstermeleri hakkı olan ben, kendilerini telefonlarıyla bile rahatsız etmekten çekinir oldum. Çünkü ben, kurucu ideoloji sahibi olmaktan nefret ediyorum ve sivilleşiyorum, sosyalleşiyorum.  Onlar ise “darbe devleti” anlayışından yana bütün dini düşünceyi dondurmuşlar ve silahları da  “Kur"andaki temel akait ilkelerini” deldirmeme…

Acaba onlar mı deldirtmeyiz derken deliyorlar, yoksa biz mi yanlış yapıyoruz? Belli değil. Ama bir gerçek var ki bu kurucu ideoloji sahibi Diyanet ve İlahiyat uleması sadece: “Kur"anda var mı?” derken yanlış yaptıklarının farkında değiller; Kur"an bu çağın ve sadece onların anlayacağı bir sabit ideoloji değildir. Her çağa seslenecek ve hiçbir çağın kitabı olmayacak, ama her çağın ulemasını da memnun edecek bir kitaptır.

Bizim burada sivilleşme konusunda vereceğimiz tek kelimelik cevap: “İcmâ"-ı ümmet” formülüdür. Kurucu ideoloji sahipleri olan Diyanet ve İlahiyat yetkilisi ulema, bir araya gelememektedirler. Birbirlerini kıskanma ve birbirlerinin kafasındakileri beğenmeme hastalıkları da var.

Bu nasıl huzur ve kardeşlik ortamı!  Kendileri Kur"an-ı Kerimi kendi kurucu ideolojileri olarak görmektedirler ve yanılmaktadırlar. Oysa bilmiyorlar ki sadece Kur"an dersek kapalı bir ideolojik toplum üretiriz. Oysa Allah cc “Ey ulema, Beni İsrail"in Rabbani ve Ahbarı gibi olmayın. Birbirinize tapmayın ve taptırmayın.”

Bu konudaki ayet numaraları: Maide Suresi: 44, 63. Tevbe Sûresi: 31, 34.

Lütfen bu âyet-i kerimelerinin meal ve tefsirini, benim kitabımdaki meal ve tefsirinden bir okuyun.  Kur"an-ı Kerimi nasıl bir kurucu ideoloji sahibi olarak ele aldıklarını ve dini düşünceyi dondurduklarını göreceksiniz. Bizim çalışmalarımız icmâ"-ı ümmet ilkesine dayanmamakta ve bugünkü siyasilerin demokratikleştirme süreci gibi dini düşünceyi sivilleştirme ve sosyalleştirme yanlısı cehd ve gayretimizi göstermektedir. Birkaç içinde “kayyim” geçen ve benim “sivil” anlamı verdiğim âyet-i kerime mealiyle konuyu tamamlayayım:

“Kuşkusuz dînî inançlarını bölük pörçük eden, bir önder türetip aşırı bağnazı olanlar... sen asla o klikler içinde değilsin; onların nihaî değerlendirmeleri Allah'a kalmış; O, yapıp-ettiklerini kendilerine dokümanter haber verir.

Kim dini daha güzel gelenekleştirirse on katı sevap onundur. Kim de dini kötü yönde etkilerse yalnız yaptığına denk cezalandırılır; haksızlığa uğratılmazlar. De ki: "Kuşkusuz Rabbim beni... evet beni Surat-ı Müstakim'e; en çağdaş sivil dine; Hanif olarak İbrahim'in Milletine kılavuz etti ve o, kesinkes müşrik olmadı."  En"âm Sûresi: 159-161.

“İyi düşünün; Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki kader Kitabında;  Allah katında ayların sayısı, hep on iki ay olagelmiştir. İşte bunların dördü dokunulmazlık Haram Aylarıdır. İşte bu, çağdaş sivil toplum dini... Bu aylarda kendi canlarınızın hak-hukukunu çiğnemeyip ön koşulluluktan uzak hep birlik cihadla müşriklere sıcak savaş açınız. Tıpkı onlar hep birlik haçlı ordusuyla size sıcak savaş açtıkları gibi. Yine biliniz ki Allah, o takvayı yaşayanlarladır” Tevbe Sûresi: 36.

“Küfrü yaşatan, müşrik sözde Kitaplılar, kendilerine sivil irade beyyine; hiç el değmemiş sahifeleri okuyup yaşatacak Allah Resûlü gelmedikçe varlıklarını sürdüreceklerdi;  bünyesinde çağdaş anayasalar olan sahifeyi...

Sözde Kitap verilenler, sivil irade beyyine gelip benimsenmesine rağmen, hemen ayrılıkçı oluvermezler mi!?

Oysa tüm dînî değerleri Allah için ince elekten geçiren Hanifler olarak sırf Allah'a kulluk etmek; namazlarını bilinçlice kılmak, zorunlu harcamalarını yerinde yapmakla yükümlü kılınmışlar. İşte sivil irade bu!” Beyyine Sûresi: 1-5.

Ya sivil irade ya da kurucu ideoloji… İkisinden birini tercih hakkımız var; biz sivil iradeden yanayız. Dinî düşüncemizi kurucu ideoloji sahiplerinin elinden kurtarıp aslına en uygun biçimde sivilleştirmek bizim hakkımız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR