KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM ANCAK KAYINÇOMA DA SÖYLEYECEKLERİM VAR

    AK Parti’nin “Durmak yok yola devam” sloganı toplumda çok beğenilen bir slogan. Bu sloganı kim bulmuş ise çok doğru bir slogan bulmuş. Biz de bu slogan doğrultusunda başladığımız işimizi bitirmek adına, durmak yok yola devam diyerek dünkü yazımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bizi köşesine misafir eden arkadaş bazı konularda haddini aşmış. Bilmeden, elinde belge olmadan duyumlara dayanarak yazmış. Oysaki biz her yazdığımızı ya belgeye dayanarak yazdık veya şahitli olduğu açıkça ortada olarak yazdık. Bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı konuları bizimle ilgilendirmeye çalışması O’na hiç yakışmadı. Bu konulara girmeden önce arkadaşımızdan ricam önce şu sorduğum soruları açık ve net bir biçimde cevaplasın ondan sonra konulara girsin. İki yazımda toplam on tane soru sordum, bu soruları burada tekrar etmek istemiyorum ama şayet daha sonraki yazılarında bunlara cevap vermezse tekrar soracağımdan endişesi olmasın. Zira toplum neyin gerçek neyin yalan olduğunu açık ve net bir biçimde görme hakkına sahip. Türk Kızılayı Samsun Şubesi ile ilgili arkadaşımızın bilmeden yazdığı yazıyı belgelerle nasıl çürüttüğümüz ortada. O nedenle bir şeyi yazıp çizerken biraz gazetecilik mesleğine uygun davranmaları gerektiğini düşünüyorum. Gazetecilik ciddi iştir, mutlaka belgeli yazmak lazım, yoksa birileri yazdığınızın tam aksini gösteren belgeleri önünüze koyar, mosmor olursunuz.

       Arkadaş yazısında Menderes Yiğit’ten bahsetmiş; bu konuyu bu köşeden defalarca anlattım. Ben yazdığım yazıyı asla inkâr etmem. Bir kısmını ben kaleme alıp o günkü genel yayın yönetmeni redakte etti,  bir kısmını ise başkaları yazdı dediğimi beni okuyan herkes bilir. Kaldı ki o dönem çok farklı bir dönemdi… Ne yapmış isek hepsinin sonuna dek arkasındayız adla bir milim geriye adım atmayız. Ancak bu yazıyı yazan arkadaşa bu köşeden bir sualim olacak. Belgesini de köşe yazısının içerisine koyduğum Gölge Adam köşesini kim yazıyordu, onu bir açıklarsa memnun olacağız… Zira o köşede sürekli şahsım hedef alınarak yazılmaktaydı; onu yazarken iyiydi de sonra Menderes Yiğit yazmaya başlayınca ne oldu da ortalık ayağa kalktı anlamış değilim. Gölge Adam köşesi epey bir zaman yayınlandı, ne zaman ki DENGE gazetesi kuruldu ve Menderes Yiğit yazmaya başladı o zaman sonlandırılmak zorunda kalındı. Neden yayından kaldırıldı derseniz “Hak Geldi Batıl Zail” oldu da ondan!.. Yazısında bahsettiği kişi bir dönem o yazıları yazmak istedi ama daha sonra ondan vaz geçip başkasına yazdırdık; bunun açık ve net delili Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkeme tutanaklarıdır.

    Gelelim ödediğim tazminatlara… Bu tazminatları gazetecilik yaptığım için değil de iftiradan olduğu iddiası tamamen hilafı hakikat olup iftira nedeniyle tek bir kuruş dahi ödemedim; ispat etsinler bu işi bırakmaya hazırım. Ama yazdığım köşe yazılarında eleştiri sınırını aştığım için tazminat ödedim; bu da tamamen basınla ilgilidir… Dediği gibi kesinlikle iftira ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bakın buradan kendisine tekrar hodri meydan diyorum. Çalıştığı gruba bağlı TV kanalında belgeleriyle oturup bu konuları tartışalım. Bakalım kim haklı, kim haksız. Ama böyle hilafı hakikat şeyleri yazmaya devam ederse savcılığa müracaat edeceğimi de bilmesinde yarar var. Zira adam gibi belgeli her şeyi yazsın, sonun kadar yanında olurum ve cevaplarını veririm. Ama iftira nedeniyle aldığım tek bir ceza olmamasına rağmen sanki böyle bir şey varmış gibi yazmak çok büyük bir terbiyesizliktir. Dediğini ispat etsin, ben bu işi bırakacağımı buradan ilan ediyorum; yok ispat edemezse kendisi istifa edecek mi?

       Yazdığı konulara bu kadar cevaptan sonra gelelim benim ona soracağım sorulara…  Genel yayın yönetmeni olduğu gazetenin 20 Ağustos 2016 tarihli nüshasında Avukat Cem Şenocak’ın hesabında 800 Bin lira olduğu haberi çıkarken, 21 Ağustos tarihli gazetenin Necdet Uzun köşesinde, 800 Milyon nerde başlıklı köşe yazısında bu haberi anında neden yalanladı? Bir gazetenin genel yayın yönetmeni olacaksınız ve sizin onayınızla bugün yapılan haberi ertesi gün köşenizden yalanlayacaksınız, buna havada uçan kargalar dahi gülerler. Ayrıca adama sormazlar mı ki kimden baskı yedin de bu haberi yalanlama gereği duydun diye.

    Ayrıca bizi Mahkemeye veren Suat Kılıç ve Kayınçomun avukatı olan ve her fırsatta bize avukatlık ücreti icra takibatı göndermekten geri kalmayan bu arkadaşa kin beslemiş olmamıza ve hasım olmamıza rağmen onunla ilgili sizin kadar olumsuz haber yapmazken siz neden önce yapıp sonra kendi yaptığınız haberi yalanlama gereği duydunuz?

      Cemaatin kapatılan okulları, yurtları ve sair kurumlarının ağırlıklı reklamları hangi gazetede yayınlandı onu da söyler misiniz?  Bizzat kendim dönemin SAMGAZ Genel Müdürü’ne, “Acaba neden SAMGAZ’ın reklamları Haber gazetesinde fazla çıkıyor?” diye sorduğumda “Ağabey, Necdet Uzun benim yanımda SAMGAZ’a gelip patrona yalvarıp elli bin lira para aldı, şimdi onların karşılığında reklam yayınlıyor” dedi. Şimdi biz oluyoruz şantajcı, siz oluyorsunuz dürüst adam öyle mi?

     Gelelim ortaya soracağım sorulara. Bu soruları kimse üzerine alınmasın ama sormam gerektiği için de soruyorum. Haftanın neredeyse her akşamı yanında çalışan ailenin evine gidip orada yiyip içen daha sonra aile reisini işyerine gönderen kimdir? Bizim gazetede köşe yazan bir arkadaş bu işin aslını neslini, şahitleriyle birlikte biliyor, bizzat ilgili şahıs kendisine anlatmış. O arkadaşın dedikleri doğru mu? Bu konu önemli bir konu, kimseyi itham etmiyorum ama konuyla ilgili bir hayli duyum aldığımdan daha sonra ilk ağızdan dinleme gereği duydum. Hatta aile reisi çok enteresan bir şey söylüyor, “adam evimize gelirken bizi arayıp evde eksik var mı, alınacak bir şey var mı diye de soruyordu”, bu nasıl bir iş, Allah aşkına birisi açıklasın.

    Gelelim Kayınçoma. Zira bu ara sürekli yazmak zorunda olduğumdan O’na müstakil bir yazı yazamayacağımdan, köşemizin bir kısmını O’na ayırmak zorundayım. Kayınçomla biz tam on yıl konuşmadık, hâlâ daha da konuşmuyoruz. Sadece kendisi ile değil, aile bireyleri ile de konuşmuyoruz. Zira iki üç ay önce Irmak Sırtı’nda bir cenazede karşılaştık, cenaze benim de akrabam O’nun da akrabasıydı. Dolayısı ile tüm aile oradaydı. Irmak Sırtı ağası kıyıdan köşeden etrafta olup bitenleri inceleyip emeksiz evladına yorumlar yapıyordu. Ailenin tamamına yakını cenazede, hepsinin suratları mahkeme duvarı gibi. Gelip hoşbeş etmeyi bırakın, adamların atalarını, dedelerini vurmuşum gibi bana düşmanca bakışlarından öyle korktum ki tam bir hafta yemek yiyemedim kilo verdim (!)

     Kayınçomla neden yollarımızın ayrıldığını daha önceleri defalarca yazmış olduğumdan o detaya girmek istemiyorum. Ancak neden O’na destek verdiğimi şimdiye kadar açıklamadığımdan şimdi açıklayayım. Benim verdiğim siyasi mücadelede bu şehirde iki kişinin ciddi anlamda zararlı olduğunu gördüm ve her fırsatta onlarla mücadele ettim. Kim bu iki kişi derseniz, birisi Suat Kılıç, diğeri Adem Güney. Bu iki kişinin bu şehre yarardan fazla zarar verdikleri kanaatindeyim. Başkaları farklı düşünebilir, ona da saygı duyarım ama ben buna Allah’ın bir olduğuna inandığım gibi inanan bir insanım. Suat Kılıç Kayınçomun ağabeyi Irmak Sırtı ağasının eşinin amca oğlu olduğundan ilişkilerine saygı duydum.  Ama Adem Güney’le olan ilişkilerine asla saygı duymam söz konusu olamaz. Zira Adem Güney siyasete gireceği zaman her tarafını yırtıp Avukat Hanife hanıma tüm kanunları araştırıp önünü kestirmeye uğraşırken biz de O’na destek vermiştik. Hatta 2011 yılındaki seçimde Adem Güney’le ilgili bir dosya hazırlayıp dönemin başbakanına bizzat adımı da yazarak gönderdim ki vekil olmasın. Hamdolsun olamadı da. 2015 seçimlerinde Kayınçoma destek vermemin tek nedeni de eski il başkanları arasından birisi vekil olacaksa Kayınçomun Adem Güney’den daha yararlı olacağına olan inancımdı. Biz bu mücadeleyi verirken kimseden en ufak bir destek istemedik, para istemedik, pul istemedik. Hatta ve hatta gazetenin bir kurumla olan mahkemesini uzlaştırma konusunda dahi hiç bir işimizi yapmamış olmasına rağmen biz bunları asla sorun etmedik; yanında durmaya devam ettik. Peki Kayınçom ne yaptı? Aldı yanına Adem Güney’i gitti Rektörü ziyaret etti. Aynı Kayınçom sıra basın toplantısı yapmaya geldiğinde yanına İl Başkanlığı’ndan bir yetkili istiyor, İl Başkanlığı da gönderiyor ama Rektörü ziyarete sıra gelince Adem Güney’le gidip ziyaret ediyor. Sanırım Kayınçom kendisini Kral bizleri de köleleri görüyor olmalı ki bu kadar rahat davranabiliyor. Kayınçom bazı şeyleri unutuyor ama biz adla unutmayız. Ak Parti ilk iktşdar olduğunda o da İl Başkanı iken bir hastanenin başhekimini görevden almak istiyordu, biz de alma diyorduk. O başhekim Ali Yılmaz diye birisiyle Ankara yoluna yemeğe gitmişti. Kayınçom beni arayıp veryansın edince başhekimi arayıp kiminle olduğunu sorduğumda Kayınçomun bahsettiği Ali Yılmaz değil de benim çok sevdiğim şu Acans müdürü var ya onunla berabermiş. Bunu Kayınçoma anlatana kadar akla karayı seçtik. Aradan bir yıl geçmeden aynı Kayınçom çok kızdığı Ali Yılmaz’la kanka oldu. Bu örnekler o kadar çok ki anlatamam. Kayınçom birine kızınca tüm toplum kızacak ama yanındaki arkadaşları O’nun yüzünden düşman oldukları adamla o gidip rahatlıkla dost olacak kimsenin de sesi çıkmayacak. Hani derler ya, Padişahım çok yaşa, işte o misal… Bakın ben zamanında Osman Çetinkaya’ya “Fatih Bıyık’la çok yakınlaşma, Kayınçomun adamıdır” demiştim; benim dediğimi yapmayınca İl Başkanlığı seçimini kaybetti. Osman Çetinkaya hâlâ daha Fatih Bıyık’la konuşmaz ama Kayınçom Osman’la yağ bal oldu. Kayınçoma buradan ilk söylüyorum: Bir daha O’nu Adem Güney’in mekanında veya yanında görürsek, şu anda olmayan birlikteliğimizin ömür boyu kesintiye uğrayacaktır. Ve ikimizin de üzüleceği günler bizi bekler hâle gelecektir.  Tercih kendisinin. Biz padişahım çok yaşa dönemini çoktaan geçtik haberi olsun. Kalın sağlıcakla.

 

1-009.jpg2-007.jpg3-005.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR