İyi niyetli olmayan ...

İyi niyetli olmayan insanların başarılı olmaları mümkün değil


Hangi mesleği yaparsanız, yapın, hangi işle uğraşırsanız uğraşın, ister işçi olun, ister işveren yaptığınız işin hakkını vermezseniz, iyi niyetli olmazsanız başarılı olma şansınız yoktur. Belki kısa süre başarılı olmuş gibi bir tablo ortaya çıkar, ancak uzun vadede acı gerçeklerle karşılaşmanız kaçınılmazdır.
Hiç unutmuyorum 70"li yılların sonlarıydı, Avrupa"da çalışmakta iken, Türkiye"ye kesin dönüş yapan beş kardeş, sermayelerini birleştirip, şehrimizde iş yapmaya karar vermişler. Ellerindeki sermaye ile inşaat yapma imkânları olmasına rağmen, ayakkabı imalatı, satışı ve tamiratı üzerine büyük bir mağaza açtılar. Her gün sadece tamir için gelen, yüzlerce insan olduğunu gören patronların, işi ağırdan almaya başlayıp, müşterilere gereken ilgi ve alakayı göstermeyerek, işi boşlamaya başladıklarını bizzat müşahede edince, içlerinden samimi olduğum birisine dedim ki; “Ağabey neden müşteri ile ilgilenmiyorsunuz, bu yaptığınız doğru mu?” Cevabı çok enteresan oldu. “Bak hoca (Bana hoca derdi) müşteri dediğin, yüzündeki kıllara benzer kestikçe gelir” bu cevabı duyunca dondum kaldım, ağzımı açıp, en ufak kelam etmeden ayrıldım yanından. Aradan on yıl geçince tüm kardeşler işletmeden ayrıldı, işletme basit bir ayakkabı tamirhanesi olarak kaldı. Herkes köyüne gitti, burada kalanlar da zar, zor geçinebiliyor.
Bu olaya benzer ikinci bir olayı da 1986 yılında bir hocamın açtığı lokantada gözlemledim. Ramazan ayında birkaç eş-dost, iftar açmak için hocamın lokantasına gittik. İftarı açtığımızda problem yoktu, ancak gece sahura kalktığımda telefonum çalmaya başladı. Arayan herkesin derdi aynı idi, mideleri bozulmuştu, benim de durumum farklı değildi. Ertesi gün Hoca"yı arayıp “Hocam akşam yediğimiz yemekte nasıl bir yağ kullandın da hepimiz hasta olduk?” dediğimde verdiği cevap çok ilginçti! “Evlat bizim burası gel-geç bölgesidir, buraya uğrayan bir müşteri bir daha gelmez, onun için yaptığımız yemeklerde ucuz yağ kullanırız.” Kendisine dedim ki; “Bak hocam o senin müessesenin ömrü en fazla beş yıldır bunu böyle bilesin.” Tahminimde sadece bir yıl yanılmışım altı yıl dayanabildi ve kapattı.
Bu olayları anlatma nedenime gelince; Yaşım 46. Bu güne kadar beş çeşit işle uğraştım. Uğraştığım işlerin hiç birinde, o işin profesyoneli değildim, ancak yaptığım işleri iyi niyetli ve samimi bir biçimde öğrenip, azimle ve inatla arkasını bırakmadan yaptığımdan tamamından sonuç aldım. Hiçbirisinden zarar etmediğim gibi, hamdolsun çocuk okutmaktan tutun da, yurt dışında eğitim yaptırmaktan, sosyal hayattaki giderlerimden, siyasetin yüklü harcamalarına varıncaya kadar hepsini bu işlerden temin ettim.
Şu anda yapmakta olduğum işe başladığımda beni tanıyan yüz kişiden doksan dokuzu başaramayacağımı, bu işi yapıp, batmayan kimse olmadığını, ayrıca gazeteciliğin hem teknik, hem kültürel, hem de ekonomik yönü olan bir meslek olduğunu, bu işin altından kalkmamın mümkün olmayacağını söylediler. Hiç unutmuyorum bir dostum, “Gazeteci milleti dünyanın en problemli milletidir, sakın bulaşma” dediğinde, “Siyasetçilerden daha problemli olacaklarını düşünmüyorum, siyasetçilerle uğraştığıma göre onlarla da uğraşırım” demiştim. Şu ana kadar yaptığım mesleklerden bu mesleğin farkı içerisinde kaliteli,  kişilikli, seviyeli adam bulmak, yok denecek kadar az. Yazmaya sıra geldiğinde, mangalda kül bırakmayan bu camianın Müslüman"ında da, gayri müsliminde de, sağcısında da, solcusunda da adamlığın A"sı, herifliğin H"sinden eser bulamadım. Bulan varsa gelsin söylesin de elini, ayağını öpeyim.
Bu camia öyle enteresan bir camia ki, çalıştırdığın personelin maaşını adam gibi verirsin, SSK primini adam gibi yatırırsın, yedirirsin, içirirsin, iyi gününde, acı gününde yanında olursun, sana hiçbir şey demeden bırakır işi gider. Gittiği yere bakarsın üç, dört ay maaş alamamış, bırak maaş almayı, elindeki kredi kartını patronuna verip, borçlarını ödemiş, onun yanında it gibi çalışır, sana gelir, maaşını aldığı yetmez, üste para ister, bankadan kredi kullanıp, kefil olmanı ister.
İsterseniz birkaç örnekle ne demek istediğimi daha net bir biçimde açıklayayım; Bundan birkaç ay önce bir haber ajansından atılıp, iş için yanıma gelen sözde iyi muhabir arkadaşımız, işe gelirken yanında bayan muhabir arkadaşını da getirmek istediğini söyleyince olur dedim. İşe başladılar. Bir-iki ay fena çalışmadılar, ancak bayan arkadaşımız hangi işe giderse gitsin bu erkek muhabir olmadan gitmek istemiyor, özel ailevi sorunlarını da o erkek arkadaşı ile çözmeye çalışıyor, bana yalan konuşup, birlikte başka ilde bulunan yakınlarının yanına gidiyorlar. Sizin anlayacağınız, adam evli olmasına rağmen, bu bayandan bir dakika bile ayrılmıyor, bayanın babası bu işten rahatsız olmasına rağmen, adamı ciddiye almıyorlar, nihayet ben işin üzerine gidince erkek kılıklısı bana yalan konuşup, işi bıraktı. Bırakma gerekçesi ise, yeni kurulan haber ajansında işe başlaması idi. Araştırdım aslı, astarı yok! Tamamı yalan. Çağırdım yanıma bayanı dedim ki; “Bak kızım bu adam gitti, peşinden sen de gideceksen hemen git”, bana dönüp; “Olur mu öyle şey ben ekmek yediğim yere ihanet etmem benim onunla işim olmaz” demesine rağmen, aradan birkaç ay geçince soluğu yanında aldı.
Bu anlattığım, bir tanesi. Gerisini de zamanı gelince anlatacağım, neden anlattığıma gelince bu insanların iki yakalarının. Neden bir araya gelemediğini anlamanızdır. Bunca ihanete, düşmanlığa, karşı ittifaklara rağmen, dimdik ayakta durup, günde 25.000 kişiye ulaşabilmişsek bu iyi niyetimizin ve samimi çalışmamızın ürünüdür. Cenab-ı Hak"tan talebim, insanlar için ne düşünüyor isem, bana aynısını nasip etmesidir.
Mutlu haftalar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR