İYİ KOMŞU KARDEŞ GİBİDİR

Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ; “Komşunun komşuya olan hakkından o kadar korktum ki neredeyse varis olacak sandım” buyurmuş, yine başka bir hadis-i şerifte “Komşunun komşuya olan hakkı üçtür; birisi Müslümanlık hakkı, ikincisi komşuluk hakkı, üçüncüsü ise akrabalık hakkıdır” buyurmuşlardır.

Komşunuz Müslüman olmasa dahi sizin üzerinizde bir hakkı vardır. Müslüman ise iki hakkı vardır, akrabanız ise üç hakkı vardır. Eskiden evlerde kat kat yataklar, yorganlar olurdu gelen misafirleri ağırlamak için… Haftanın belli günlerinde mutlaka misafirler gelir, onlarla yenilir, içilir, izzet ve ikramda bulunduktan sonra hoş sohbetler yapılırdı.

Toplumun ekonomik durumu düzeldikçe komşuluk ilişkileri azalmaya başladı. Uygarlık denen şeyin avantajlarından daha fazla dezavantajları olduğu ortaya çıkmaya başladı. Köylerde durum hâlâ daha eskisine benzer bir durum arzetse de şehirlerde gelinen nokta gerçekten içler acısı bir durumda. İnsanlar sabahın erken saatlerinde evlerinden çıkıp işlerine gidiyorlar, akşam eve döndüklerinde yemek, içmekten sonra ellerine kumandayı alıp televizyon seyretmeye başladıklarında gecenin bir yarısı gelip uyumaya başlıyorlar.

Hafta sonları ise ev temizliği, pazar kahvaltısı, çocukların ödevleri derken kendilerinden başka kimseye vakit ayırma fırsatı bulamıyorlar. Avrupa’daki toplum nasıl makineleşmiş ise bizim toplumumuz da ağır, ağır o noktaya doğru gitmeye başlamış durumda. Herkes kendisinden bir adım önde olana bakıp onda olan bende neden yok havasına girip hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmaya devam ediyor. Ama hayatın çok kısa bir süre olduğunu hiç düşünmediğimizden bir de bakmışsınız ki hayatın sonuna gelmişsiniz. Geçmişinizi azıcık muhasebe ettiğinizde de “Eyvah ben neden kendime zaman ayırmadım” diye hayıflanıyorsunuz ama iş işten geçmiş oluyor.

Toplum olarak geldiğiniz nokta maalesef bu. Oysaki geçmişimize biraz bakıp Allah Resulü’nün buyurduğu “ Dünya işlerinde sizden geride olanlara, ahiret işlerinde ise sizden önde olanlara bakıp örnek alınız” hadis-i şerifini örnek alıp dünyaya tamah etmeden kendimize de zaman ayırıp, akraba, eş, dost, komşu ziyaretlerini yapmış olsak inanın çok daha mutlu bir toplum olacağız. Yüce rabbimiz bir kutsi hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır; “ Benim isimlerimin bir tanesi de rahimdir, akrabaları ile olan ilişkilerini devam ettiren rahim ismimin tecellisinin gereğini yapmış olurlar. Kim akrabaları ile ilişkisini devam ettirirse benimle ilişkisini devam ettirmiş olur, kim de akrabaları ile ilişkisini keserse benimle olan ilişkisini kesmiş olur”. Demek ki akraba, eş, dost ziyareti çok önemli bir vazifedir. Bunu ihmal etmek büyük bir hatadır. İnsan ne kadar yoğun olursa olsun, ne kadar işi, gücü olursa olsun ailesine, akrabalarına, komşularına zaman ayırmak zorundadır. Dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarının da buradan geçtiğini unutmayalım.

Komşuluk ilişkileri düzgün olan insanların huzurları yerinde olur. Onların her türlü sıkıntısı çok kolay hallolur. Dilerseniz bir örnek vererek konuyu biraz daha detaylandırayım. 1990’lı yılların başında Saitbey Mahallesi’nde yaptığım bina inşaatından kendime, babama ve kardeşlerime daire ayırıp uzun yıllar bende o binada oturdum. Binanın alt katındaki dükkânların birini de matbaacı olan Ahmet Akça’ya satmıştım. Aradan yaklaşık 25 yıl geçmiş olmasına rağmen Ahmet Akça ve kardeşleri ile çok iyi bir hukukumuz oluştu. Ne onlar bizi üzdü, ne de biz onları; kardeş gibi geçindik.

Geçtiğiniz yaz babam ışın tedavisi alırken evde birden düşüp bayılmış. Ben de o sırada tesadüfen babamlara gidiyordum. Bir de ne göreyim, kız kardeşim balkondan beri matbaacı komşularımıza bağırıp yardım istiyor. Ben yukarıya çıkmadan Ali Hoca anında soluğu babamın yanında almış. Benden daha heyecanlı, daha üzüntülü bir biçimde Kur’an okuyup babamın başında beklediğini görünce gözlerim doldu.

Anında ambulans çağırıp babamı hastaneye yetiştirdik, hamdolsun baygınlığı geçip kendine geldi.

Gazetenin matbaasının bulunduğu dükkânın sahibi olan arkadaş dükkânı satmış, hâliyle bize de dükkândan çıkmak düşünce aldı beni bir sıkıntı. Bizim işler öyle sandığınız gibi kolay değil. Bir matbaanın taşınması için monitör denen mekanik ustası lazım, elektronik ustası lazım, ayrıca taşıma işini yapacak personelden tutun da yeni yapacağınız dükkânın her türlü eksiğini yapacak elli türlü ustaya ihtiyaç var. Ama hepsi bir yana monitör bir yana… Çünkü o ustalar Ankara, İstanbul gibi illerden geliyorlar ve hem ücretleri yüksek hem de egoları yüksek; uğraşmak çok zor.

Durumu bizim Ahmet Akça’ya anlatınca “Sen merak etme, ben çözerim” dedi ve anında bana Temel Usta diye birini buldu. Adam bizim işi çok uygun bir fiyata ve çok güzel halletti. Ve biz bugün itibarı ile yeni yerimizde bu baskıyı yaptık. Bu süreçte bize destek olan başta Ahmet Akça’ya, gazetemizin baskısını yapan Hasan Kurumahmutoğlu’na, emeği geçen personelimize ve ustalarımıza şükranlarımı arz ediyorum. Allah hepsinden razı olsun beni mutlu ettiler; rabbim de onları mutlu eylesin. Bu kadar izahtan sonra iyi komşunun faydalarını gördünüz sanırım. Bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; Halk gazetesinin baskısını yapan arkadaşa parası ile gazetemizi bas dedik basmadı onun da canı sağolsun… Kalın sağlıcakla.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR