GALİBA BEN TÜRKÇE KONUŞMUYORUM

 Beni tanıyan herkes bilir ki üç kuruşluk dünya menfaati için duruşumdan asla taviz vermem. Şayet vermiş olsaydım bu şehrin en zengin kişileri arasında olurdum. Benim elime geçen fırsatlar bu şehirde ender insanların eline geçmiştir. Ancak Mevla'ya hamdü senalar olsun ki hepsini elimin tersiyle ittim. Ben her zaman Yüce Rabbimizin “Benim kullarım kınayanın kınamasından değil benim kınamamdan korkarlar.” ayeti celilesine iman etmiş, bunun gereğini yerine getirmek için elimden geleni yapmaya çalışan bir insanım. Benim yaşadığım olayları benim dışımda birisi yaşamış olsaydı bu şehri elli kere terk etmiş olurdu. Ama ben en ufak bir yılgınlık göstermeden bıkmadan usanmadan mücadele ederek bu günlere geldim. Dün kötü dediğim insanlara bugün asla düzgün insan demediğim gibi Allah kulundan en ufak bir beklentim olmaz. En son yazdığım köşe yazısına gelen bazı yorumlara üzülmedim desem doğru olmaz. Zira karakterimle, yaşam biçimimle ve hayat tarzımla en ufak bir ilgisi olmayan bu yorumları yazan arkadaşlara üzülmemek mümkün değil. Kanaatimce bu arkadaşlar ya köşe yazısını iyi okumamışlar veya ben köşe yazısını Türkçe yazmadım. Köşe yazısını iyi okumuş olsalardı, ne demek istediğimi çok rahat anlama imkânları olurdu. Ama yazıyı iyi okumadıklarından veya anlama kapasiteleri olmadığından bu tür yorumları yapma gereği duydular.

                Köşe yazısına gelen yorumların tamamına yakınını onayladım ancak mail adresime gelen bir dostumun yorumu beni bir hayli üzdü dostum yazısında der ki :Sana Vezir Hazretlerinin bunca yaptıklarından sonra bu yazıyı yazdıysan yazıklar olsun sana. İşin enteresan tarafı nedir bilir misiniz bu arkadaşımızın bir kardeşi Ak Parti İl yönetiminde, bir kardeşi Ak Partiden seçilecek bir yerde meclis üyesi adayı, kendisi de babadan kalma mülkünü MHP Büyükşehir adayına vermiş bir MHP'Lİ,  iş ortakları ise CHP Milletvekili. Şimdi bu arkadaşlarımız oluyorlar ilkeli dürüst dava adamları biz ise oluyoruz ilkesiz ve çizgisiz insanlar öyle mi? Biz bunları bilmemize rağmen rencide olmasınlar diye sesimizi çıkarmıyoruz ama biz bazı gerçekleri yazınca anında çıkıp konuşmaktan kaçınmıyor iseler  buna ne demek lazım siz takdir edin. Kaldı ki biz köşe yazımızda Vezir Hazretlerinin bize yaptıklarını teker teker yazdıktan sonra Başbakan'a olan sevgimizden ve inancımızın gereğini yerine getirmek adına Ak parti adayına bakmaksızın Büyükşehir Belediyesinde Ampulün üzerine oyumuzu vermemiz gerektiğini belirtmiştim. Yazı başlığında da bunun benim için ne kadar zor bir durum olduğunu belirtmişim.

                Yorum yazan arkadaşların bir kısmına saygı duymakla birlikte bazılarının bu yazının karşılığında ne aldın sorularına burada açık ve net açıklama yapma gereği duydum. Benim Vezir Hazretlerinden değil tek kuruşluk menfaat beklentisi i içerisinde olmam onlarla yaklaşık altı yıldır en ufak bir görüşme dahi yapma gereği duymadım. Bunu söylerken şunu da açıkça söylemek isterim ki gerek Kayıkçıbaşı gerekse diğer üst düzey bürokrat arkadaşları severim. Kayıkçıbaşına kızdığım husus biz onunla cezaevinde iken bir takım kararlar almıştık çıktıktan sonra kararlarımızın arkasında durmayıp Vezir Hazretlerinin kayığına binmesi sonucu onu Kayıkçıbaşı ilan etmiştim. Bu konudaki düşüncelerimde de en ufak bir değişiklik söz konusu değil.  Kaldı ki Vezir Hazretlerine yakın olan insanlara bir bakın hangisi abad olmuş. Hepsi perişan halde,.Vezir Hazretleri  ona kulluk yaparsanız size ölmeyecek kadar verir azıcık ona kullukta eksiklik görürse anında onu da keser.Biz kulluğu Allah'a yaptığımızdan kullardan en ufak bir beklentimiz olamaz. Bir insan günde kırk sefer “İyya ke nabudu ve iyya ke nestein” yani “Ya Rab ancak sana ibadet eder senden yardım bekleriz.” deyip kullardan yardım beklerse imanına halel gelir. Biz bu tespitleri dün yapmıştık bugün de aynı tespitlerimizin sonuna kadar arkasındayız.

                Ancak Başbakan'a yapılan bunca oyunlara, tezgâhlara ve ayak okuyanlarına, paralel yapılanmaya rağmen bizim kalkıp Başbakan'ın karşısında olmamızı bekleyenler çok beklerler. Bu şehirde Ak Parti içerisindeki yanlış insanları benden başka yazıp çizen bir Allah kul yok. Ayrıca şu ana kadar dört yüz civarında mahkemem oldu bunların yüzde doksan beşi Ak Partililerle oldu.  Ödediğim tazminatların büyük bir kısmını Ak Partili olduklarını söyleyen insanlara ödedim. Ancak Papaza kızıp Kiliseyi yakmak gibi bir alışkanlığım olmadığından inanan bir dava adamına yakışan ne ise onu yapacağımdan kimsenin endişesi olmasın. İlçe Belediyelerinde kim ne isterse yapabilir herkesin düşüncesine saygı duyarım ancak Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusunda durum farklı Ak Partiden sonra ikinci parti CHP olduğuna göre Büyükşehir Belediyesini Ak partinin kaybetmesi halinde CHP' nin kazanacağını düşünmek dahi istemiyorum. Diyeceksiniz ki Vezir Hazretlerinin CHP zihniyetine ne demeli o konuda dün ne düşünüyor idiysem bugün de aynı şeyleri düşündüğümden kimsenin şüphesi olmasın ancak Samsun Büyükşehir Belediyesinde Tarık Cengiz gibi bir Başkan olacaksa ehveni şer kuralı gereği adayına bakılmaksızın ampulün üzerine oy vermenin gereğine inanıyorum. Bu benim samimi düşüncemdir karşılığında en ufak bir dünya menfaati alan da aldığını söyleyen de Allahın en ağır lanetine uğrasın diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla..                                                                        

                 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR