BİZ İMASINI DAHİ YAPINCA YER YERİNDEN OYNUYOR

BİZ  İMASINI DAHİ YAPINCA YER YERİNDEN OYNUYOR
 Geçtiğimiz yıl Kasım ayının yirmi üçüncü günü evime, gazeteye, yazlığıma, arabalarıma sabahın erken saatlerinde yapılan baskın sonunda ne  arandığını benim bildiğim gibi, toplumun büyük bir kısmı da  çok iyi biliyordu.Yapılan aramalar sadece bununla da kalmamış,  çalışan personellerimizin dahi   evleri  yatak odalarına kadar aranmış, insanların özel mahremiyetleri dahi hiçe sayılmıştı. Yapılan muamele o kadar çirkin ki, sanki Devletin bütünlüğüne kast etmiş bir terörist gibi davranılmasına ne demeli  bilmiyorum. Bir toplumda adalet mekanizması tek taraflı çalışıp güçlüden yana tavır takınırsa, o memlekette yaşamaktansa ölmeyi  tercih etmek daha evladır. Yaklaşık yedi yıldır sürekli olarak üzerimize gelinmesinin tek nedeni doğruları yazıp çizmemiz ve yanlışların karşısında dimdik durmamızdır. Bunun dışındaki işler tamamen merhum Menderes'in  köpek bebek davasını  andırıyor. Bu süreçte üzerimize o kadar gelindi ki anlatamam. Gazeteyi bitirmek için reklam veren insanlardan tutun da, yanımızda çalışanlara varıncaya dek insanlara o kadar baskı yapıldı ki anlatamam. Ama biz insanlardan reklam istediğimizde, o insanlar çağrılıp “sizden zorla mı reklam istedi” diye soran emniyet mensuplarına hayır cevabı verilmesine rağmen, tam aksini ifade tutanağına yazmışlar. Olayın muhatapları bu yapılanları mahkemede tek tek anlatmak suretiyle ispat etmişlerdir. Bir şehir düşünün ki bürokratı, adliye mensubu, sanayicisi korkudan siyasi erke tabi olmuş ise, o şehirde insanların nasıl yaşayacaklar merak ediyorum.
 Bu detayı verme nedenim biraz olsun hafızalarınızı yenilemekti, şimdi birileri çıkıp Adnan Bahadır neden bu kadar çok okunuyor diye soruyorsa bu ayrıntıları bilmiyor demektir, biz başkaları gibi çiçekten böcekten, şehrimizi ilgilendirmeyen sorunlardan veya bilmem kimin  hikayelerinden bahsetmiyoruz, bizatihi hayatın içerisinde yaşadıklarımızdan bahsettiğimiz için insanların dikkatini çekiyor. Önceki yıl  Ak Parti İl Başkanlığı kongre sürecinde yazdığım bir köşe yazısını birilerinin allayıp pullayıp, ulusal bir sol gazeteye paslaması sonucu yaşanan onca olay henüz bitmeden,  bazı ulusal gazetelerin köşe yazarlarının açık ve net bir biçimde yazdıkları köşe yazıları gerçekten çok ilginç geldi bana. Biz bazı konuları azıcık ima ettiğimizde yer yerinden oynarken, adamlar açık ve net yazınca kimsenin sesinin soluğunun çıkmamasına anlam verebilmiş değilim. Bunu yapanlar bizim gibi yerel gazetelerde köse yazmış olsalardı derdim ki; kimse ciddiye almadı ama bu insanların ulusal gazetelerde yazmaları bir yana, herkesin ciddiye aldığı en önemli köşe yazarları olduğu açıkça ortada. İşin daha da garibi bir cemaat lideri kalkıp ta okyanus ötesinden bir üst düzey siyasetçi bir gece yarısı bir aşufte ile buluşmaya gidecekti, olayın bana intiali sonrası anında o siyasetçi ile görüşen arkadaşı arayıp ona siyasetçi ile görüşüp buluşma yerine gitmemesini temin etmesini söyledim diyor.
 Dilerseniz bu söylemi biraz irdeleyelim; Öncelikli olarak böyle bir buluşmanın önceden bilinmesi için mutlak surette olayın içerisinde emniyetin veya Mit'in olması gerekmez mi? Şayet Devletin görevlileri böyle bir olayı öğrendiklerinde, önce cemaat liderine haber vermişseler burada bir soru var demektir. Neden sorun var derseniz, bu konu çok özel ve kimsenin bilme imkânı olmadığı bir konu. Bunu ancak yukarıda bahsettiğim kişi ve kurumlar bilebilir aksi halde kimse bilemez, bunu bilenler direk gidip siyasetçiye konuyu anlatmaları gerekirken cemaat liderine haber vermelerinin hikmeti ne ola ki? Kamu görevlisi ilk önce amirine karşı sorumludur ardından Devlete karşı sorumludur, ta okyanus ötesinde olan bir cemaat liderinin, siyasetçinin özel yaşantısı ile ne ilgisi olabilir ki? Olsa olsa Devletin içerisine sızma çalışmaları gereği, bazı konuları önceden haber alıp ilgilileri uyarmak sureti ile kendi gücünü gösterme çalışması olabilir, benim aklıma gelen bu, varsa aksini düşünen beriye gelsin. Kaldı ki olay şayet bu minvalde yürüyor ise işte o zaman ülkemiz adına çok ciddi anlamda sıkıntı var demektir, bir kamu görevlisi kendi bildiği bir sırrı gidip bağlı olduğu cemaat liderine veriyorsa vay geldi başımıza demektir.
 Bundan altı - yedi ay öncesine kadar benimle görüşen ancak birilerinden aldığı talimat sonrası görüşmeyi kesen cemaat mensubu arkadaş bana “Ben bağlı olduğum Cemaat liderini talimatına uyarım, Başbakan ne derse desin” dediğinde ona demiştim ki: İslam hukuku Ulemanın, Ümeranın emrinde olmasını emreder, yani âlimler Devlet Başkanının emrindedirler, siyasette tabilik lidere olur cemaat imamına değil, kaldı ki cemaat imamı siyaset lideri olmadığına göre vereceği siyasi talimatın da geçerliliği yoktur. Ülkemiz ve İslam coğrafyası için en tehlikeli konu, cemaatlere bağlı insanların son sözde bağlı bulundukları cemaat liderini dinleyip siyasi iradeyi sıkıntıya sokmalarıdır. Hocaların Hocası Hayrettin Karaman hoca geçtiğimiz yıl bu konuda açık ve net bir biçimde; İslam'ın siyasi lidere tabii olmayı emrettiğini yazdı. Yanlış anlaşılmasın siyasi lider derken kasetleri olan, her türlü ahlaksızlığı İslami kisve altında yapan, malı götüren siyasetçiler değil siyasi otoritenin başı Tayyip Erdoğan'dır. Diyeceksiniz ki tabi olmayıp başka partiye oy verenlerin durumu nedir, o konu çok farklı bir konu herkes ameli ve imanı ile sorumludur, kimse siyasi düşüncesinden ötürü İslam adına sorgulanamaz, bizim burada bahsettiğimiz konu cemaat, siyaset noktasındaki tercih konusudur. Son günlerde cemaat hükümet kavgası öyle bir hal aldı ki üzülmemek mümkün değil, cemaate bağlı TV kanalları haberlerde dahi bu kavgayı işliyorlar, çevirdikleri filmleri haberlere taşıyıp orada kamuoyu yapmaya çalışıyorlar, hiç ilgisi olmadığı halde Hükümeti, İran sempatizanı gibi göstererek İran'da yaşanan Muta nikâhı konusunu ele almak sureti ile Hükümeti yıpratmaya çalışmaları üzüntü verecek bir durum. Yüce Rabbimden temennim, bir an önce bu kavganın bitmesidir. Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR