Beşeri Münasebetlerde Ölçümüz...

Beşeri Münasebetlerde Ölçümüz Ne Olmalı?

İçerisinde yaşayıp, aynı atmosferi paylaştığımız insanlarla aramızdaki münasebetleri tesis ederken; ölçümüz ne olmalı veya bu ölçüyü neye göre ayarlamamız gerektiğini belirlerken elimizdeki ölçünün de ne olacağı çok önemlidir. Temel Hukuk kitabında toplumların yasama ihtiyaçlarını karşılarken uymaları gereken kuralları veya almaları gereken ölçüleri neye göre alacaklarını tespit ederken;"" Anayasalar o toplumun dini inançlarından, gelenek, görenek ve töreleri dikkate alarak hazırlanır.” denilmektedir.
Nezaket veya görgü kuralları konusunda yazılan kitapların birçoğunu okuduğumuzda karşımıza çıkan ilk gerçek; kitabı yazan yazarların etkilendikleri Din, kültür ve ortam olduğunu gözlemlememiz mümkündür. Örneğin tüm inançlarda yemek yemeden önce yaratıcıya teşekkür ederek yemeğe başlanması gerektiği belirtilirken; bundan sonraki teferruat tüm inançlarda farklıdır. Örneğin bizim dinimiz bazı konularda o kadar hassas davranmıştır ki, yemek yerken aynı sofrada kimlerin birlikte yemek yiyebileceğini dahi belirtmiştir. Bu konudaki ayrıntılar benim işim değil uzmanları yazar. Ancak benim üzerinde durmak istediğim konu düğün, cenaze, toplantı gibi merasimlerde olması gerekenin ne olduğudur. İnsanların bir araya gelmesini temin eden en önemli sosyal aktivitelerin başında nişan, düğün ve cenaze merasimleri gelmektedir. Bu konuda toplumumuzun göstermiş olduğu hassasiyet de takdire şayan bir hassasiyettir. Ancak benim eskiden beri beynimin kenarında var olan bir soru işaretine hala daha cevap bulamadığımdan çok zorda kalmadıkça bu merasimlere katılmıyorum. Gelelim bu soruya: “Bu merasimlere katılıyor iken gözetmemiz gereken şey nedir?” diye yıllardır kendi kendime sorar dururum. Şayet Allah rızasını gözetiyor isek katılmamız gereken merasimler; kimsesizlerin, fakirlerin, garip ve gurebanın merasimleri olmalı. Yok kul hatırına katılıyor isek, onun da mantıklı bir açıklaması olabilir. İnsanların gönlünü almak çok sevaptır denilebilir. Ancak katıldığımız merasim ;merasim olmaktan ziyade gösteriş, riya ve hava atmaktan ibaret bir törense ne yapmak gerekir diye düşündüğümüzde cevabını bulmak biraz zor.Bırakınız düğün törenlerini, cenaze merasimlerini dahi görkemli yapabilmek adına fani hayata veda edip, baki hayata giden insanların cesetlerini günlerce beklettikten sonra defneden bir sürü insanı hepimiz gözlemlemiş durumdayız.
Peki bu merasimlere katılırken neyin hesabını yapıp katılmamız gerekiyor? Merasim sahibinin bizi görüp, memnun olmasını mı hesap edeceğiz? Bizim de aynı durumda olmamız halinde merasimimiz kalabalık olsun diye katılmamız gerektiğinin hesabını mı yoksa orada göreceğimiz bazı hatırlı kişilerin bizi görmesinin hesabını mı yapacağız? Magazinsel toplantılarda merasime katılanlar konuşurken bizim de orada olduğumuzun konuşulabilmesi için mi katıldığımızın hesabını mı yoksa Allah Rızası için davete icabet etmenin inancımızın ve kültürümüzün gereği olduğunu düşünüp ona göre karar verip, merasimlere katılıp, katılmamaya karar vereceğiz? Dikkat edecek olursanız fakir birisi öldüğünde cenazesinde üç, beş Müslüman katılıyor ve hoca efendiler Tebareke Suresi ile işi bitiriyorlar. Zengin veya hatırı sayılır birisi öldüğünde ise caminin önü tıklım tıklım, Hoca efendiler Yasini şerifin ardından Tekasür Süresi, ardından küçük sureler, ardından ise zatı muhteremin cennetlik olduğuna dair dua ve merasimlerle uğurlanıyor. Şimdi gel de bu merasime git.
Merhum üstad  Necip Fazılın dediği gibi; “Son günümde olmasın tüfengim, top arabam. Alsın götürsün beni tam dört inanmış adam.” Ne kadar hoş bir söylem. Ne kadar samimi bir duygu değil mi? İşte inanan bir müminin samimi duyguları. Allah rahmet eyleye, tüm geçmişlerimiz de rahmet eyleye. Mevla Riyadan, gösterişten uzak olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan kullarından eyleye.
Siz değerli okurlarımla sıcak Temmuz ayının Pazar günü bu kadar duygusal, bu kadar eleştirivari bir sohbet etmek istemezdim. Ancak bilgisayarı elime alıp, yazı yazmaya başladığımda kafamdaki yazı başka olmasına rağmen, bilgisayarın tuşları bu yazıyı yazmış oldu. Kusurumuz varsa affola. Mutlu pazarlar dileklerimle hoşçakalınız ndim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR