İğne Acısı

  Allah"ın güzel sıcakları devam ederken bizler, biraz Mevlana deryasına dalalım da serinleyelim. O deryadan alabileceğimiz bir katre, gönüllerimizi ferahlatacaktır.

   Bugün de ibretlik bir hikâye aktaracağım sizlere. Çağımızda moda olan dövmeyle ilgili bir hikâye bu. 800 yıl önce de bazı insanlar, vücutlarının değişik bölgelerine dövme yaptırıyorlarmış. Dövmenin tarihçesine girmeyeceğim. Buradan almamız gereken derse dikkat çekmek istiyorum. Şu zamanlarda daha çok toplumun önüne çıkan insanlar dövme yaptırıyor. Sözüm ona ünlü(!) kişiler. Onları da gençler takip ediyor. Neredeyse insanları dövmelerinden tanıyacağız. Gerçi bu dövmeler mahrem bölgelere kadar uzanıyor ya.

   Söz Mevlana"da. Kazvinli (İran) birisi omuzuna aslan resmi dövmesi yaptırır ve iğne yarası nedeniyle pişman olur. Kazvinlilerin gelenek ve adetlerinde vücut, el ve omuzlara iğne ucuyla dövme yaptırmak varmış.

   Bir Kazvinli, bir tellağa gitmiş.

   —Bana dövme yap, kükreyen bir aslan yap.

   Tellak:

   —Ey pehlivan! Ne şekil yapayım?

   —Kükreyen aslan şekli yap. Talihim aslan burcudur. Aslan resmi yap. Gayret et, dövme rengini doygunca yap.

   —Nerene resim yapayım?

   —Omuzumun üzerine yap.

   Tellak iğne batırmaya başlayınca acısı omzuna yerleşti.

   Pehlivan feryat etti:

   —Ey üstün kişi! Beni öldürdün, ne resmi yapıyorsun?

   —Bana aslan buyurdun ya.

   —Hangi uzvundan başladın?

   —Kuyruk yerinden başladım.

   —Ey iki gözüm! Kuyruğu bırak. Aslanın kuyruğundan, kuyruk yerinden nefesim tutuldu. Onun kuyruk yeri, benim nefesliğimi sağlamca tuttu. Ey aslan yapan! Kuyruksuz aslan olsun. Çünkü gönlüm iğne yarasıyla fenalaştı.

   Tellak işine devam etmiş. Kazvinli:

   —Bu, onun neresidir?

   —Ey iyi adam! Bu, kulaktır.

   —Ey bilge! Kulağı olmasın. Kulağı bırak.

   Başka tarafa iğne batırmaya başlamış. Kazvinli yine figana başladı:

   —Bu üçüncü taraf da neresidir?

   —Bu, aslanın karnıdır.

   —Aslanın karnı olmasın. Acı arttı. İğneyi az batır.

   Tellak şaşırdı. Parmağı, uzunca dişleri arasında kaldı. Usta iğneyi öfkeyle yere çalarak: “Dünyada bu, kime olmuştur? Kuyruksuz, başsız ve karınsız aslanı kim gördü? Böyle bir aslanı Allah bizzat yaratmadı.” demiş.

   Ey kardeş! Kendi kâfir nefsinden kurtulmak için iğne acısına sabret. Varlıktan kurtulanlar topluluğuna felek, güneş ve ay secde eder. Güneş ve bulut, bedeninde kâfir nefsi ölen kişiye itaat eder. Gönlü mum yakmayı öğrendiğinde güneş onu yakamaz. Bütüne doğru giden parçanın önünde diken, gül gibi bütünüyle güzellik olur. Allah"ı bir bilmeyi öğrenmek nedir? Kendini birin önünde yakmak. Gündüz gibi parlamak istersen gece gibi olan varlığını yak. Varlığını, o varlık lütfedenin varlığında, bakırın iksirde eridiği gibi erit. İki elle ben ve bize yapıştın. Bütün bu haraplık ikidendir.

   İnşallah buradan çıkarılması gereken dersler çıkarılmıştır. Bu güzel metin bana çok güzel bir ÖSS sorusunu hatırlattı. Bu metinden de güzel bir paragraf sorusu çıkar bu arada. Dershanecilere duyurulur.

   Yarın dizlerinizi ve başlarınızı dövmemek için bugün yapılması gerekenleri yapınız. Pişman olmayınız. Güle giderken diken yaralarından şikâyet etmeyiniz. Bir bütüne ulaşmak istiyorsanız bu yoldaki iğne acılarına da katlanmanız gerekir. Perşembe günü buluşmak üzere…

  [email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR